Mutfaktaki şefin aynı zamanda mekânın sahibi olduğu restoran tipine “ Şef restoranı” deniliyor. Şef restoranı aslında görünüşte diğer restoranlardan pek bir farkı yoktur. Ancak bu tip restoranlarda şefler, işletmenin geneli üzerinde bir kontrole sahip olduğundan oldukça prestijli bir konumları bulunur.

Şefin mutfak ve işletmede söz sahibi olduğu her mekân bir anlamda şef restoranıdır. Şef mutfaktaki mahareti sayesinde özel tarifleri, sunum stilleri ve şefin özel spesiyaliyle dikkat çeker ve kendi el lezzetine alışan bir müşteri kitlesi oluşturur. Bu yazımızda 2 örnek ‘Şef restoranı’nı sizlere tanıtacağım.

Alya Garden Kafe Restoran

MasterChef Eda Karabulut, aslen Sivaslı olup İstanbul'da doğmuş, 36 yaşında, 10 yıllık evli ve ikiz çocuk annesi, hem pastacı hem aşçıdır. 2019 yılında MasterChef yarışmasına katıldıktan sonra dikkatleri üzerine çekmiş ve MasterChef Eda lakabını almıştır. Yarışmadan ayrıldıktan hemen sonra da Beylerbeyi’nde hayalini kurduğu 2 katlı şirin mi şirin ve ikizlerinin ismini koyduğu ‘Alya Garden’ Kafe Restoran’ı açmıştır.

Eda Karabulut MasterChef  Türkiye yarışmasında

Değerli dostum ‘Şırdancı Mehmet’ Lakabıyla bilinen MasterChef Mehmet Sur’un Beylerbeyi’nde açtığı restoranda tanıştık Eda Şef ile. Bir gün Beylerbeyi’ndeki mekânında kendisini ziyaret edip başarı hikâyesini yazacağıma dair de o gün sözleşmiştik. Eda Karabulut, MasterChef Türkiye'nin 2019 sezon yarışmacıları arasında o dönem dobra tavırları ile en dikkat çeken yarışmacılar arasında yer almıştı. Eda Şef, “Eşim böbrek nakli olalı altı ay olmuştu. Yarışmaya katılmam için oğlum çok ısrar etti. Ona, ‘Sence beni seçerler mi?’ diye sorduğumda, ‘Evet anne, kalbime sordum, seni seçeceklerini söyledi’ dedi. O sözü beni çok etkiledi ve ben de kendime güvendiğim için başvuru yaptım, ertesi gün bana döndüler. Şeflerin beğendiği ‘Ali Nazik’ yemeğini yaptım ve 3 evet ile yarışmaya katıldım. Yarışmadan önce bir kafe açmak istiyordum, MasterChef’ten elendikten 2 hafta sonra insanlar da beni tanıyorken bu süreci hızlandırmak için hayalimdeki mekânı hemen tuttum. MasterChef Eda olarak kafemi açmak bana çok şey kazandırdı” sözleriyle mekanın açılış sürecini anlattı bizlere.

Alya ismi ikizlerinin ilk hecelerinden

Kafeyi açmadan önce Instagram üzerinden pasta ürünleri yapıp sattığını ve iyi bir müşteri kitlesi olduğunu söyleyen Eda Şef, ikiz çocuklarının ilk hecelerinden oluşan sayfasının ‘AlYa’ olan ismini mekânına da veriyor. Mekân bahçeli diye “Garden”i ekliyor. Mekânın dekoru, düzeni ve inşaatı bile Eda Şef’in elinden geçiyor. Uzun yıllardır hayalini kurduğu bu kafeyi açtığını belirten Eda Şef, bir yandan eğitimler aldığını diğer yandan girişimcilik sertifikası için çaba gösterdiğini, çok inandığını ve çok çalıştığını söylüyor. Sürekli mutfağının başında olduğunu ve serviste, yiyecekte ve sunumda da kendisinin olduğunun altını çiziyor.

Pandemi sürecinde Eda Şef

Pandemi sürecinde kısmen kapalı olduklarını ancak daha sonra müşterilere paket servisini bizzat kendisinin yaptığını anlatan Eda Şef, “Belli günlerde belli güzergâhlar belirledim. Sosyal medya hesaplarımdan paylaşım yaparak bildirdim. İlk iki gün sipariş oluşturduk. Ardından İstanbul Büyükçekmece, Avcılar, Esenyurt, Mimaroba’ya kadar paket servisini götürdük. Çok güzel dönüşler aldık. Bu dönem çok zor, gelir gider dengesini tutturmak lazım. Şu şartlarda hele de bir kadın iş insanı olmak kolay değil. Ama dediğim gibi güçlü bir insanım, hiç pes etmedim” diyerek bu süreci de başarıyla atlattıklarını belirtiyor.

Eda Şef’in özel tatlıları

Her şefin kendine özgü ufak tefek püf noktaları ve sırları olduğunu söyleyen Eda Şef, “Benden çok tarif isteseler de püf noktalarımı kendime sakladığım oluyor. Burada yaptığımız magnolia gibi. Ben tereyağlı ve çok lezzetli el yapımı bisküviler kullanmayı tercih ediyorum. Bir de yaban mersinli cheescake’imiz var, o da çok beğeniliyor.” Dedi.

Uzak yerlerden hatta Beylikdüzü’nden, Kocaeli’den bile cheescake, magnolia ve diğer tatlıları yemeye gelenlerin olduğunu vurgulayan Eda Şef, “Ben yemek yaparken kendimden hep bir şeyler katarım” diyerek mesleğinin inceliklerine iyi derecede hakim olduğunu anlatıyor.

Hasan Usta Kebap

Geçmişi 1986’ya kadar uzanan Hasan Usta Kebap, Adana’da Hasan Oral tarafından kurulmuş. Adana’da 2 İstanbul’da 1 olmak üzere toplam 3 restoranı olan ünlü kebapçının İstanbul’daki restoranın başında ise kardeşi İzzettin Oral Usta var. Kebabın içine konulan etin kaynağı, Siirt’ten getirilen tamamen erkek kuzulardan oluşuyor. Kebabın çok lezzetli olmasında bunun payı büyük, ancak kebabın asıl sırrı bu erkek kuzunun tüm parçalarından yapılmış bir kebap harcının olması sanırım. Kebabın içine pul biber dahil hiçbir baharat katılmamasının nedeni de etin ağızda bıraktığı tadın bozulmaması için. Ayrıca mekânın dizaynı da şahane, içerisi sanki botanik bahçesi, çeşit çeşit doğal çiçekler eşliğinde epey keyifli kebap yeniliyor.

Hasan Usta Kebap, uzun zamandır dikkatimi çeken ve gitmek istediğim bir yerdi. İstanbul Kadıköy’deki restoranın başında bulunan Hasan Usta’nın kardeşi İzzettin Usta’nın daveti üzerine gittim. Tüm lezzetler tek kelimeyle muhteşemdi. Benim bugüne kadar yediğim en iyi Adana kebabıydı diyebilirim. Ayrıca 200 gram kebap, 3 çeşit karışık salatasıyla birlikte 50 TL çok uygun bir fiyat.

Hasan Usta’nın hikâyesi

1985 yılında, 9 yaşında iken Adana’da Meşhur Celal Usta’nın kebap tablasında buzda soğutulmuş su ve ayran servisi yaparak işe başlayan Hasan Oral, henüz daha ilk haftasını doldurmadan, usta işe gelmeyince, tezgâhın başına geçerek kıyma saplamaya başlıyor. 16 yaşına kadar kendisini yetiştiren Hasan Oral, gözlerinde yaşadığı bir rahatsızlık nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kalıyor. O dönem yine harçlığını çıkartmak için kestane satmaya çalışan Hasan Oral, bir yıl sonra tekrar kendi kebap tablasını açmaya karar veriyor. Mesleğine âşık olan Hasan Usta, gözlerindeki bu rahatsızlığa rağmen, 1992 yılında, kebap tablası olan bir arkadaşıyla birlikte tekrar kebapçılık işine giriyor.

İlk dükkân Seyhan’da

Kısa bir süre içerisinde Adana genelinde konuşulmaya başlayan lezzeti sayesinde haftada ortalama 1.000 kişiye hizmet vermeye başlayan Hasan Oral, henüz 4. ayında bu başarıyı yakalayınca tabla başında çalışarak büyüdüğü Seyhan bölgesinde bir dükkân açmak istiyor. 1998 yılında, hayalindeki dükkânı açan Hasan Usta, bu ilk yerde çalıştığı 5 yıl boyunca gördüğü büyük ilginin sonucunda, 2003 yılında yeni bir yer daha açıyor. 2014 yılına gelindiğinde ise İstanbul’da yaşayan Adanalı dostlarının ısrarı üzerine, bir şube de İstanbul’da açmaya karar veren Hasan Oral, aynı yıl 3. Şubesini İstanbul’da açarak, ulusal marka olma yolundaki ilk adımını atıyor.

Hasan Usta ve kardeşinin hedefi

Franchise sistemiyle büyümek isteyen Hasan Usta, kebaba adını veren bir kentin içinde, en çok sevilen, tercih edilen ve Türkiye genelinde en çok bilinen bir marka olmayı amaçlıyor. Adana kebabından salataya kadar, her ürününde standart bir lezzetinin olduğunu söyleyen kardeş İzzettin Usta, “Doğanın bize hediyesi olan üstün nitelikli malzemelerimiz ile Allah’ın bir lütfu olan yeteneklerimizin birlikteliğinden doğan bize özel ürünler ve bizi biz yapan müşterilerimizin vazgeçilmezleridir” diyerek farklılıklarını ortaya koyuyor.

Bugün, 200 kişilik ekibi, 30 yıldır Adana kebabının zirvesi olarak tanımlanan lezzetiyle günde 4.000 kişiden fazla kebap aşığına hizmet vermeye devam eden Hasan Oral, İzzettin Oral ve diğer kardeşlerin gece gündüz çalışarak oluşturduğu “Hasan Usta” markası, Adana’nın ulusal gururu olma yolunda, emin adımlarla ilerliyor.