İsrailli teknoloji şirketi NSO’nun geliştirdiği “Pegasus” adlı yazılımı gazeteciler, politikacılar, insan hakları savunucuları ve benzeri kişilerin telefonlarını dinlemek isteyen birçok ülkeye sattığının ortaya çıkması bugünlerde Arap sokağında en çok konuşulan konulardan biri haline geldi.

Çünkü casus yazılımın müşterileri arasında Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkeler, dinlenenler listesinde birçok ünlü isim var.

Fas Kralı 6’ncı Muhammed, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, Pakistan Başbakanı İmran Han, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, Fas Başbakanı Sadeddin el-Osmani ve daha başka siyasetçiler.

Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda vahşice katledilen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın yakın çevresi de söz konusu yazılımla dinlenmiş.

Skandalın patlak vermesinin ardından Macron’un apar topar cep telefonunu ve numarasını değiştirdiği söyleniyor.

Riyad, casus yazılımla muhaliflerin telefonlarını dinlediği iddiasını yalanladı fakat skandalı itiraf etmesi zaten beklenmiyordu.

Bu arada, casus yazılım skandalı bilinen bazı gerçeklere bir kez daha dikkat çekti.

Örneğin, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerin perde gerisinde İsrail’le sıkı ilişkilerinin olduğu görüldü.

Daha da önemlisi, “bölgenin en demokratik ülkesi” şeklinde lanse edilen İsrail’in diktatör rejimleri koruyup kolladığı gerçeği net bir şekilde ortaya çıktı.

Dünya medyasında konuyla ilgili haberlerin birbiri ardına yayınlanması üzerine İsrail’den yapılan açıklamalar insan aklıyla dalga geçer nitelikte.

İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, söz konusu yazılımın ve diğer güvenlik araçlarının cinayetlerin, terör eylemlerinin ve benzeri suçların çözümünde yasal olarak kullanılması için “demokrasilerle yönetilen ülkelere” ihraç edildiğini öne sürdü.

NSO şirketi sözcüsü ise “Sarhoş sürücünün yol açtığı kaza sebebiyle otomobil üreticisi suçlanabilir mi?” şeklinde bir soruyla skandalı savunmaya kalkıştı.

İsrail’de bir kesim de tek suçlu olarak eski başbakan Binyamin Netanyahu’yu gösterme çabasında.

Netanyahu’nun ziyaret ettiği ya da diyalog kurduğu her ülkenin kısa sürede casus yazılıma sahip olduğu, Arap ülkeleriyle diplomatik ilişki kurmaya çalıştığı dönemde yazılımın önemli rol oynadığı ifade ediliyor.

İsrail bu skandaldan suçu tamamen Netanyahu’nun üzerine yıkarak kurtulamaz.

İşgalcilerin bölgedeki diktatör rejimlerin devrilmesini istemediği ve en büyük korkularının Arap ülkelerinde halkın özgür iradesinin iktidara gelmesi olduğu sır değil.

Diktatörler İsrail’i ve İsrail de onların koltuğunu koruyor.

Buna Suriye diktatörü Beşşar el-Esed de dâhil.

Casus yazılımı geliştiren İsrailli şirketin ve satışa onay veren İsrail hükümetinin müşterilerin demokratik rejimler olmadığını ve yazılımı nerede kullanacaklarını bilmemesi mümkün değil.

Kralların, cumhurbaşkanları ve başbakanların dinlenmesinde kullanılan yazılımı biraz parası olan herkesin satın alabildiği otomobile benzetmenin ve “Müşteri yanlış kullanmışsa benim suçum ne?” demenin tutarsızlığına işaret etmeye bile gerek yok.

İsrail, bölgedeki diktatörlerin bir numaralı avukatı ve cinayetlerinin suç ortağıdır.