Komşunun evi yanıyor, Komşunun ormanı yanıyor, Komşunun hayvanları telef oluyor, Komşunun tarladaki ürünleri yanıyor, Komşunun evini sel alıyor, Komşunun trafik kazasında arabası kullanılmaz hale geliyor... Komşuya dil, din, ırk, cinsiyet sormadan yardıma koşuyoruz.

Elimizde avucumuzda ne varsa veriyoruz gerekirse! Yardım kuruluşlarına para, giyim, gıda yağdırıyor ihtiyacı olan herkese ama herkese verilsin diyoruz. Aklımızın ucundan bile geçmiyor ayrım yapmak. Kim hangi ideolojiye mensup bilmiyoruz. Bilmek de istemiyoruz.

Umurumuzda değil çünkü. Umurumuzda olan tek şey var o da, ihtiyacı olan herkesin yardımına koşmak. Bir işe yaramak! Kanayan yaraya merhem olmak! Başkaları aç iken tok yatmamak!

Durum böyle iken... Pratikte herkesi bağrımıza basarken teorikte niye birbirimizi eziyor, birbirimize düşman oluyoruz? Fikirde bir olmak zorunda değiliz eyvallah.

Birbirimizin yardımına koşma fikrinde biriz ama! Başımıza bir felaket gelince dört bir koldan birbirimize koşarken sosyal medya denilen illette neden birbirimize düşman oluyoruz?

Dünyada yalnızca bizim ülkemizde olduğunu düşünüyorum bu tür ayrımcılığın... Yabana atılacak gibi değil... Daha da somutlaştırayım... İdeolojisini beğenmediğimiz komşumuzun evine yardım kolisini getiriyoruz helali hoş olsun, başka da ihtiyacın var mı diye soruyoruz ama evden çıkar çıkmaz o komşuya, onun gibi düşünenlere sosyal medyada düşmanlık ediyoruz.

Fiili yaşamda bu kadar iyiyken ideolojik olarak niye kötüyüz? Yangına giden itfaiyeye, itfaiye erlerine, itfaiye şoförüne lanetler yağdırıp sonra da tam teşekküllü hizmet beklemek hangi kitapta yazar?

Yöneticiler, iş başındakiler eleştirilemez değiller. Afet esnasında birlikte olup sular durulunca eleştirmek daha akıllıca değil mi? Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, Bir kısım insan, ellerinde telefon, ülkenin başına bir felaket gelse de hemen devlete saldırsak diye bekliyor... Projeleri ile milletin önüne çıkma kapasitesi olmayanlar, ülkenin başına gelecek felakete bel bağlıyor... Çok yazık!