Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said sonunda yapacağını yaptı ve “ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü koşullar nedeniyle” parlamentonun tüm yetkilerini dondurdu, milletvekillerinin dokunulmazlığını askıya aldı. Başbakan Hişam el-Meşişi’yi görevden aldığını ve kendi atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını açıkladı. Kısaca ifade etmek gerekirse darbe yaptı.

Ülkeyi tek başına yönetme arzusuyla yanıp tutuşan Kays Said’in böyle bir girişimde bulunabileceği önceden biliniyordu. Yaklaşık iki ay önce bu köşede “Kays Said’in darbe planı” başlıklı yazım yayınlanmıştı ve o yazıda Middle East Eye (MEE) sitesine sızdırılan bir belgeden bahsetmiştim. Belgeye göre Kays Said, koronavirüs salgınıyla ve ülkedeki ekonomik durumla ilgili acil toplantı talebiyle Başbakan Hişam el-Meşişi ile Parlamento Başkanı Raşid el-Gannuşi’yi Kartaca Sarayı’na davet edecek ve her ikisini orada gözaltında tutarak tüm yetkileri eline aldığını ilan edecekti.

Söz konusu belgedeki plan ufak tefek değişikliklerle aynen uygulandı. Plandaki o değişikliklerin de belgenin kamuoyuna sızmış olması nedeniyle yapıldığını tahmin ediyorum. İki ay önceki yazımın sonunda şöyle demiştim: “Ne olursa olsun, Tunus’taki Arap Baharı yanlıları - şayet devrimin kazanımlarını korumak istiyorlarsa - Kays Said’in olası çılgınlıklarına karşı mutlaka ciddi önlemler almak zorundalar.” Bugün yaşananlara baktığımızda ne yazık ki bağıra çağıra gelen darbeye karşı herhangi bir hazırlık yapılmamış olduğunu görüyoruz. Oysa darbe karşıtı tüm partiler ve milletvekilleri önceden bir “demokrasi cephesi” oluşturmalı, darbe girişimi karşısında ne yapacaklarını bilmeliydiler. O gece gerekirse bir başka yerde toplanıp Kays Said’in anayasaya aykırı kararlarının “yok hükmünde” olduğunu ilan etmeliydiler.

Demokrasi yanlısı tüm partilerin taraftarları anında caddeleri ve meydanları doldurmalıydı. Sivil toplum kuruluşları darbeye karşı olduklarını ve halk iradesini savunacaklarını ortak bir bildiriyle ilan etmeliydi. Hepsinden önemlisi, ordu içinden ve güvenlik yönetiminden darbe karşıtı isimlerle diyalog kurulup herhangi bir darbe girişimini boşa çıkarmak için ne yapılması gerektiği çalışılmalıydı.

Tunus’ta şu an darbe karşıtlarından bir takım tepkiler geliyor fakat ortada bir koordinasyonsuzluk ve şaşkınlık olduğu, darbe yanlıları- nın daha organize hareket ettikleri görülüyor. Darbeciler ödevlerine çalışırken karşı taraf onca belirtiye rağmen adeta uyumuş. Bu arada bir noktanın altını çizmek gerekiyor. Tunus’ta Kays Said’in attığı adımlar sadece kendisinin planlayıp hayata geçireceği türden şeyler değil. Süreci yöneten bir üst yapının olduğu aşikâr.

Tunus’un demokrasi tecrübesini ortadan kaldırmak isteyen Arap Baharı ve demokrasi karşıtı rejimler Mısır’da olduğu gibi yine devrede. Abdülfettah es-Sisi’nin ayakları altına kırmızı halılar seren ABD ve Avrupa’nın darbeyi kabulleneceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Tunus’taki darbenin henüz tam anlamıyla başarılı olduğu söylenemez. Hâlâ az da olsa süreci tersine çevirme imkânı var. Fakat zaman - ne yazık ki - darbe yanlılarının lehine işliyor ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar planladıkları anlaşılan darbeciler adımlarını hiç vakit kaybetmeden arka arkaya atıyorlar.