İnsanlığın var oluşundan beri, görülme oranı kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişmekle beraber, sadakatsizlik ve aldatma, aile bütünlüğünü tehdit eden bir vaka olarak var olagelmiştir. Dijital mecraların insanların hayatlarına kontrolsüz bir şekilde girmesinden ve bazılarının kendisine ve topluma karşı duyarlılıklarının farkında olmadan, insanın aklını ve gönlünü ifsat edecek görüntülerle doldurmasından ve bizim de insanî zaaflarımızdan dolayı, bu durum pek çoğumuzu savurdu.

Aile, saygı, sevgi ve güvene dayalı bir yapıdır

İnsanın hayatı boyunca güçlü ve zayıf olduğu anları, zamanları olur. Böyle durumlarda, her birimizin birbirimize karşı, ayaklarımızın kaymaması için destek ve yardımda bulunması boynumuzun borcudur. Ayağı kayan bir kişi varsa, aslında bu bir kişinin yaptığı tek kişilik bir davranış değildir. Başta evli ise eşi ve çocukları, iki tarafın ailesi, arkadaşları ve bunları tanıyan tanıdıkları da dahil olmak üzere, onlarca kişi bundan etkilenir. Yapılan bir davranış, bundan haberdar olan herkesin zihninde yanlışa doğru bir çizik atar. Bir misal teşkil eder. Duyan şahıs kendisi yapmaz belki fakat toplumsal güvene dair algısı sarsılır. Ne kadar çok duyulur ve haberdar olunursa, kalbinde hastalık bulunanların, bunun yaygın olduğuna, herkesin yaptığına ve kendisi de yapsa bir şey olmayacağına dair yanlış bir düşünce oluşmasına sebep olur ve kendisi de buna tutunarak sonunu hesap etmeden bakışlarını helâlinden harama kaydırabilir. Bakışlarımız neredeyse, enerjimiz ve odaklanmamız da o tarafa doğrudur. Ayaklarımız baktığımız yöne doğru ilerler. Bir de bakmışız ki, odaklandığımız yerdeyiz.

Her şeyin bir oluş ve bozuluş kanunu vardır

Hiçbir şey, onu hazırlayan sebepler olmadan ortaya çıkmaz. Bir kapasiteyi yüzde yüz olarak tanımlayacak olursak, hareket bu kapasitenin içinde olur ve bir tarafın azalması, diğer tarafın çoğalması anlamına gelir. Bizi davrandıran inanç ve düşüncelerimiz de böyle bir denge ile hareket ediyor diye farz edecek olursak, ne zaman bir tarafın değerleri değişmeye başlarsa, diğer tarafta değişiklik olur. Biri azalınca diğer taraf artar. O zaman bu dengenin, doğru olanın artması ve yanlışa eğilimin azalması tarzında oluşturabilmek için, yoğun bir çabaya ihtiyaç vardır. Bir çabanın büyüklüğü, yürekteki yoğunluğu kadardır. Sevdanın aklı iptal etmesi bu sebepledir. İnsanların dinleri uğruna her türlü sıkıntıyı göze almaları da bu sebepledir. Bu adanmışlık, mutlaka Rabbimizin (c.c) izninden sonra beynimizin “Niçin?” sorusuna bulduğu anlamlı bir cevaptan sonra oluşur. İşte hayatımızın içindeki seçimlerimiz de zihnimizdeki anlamlara paralel olur.

Evliliğin bütünlüğünü bozan eylemin adı aldatmak değil aldanmaktır

Evlilikteki sadakatsizlikte, insan aldatmaz, aldanır. Kendisi hem benlik değeri, hem manevi yönden zarar görür. Birlikte olduğu insan da aynı zararları yaşar. Her iki tarafın aileleri sarsılır. Yalan her zaman yanlışla birliktedir. İlişkinin içine yalan da dahil olunca, kırılma kat sayısı artar. Çoğunlukla çocukların da bulunduğu ailede yapılan bu yanlış, çocukların gönül dünyasında depremlere sebep olur. Gönüllerindeki sarsılmaz kayalar olan anne babalarından birisinin yuvalarının dışında bir arayışının olması, dengelerini bozar.

Nasipse haftaya devam edecek.