Ülkemizin son yirmi yıllık borçlanmasına genel anlamda bakıldığında yabancı para birimlerinden borçlanma miktarlarının değişiklik gösterdiğini görebiliyoruz.

Özellikle yabancı para birimlerinden borçlanmanın düştüğü dönemlerde ekonomide ciddi bir canlılık görüldüğüne şahit olurken diğer taraftan yabancı para birimlerinden borçlanmanın yükseldiği dönemlerde ekonomide birtakım sorunlarla boğuşulduğu görülebiliyor.

Hele ki son dönemlerde olduğu gibi yurtiçi borçlanmalarda döviz cinsinden borçlanmanın çok ciddi sorunlara yol açacağını söylemek hatta bunu bu günlerde söyleyerek bir uyarıda bulunmak son derece yerinde bir hareket sayılmalıdır.

Ülkemizde yapılan ticarette sadece Türk Lirası üzerinden işlemler yapılırken ve şirketlerin gelirleri Türk Lirası üzerinden olurken döviz üzerinden borçlanmanın ekonominin temel borçlanma teorilerine ters düştüğünü yüksek sesle ifade etmenin çok ama çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu düşüncemle birlikte şunu ifade etmek istiyorum; geliriniz ne ise o para cinsinden borçlanın ki yarınınız ipotek altına girmesin ve yarın aldığınız borçları rahat bir şekilde ödeyebilin.

Eğer bunu yapmazsanız kur riskinden ötürü çok ciddi bir maliyete katlanmak zorunda olacağınızı önceden kabul ederek belki de aşılamayacak zorluklarla karşılaşacağınızı tahmin etmek zorunda kalabilirsiniz.

İki ay öncesinde ülkemizdeki döviz cinsinden borçlanma yaklaşık 290 milyar dolar seviyesindedir.

2000 li yılların başından 2012 lere kadar süren periyotta iç borcun belirli bir kısmında döviz cinsinden borçlanma görülürken kimi yıllar bu borçlanma oranının artarken kimi yıllarda ise azalmaktadır.

Örneğin toplam borç stoku içerisinde döviz cinsinden borçlanma 2003 yılında yüzde 46, 2008 yılında yüzde 34, 2012 de yüzde 28, 2018 de yüzde 46, 2019 yılında yüzde 50 ve bu yılın Haziran ayı itibariyle ise yüzde 58 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Bu rakamlara bakıldığında belki de 2021 sonunda yılın ilk 6 ayında yüzde 58 olan oranın yüzde 60 seviyelerinde gerçekleşmesi hiçte sürpriz sayılmamalıdır.

Bu oranlar hem çok ürkütücü hem de üzerinde hızlı bir şekilde çalışılarak düşürülmesi gereken oranlardır.

Trend böyle devam ederse önümüzdeki yıl yüzde 65 seviyelerinin de görülmesi muhtemeldir ki bunun altından kalkabilmek hiçte kolay değildir.

Şayet döviz geliriniz yoksa kesinlikle ama kesinlikle bırakın dövizle borçlanmayı dövizin yanından bile geçmeyiniz.

Kamu tarafına baktığımızda da kamunun döviz cinsinden borçlandığı durumlarda ise kamunun üzerine eklenecek ilave borç yükünün altından kalkabilmesi zor olacaktır.

Devletin döviz üzerinden borçlanması bünyesinde birçok riski barındıran olumsuz mu olumsuz bir borçlanma çeşididir.

Çünkü devletin geliri Türk Lirasıdır ayrıca da devlet sadece kendi para biriminden para basabilir. Bunlardan ötürü de Türk Lirasının dışında başka bir para cinsinden borçlanmak doğru bir uygulama değildir.

Şayet döviz cinsinden borçlanılırsa yarın o borcu ödeyebilmek için tekrar döviz üzerinden borç alınarak borçlar ödenmeye çalışılacaktır ki bu durumda da ayrı bir borç sarmalı içerisine girilmiş olunacaktır.

Ekonominin kural ve kaideleri ile hareket alanı belirlenirse bu tür hatalar yapılmadan yol alınabilecektir ki böyle bir durumda da ek maliyetlere katlanılmamış olacaktır.