Aklımda onca şey vardı ve bambaşka cümleler kuracaktım belki de ama Ankara’da olan olayları ve küçücük bir çocuğun başından akan kanları görünce içimde bir yerde bir yangın alazlandı. Utandım. Bu toprakların kökünde kökeninde olmayan bir şeydi bu gördüklerim. Mazluma umut olmayı kendine bir felsefe ve hatta varlığının şiarı sayan ecdadın mazlumların çocuklarını taşlayan torunları olmuş olmak hiç değilse bu kara lekeyi görmüş olmak kanıma çok dokundu.

Utanıyorum. Hem de çok…

Daha önce söyledim mi bilmiyorum ama bence nasıl ki bir insan sadaka verdim de Allah başımdan belaları def etti diye düşünüyorsa devletlerin de öyle sadakaları vardır. Mazlumun duasının perde kabul etmediği gibi Allah o mazlumların elinden tutanın da başından belaları def eder.

Şimdi biz o mazlumların duasıyla ayakta kalmışken -Ve gerçekten bizim yerimizde başka hangi millet olsa kalkamazdı o düştüğü yerden- ve yine onlara zulmedilirken yardımlarına gitmemekten ar etmeyecek miydik? Onlar halen dahi bizi o şanlı ecdadın torunları olarak görüyor ve bizden yardım bekliyorken, varil bombalarıyla öldürülen, enkazların altında ezilen çocukların, babaların, anaların feryadını duymazdan mı gelecektik? Dünya sağır diye biz de mi sağır kesilecektik? Onlar kör diye biz de mi görmeyecektik?

 …

Şöyle yazdığımı hatırlıyorum Musul’da mazlum bir çocuk olan Ümran için. Unuttunuz mu Ümran’ı?

Ben Ümran’ın yüzüne baktığımda kendi kızımı gördüm hep. O koltukta otururken kana boyanmış güzel yüzüne sürdüğü o küçücük eli kızımın eli, kan bulaşmış ufacık parmaklarına bakan masum ve şaşkın gözleri kızımın gözleriydi. Kan kızıla boyanmış yüzünde kendimden bir parça gördüm. Ama tutamadım ellerinden. Dokunamadım. Utandığımdan yüzüne bakamadım.

Ümran'ın babası! Nerdesin? Neden tutmuyorsun Ümran'ın kana boyanmış ellerinden? Yüzünden akan kanı neden silmiyorsun? Neden kucağına alıp sarılmıyorsun? Çok korkmuş, neden alıp saklamıyorsun onu? Ümran'ın yüzünde kan var, gözünde korku... Çocuklar ellerinden babası tuttuğunda korkmazlar. Neden tutmuyorsun ellerinden?  

Ben Ümran'ın yüzüne baktığımda kendi kızımı gördüm. Ve utandım kızımı kucağıma alıp da oynamaktan, salıncakta sallamaktan mesela... Zira Halep'te çocuklar kucaklarına atılacakları bir baba bulamıyorlar, babalar kucaklarına alacak çocuk bulamıyorlar. Halep'te salıncak yok, oyuncak yok, enkaz var, ölüm var, zulüm var Halep'te. Ve Ümran'ın babası yanında yok.

Biz onlara abi, abla, kardeş olmuşken şimdi ne farkımız kalacak onların babalarını öldüren, onlara zulmeden zalimlerden?