Kurban bayramı vesilesi ile Karadeniz’deydim. Bayram vesilesiyle geniş bir yelpazeyi gezme, insanlarla görüşme, konuşma ve hasbihal etme imkânı buldum. Bazı izlenimlerimi ve değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Türkiye’nin 1980’lerden sonra geçirdiği şehirlere akın ve köylerin boşalması ile eski dönemlerde oluşan bayram coşkusunun ve yaşamının hatıralarda, hafızalarda, kaleme alındığı kadarıyla da yazılarda kaldığını belirtmek gerekir. Dînî ritüellerin, geleneğin, örf ve adetlerin şekillendirdiği eski bayramları yaşayanların “eskiye özlemi” bu açıdan bir anlam ifade etmektedir.

Gurbette yaşayanların sılaya dönüşü çok eskilerde, tarifi imkânsız duygu ve heyecanın oluşmasına sebep oluyordu. Yıllarca yüzlerine ve seslerine hasret kalınan anaların, babaların, evlatların veya kardeşlerin kavuşma anlarında akan gözyaşları ve duyguların zirvelerde dolaşımı görmeye değer manzaralardı. Şimdi bu durumlar geçmişlerde kaldı. Zira herkesin elinde olan cep telefonları sayesinde dünyanın neresinde olursa olsun istenilen kişiler ile her an görüntülü konuşma ve yaşamalarını takip etme imkânları var.

Geçen yıl da dahil olmak üzere bayramlar salgının gölgesi altında geçiyor. Bu durum dost ve akraba ziyaretlerinden bayramlaşmaya kadar birçok geleneği rafa kaldırmış durumda. Büküklerin ellerini öpme, gönülden eş dost ve akrabalara sarılarak sevgi ve saygıyı gösterme gibi örf ve adetler artık gerilerde kaldı. Özellikle insan yığınlarının 1980’ler öncesine kadar köylerde yoğun olduğu dönemlerde bayram günleri şehirlere göre ruhuna daha uygun yaşanıyordu. Bayram namazını müteakip istisnasız köylerdeki tüm evler gruplar halinde ziyaret ediliyor, sırayla büyüklerin elleri öpülüyor, evler şenlendiriliyor, gelenlere mutlaka sofra kuruluyordu ve ikramlar yapılıyordu. Özellikle yaşlılara hal hatır sorma ve dualarını alma geleneği vardı. Bu güzel davranışları artık köylerde bile görmek mümkün değil. Bu zamana kadar varlığını sürdüren bu yöndeki az çok kırıntılar da salgın sebebi ile kayboldu. Köyler tenhalaştığı gibi, bayramda hiç kapısı çalınmayan aileler artık çok var. Bayram hazırlıkları da hem şehirlerde ve hem de köylerde mazide kalmış durumda. Herkesin hayatı her zamanki gibi rutin halde akıp gidiyor.

Bayramlarda kahvehane ve köylerin ortak toplanma alanları, koyu sohbetlerin olduğu, tatlı siyasi tartışmaların yaşandığı yerlerdi. Şehirlerin çetrefilli sokak aralarındaki çay ocakları ve kahvehane köşelerinde işitilmeyen derin siyasi analizlere, ülkenin nerelere doğru gittiğine ve dünyadaki gelişmelere farklı perspektiflerden bakan düşünce fırtınalarına köy kahvelerinde yükselen sesler arasında rastlayabiliyordunuz. Şimdilerde derin bir suskunluk, dünya meseleleri ile ilgili fikri beyanından uzak durmalar dikkatlerden kaçmıyor. Herkeste halinden çok memnun bir görüntü var gibi ama özel konuşmalara geçilirse durum göründüğü gibi değil. Son yıllarda ülkenin yaşadığı siyasi ve sosyal fırtınaların toplumda derin izler bıraktığı her haliyle belli oluyor.

Tüm yaşanılan bu süreçler dahilinde toplum yapımız değişiyor. Baş döndürücü bir hızla hepimiz farklılaşıyoruz; birkaç sene öncemizle şimdileri kıyasladığımızda kendimizi bile tanıyamıyoruz. Hızlı iletişim, ulaşım ve kapımıza dayanan olaylar manzumesinin, farkında olmadan bizleri ne kadar da değiştirdiği, salim kafayla gözlem yapınca çok daha net anlaşılıyor.

Hafızalarda derin izler bırakan, gönüllere nakşolan ve insana değerli olduğunu hissettiren bayramların çok gerilerde kaldığını artık kabul etmeli. Çok değişmişiz.

Anınızın tadını çıkarın; çünkü benzerini bir daha yaşamayacaksınız.