Bizim bir iç acısıyla -daha çok da seyirci konumunda- İBB Başkanının, “Her şey çok güzel olacak” sözüne nazire yaparak, İstanbullunun hayatından her eksilen kazanımı için söylediğimiz, “Nasıl, güzel oluyor mu İstanbul?” sitemimiz var…

Evet, yaşanacakları, CHP’nin cemaziyülevvelini bileneler tahmin ettiği için bugün bu siteme hakları var kuşkusuz; olup biteni gördükçe…

Fakat her gün gözlerimizin önünden bir bir eksilenlere, “Oh ne güzel oluyor!” diye sevinerek, “Bu ülke Ak Parti’yle batsın, yeter ki iktidar bize kalsın” diyen o acınası zihniyetle aynılaşamaz ve bu zillete ortak olamayız…

Zira benimde zaman zaman kendime sorduğum hatta bazen de hayıflandığım bir düşüncem vardı; “İktidar, ilçe belediyeleri, İBB Meclisi neden CHP’li İBB Başkanın başarısızlıklarını, yapmadıklarını, yapamadıklarını yaparak, onun ‘sefil’ bir hale düşmesine fırsat vermiyor?”

“Kışın kayakta, yazın dalışta olan bir başkanı, her gün yollarda kalan otobüslerden, etrafı saran sinekten, denizi saran müsilajdan, açmadığı yoldan, yapmadığı metrodan kurtarmak niye?”

Bunlar çok daha artırılabilir elbette…

Fakat kendimce bulduğum cevapla ikna olabildim aslında: Bütün çaba bu ülkeyi ve İstanbul’u “oy”a feda etmeyecek kadar çok sevmek ve adeta Türkiye’yi, ne pahasına olursa olsun Ak Parti’den kurtarıp “istila” etmek isteyenlerden olmamak için…

Şu yaklaşım beni çok üzerek meşgul etmiştir hep: Bir zihniyet, neden aynı anayasa metniyle mutabık kaldığı devletinin seçimle iş başına gelmiş bir yönetiminin kazanç olarak bıraktıklarına, “Düşman milletten alınmış, istila edilmesi ve mümkünse göz önünden kaldırılması gerekenler” gözüyle bakar…

Ya da bir zihniyet kendi ülkesini, kendi geçmişini bu denli düşmanlaştırarak istila eder mi?

Daha sonra, CHP’nin kendi ülkesinden olan ama kendinden olmayanlara ait şeyleri “istila zihniyeti”ni, sömürgecilik üzerine yaptığı çok değerli çalışmalarıyla bildiğimiz Albert Memmi’nin; “Neron Kompleksi” kavramıyla tanışınca durumu bu kavramla izah edebileceğimi keşfettim…

Her halde kardeşine ait olanı “gasp” etmenin ne olduğunun, bundan daha çarpıcı bir izahı olamazdı…

Kavramın hikâyesi şu: Aslında Roma tahtı Neron’un değil, üvey kardeşi Britannicus’un hakkıdır…

Ancak Neron, Britannicus’un itibarını zedeleyen çeşitli hile ve desiselerle Britannicus’un yerini alır…

Ancak imparator olmak Neron’a yetmez...

Britannicus’un varlığı ona hep bir “gaspçı” olduğunu hatırlatacağı için öldürülmesi gerekirdi…

Evet, “CHP daha azını yaptı” diyenler, sadece “dikey bahçe”lerin katledilişine odaklanmasınlar…

Osmanlı’yı hatırlatan ne varsa -itiraz eden âlimler de dâhil- kökünü kurutan bir zihniyetin, güncel yansımasından bahsediyoruz…

Çünkü onlar durduğu yerde ve CHP zihniyetinin gözleri önünde olmaya devam ettikçe, “siyasi gaspçı” olduklarını hatırlatmaya devam edeceklerdi; yok ederek acınası bir teselli arıyorlar…

CHP bana göre “Neron Kompleksi”nden hala kurtulmuş değil; eskisi kadar şiddet üretemese de, Ak Parti belediyeciliğine ait ne varsa sanki “istila edilmiş bir ülkenin, yağmalanacakları” gibi bir anlayışla ya yok ediyor ya da algı ve makyajla “CHP kostümü”ne sokuyor…

Çünkü Ak Parti belediyeciliğinin yaptıklarının, başaramadıkları gerçeğini sürekli hatırlatmasına tahammül etmek istemiyorlar…