Haziran ayının enflasyon oranı piyasa beklentilerinin çok çok üzerinde çıkarak birçok otoriteyi yanılttı.

Genel beklentinin yaklaşık yüzde 30 üzerinde bir oranla çıkan haziran enflasyonu ekonomik görünümün bundan sonraki aylarda daha da zor bir hal alacağının sinyallerini vermeye başladı aslında.

Bu ön bildirimi iyi okumak ve enflasyonla yapılacak mücadeleyi son derece sıkı yapmak zorundayız ki insanımızın geliri erimesin ve alım gücünde düşme olmasın.

Faiz, kur ve enflasyon üçlemesinin dengesini iyi kuramadığımız takdirde gelecek günlerde tüm bu üç faktör başımızı çok ama çok fazla ağrıtabilir.

Haziran enflasyonunun beklentinin üzerinde çıkmasıyla birçok yabancı derecelendirme ve değerlendirme şirketi ülkemizle ilgili enflasyon oranının yanında faiz oranları tahminlerinde de revizeler yapmaya başladılar.

Enflasyon oranlarındaki bu seviyeler Merkez Bankası’nın faizlerde yapacağı indirim sinyalinin etkisini yavaşlatmış gözüküyor.

Ayrıca üretici enflasyonundaki yükselişte birçok maliyet kaleminin yeniden fiyatlanması sonucunu doğurduğu için üretim yapan şirketleri de zor günler enflasyon anlamında bekliyor.

Mevsimlerin ve küresel anlamda yaşanan sıcaklık artışlarıyla birlikte birçok bölgede yaşanan kuraklık durumu özellikle gıda ürünlerinde ki fiyat artışlarının en temel sebebi durumundadır.

Dolayısıyla kuraklıkla yapılan mücadele aslında enflasyonla yapılan mücadelenin sadece bir bölümünü oluşturuyor diyebiliriz.

İçinde bulunduğumuz temmuz ayında özellikle elektrik ve doğalgaza gelen zamların etkisiyle enflasyon istemediğimiz şekilde biraz daha yukarılara tırmanacak gibi duruyor.

Normalleşmeye dönüşle birlikte birçok sektörde pandemide yaşanılan sıkıntıların bir de maliyetlerin yükselmesi sebebiyle çok ciddi oranlarda zamlarla karşı karşıya kalındığını görebiliyoruz.

Maliyet artışları dışında başka sebeplerle ürün fiyatlarını artırmak maalesef enflasyonla mücadelede bizim belimizi büken en önemli etmenlerdendir.

Eğer bu yaklaşım devam ederse sonbahar aylarında enflasyonun bugünkü seviyelerden yüzde 1.5 veya yüzde 2 seviyelerinden daha da yukarılara gideceğini şimdiden söyleyebilirim.

Fiyat istikrarını sağlayabilmek için tüm tarafların üzerlerine düşen görev ve sorumlulukları tamamen yerine getirmeleri enflasyon mücadelesinin gücüne güç katacak sebeplerin en başında gelmektedir.

Dolayısıyla yıl sonuna doğru Merkez Bankası’ndan beklenen faiz indirimini enflasyonun bu görünümünden sonra beklemek çok doğru bir hareket tarzı örneği oluşturmayacaktır.

Merkez Bankası’nın faiz indirimine gideceği konusunda beklenti içerisine girenlerin haziran ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla bu beklentilerinden vazgeçmeleri gerekecektir.

Madalyonun diğer tarafında vatandaş vardır ki enflasyonun bu şişkinlikte devam etmesi durumunda alım gücü devamlı bir düşüş trendine girecektir ki bu durumda da ekonomik konjonktürde çok sıkıntı yaşayan bir zümre oluşacaktır.

Özellikle bu anlamda fiyat denetimleri tüm kurum ve kuruluşlar tarafından vatandaşın lehine olacak şekilde çok sıkı bir şekilde yapılmalıdır.

Yapılan denetimlerde uygulanacak yaptırımlar caydırıcı olmalı ve kurallara uymamanın son derece önemli olduğunu hatırlatıcı nitelikte olmalıdır.

Enflasyonla mücadele sadece devletten beklenmemeli özel sektörden vatandaşa kadar tüm taraflar etkin bir şekilde bu mücadelede yerini almalı ve fazlasıyla yükümlülüklerini yerine getirmelidir.