Kibirle salınarak geldiği Afganistan’da ABD Başkanı George Bush, Taliban güçlerini ezip savaşı bitirdiğini ilan etmişti 20 yıl önce. Bugün şehirlerin tarumar olduğu, yüz binlerce insanın Amerikan bombalarıyla can verdiği Afganistan’da Taliban, savaşın bittiğini Kabil’deki Başkanlık Sarayı’nda Nasr Suresi’ni okuyarak duyurdu.

Ayağında terlikle savaşıp, azık olarak çay ve peynirle yetinen bir halk karşısında Amerikan kibri yerle bir oldu. “Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde, Allah’ı tesbih et ve bağışlanma dile” ayetlerinin duvarlarında yankılandığı sarayda Taliban askerleri sanki bir devrim gerçekleştirmiş gibi değil, sıradan günlük işlerini yaparmışcasına sükûnet içindeydiler.

İşkencelere, Guantanamolara, okullarında ders görürken başlarına yağan bombalarda can veren çocukların parçalanmış cesetlerine, yüz binlerce insanın hunharca katledilmesine rağmen teslim alınamayan iradeyi; Taliban olgusunu, 20 yıllık savaşı anlayabilmenin anahtarı işte bu sükûnettedir.

Küresel hesaplar, stratejik analizler, enerji nakil hatları üzerine yapılan binlerce saatlik konuşmaların, on binlerce makalenin savaşın aktörü olan Taliban nezdinde “hiçbir anlamı” olmadı. Onlar savaşmak gerektiğinde savaştılar, okumak gerektiğinde okudular, şimdi devlet yönetmek gerektiğinde de yönetecekler.

BUNDAN SONRA NE Mİ OLACAK?

Hiçbir şey 20 yıllık işgal felaketi kadar kötü olmayacak. Afganistan’ı uyuşturucu gelirine mahkum edip, yapay bir devletçikle ABD’den ithal ettiği adamlarla yönetmeye çalışanların bıraktığı enkaz kolay kaldırılamaz. Peştun, Tacik ve Türklerin birlikte yaşadığı bir ülkenin ancak “güçlü bir merkezi idareyle” yönetilebilir. Bu yüzden Taliban’ın sorumluluğu ve yükü çok fazla. 

Ülkede ABD’nin atadığı yönetimin Kabil’in dışında neden esamesinin okunmadığını, Taliban’ın başkenti tek kurşun atmadan nasıl ele geçirdiğini anlamak için dedikodulara değil, gerçeklere odaklanmak lazım. Afgan halkı yıllardır her sorununu Taliban’ın mahkemelerine götürdü. Asayiş bozulduğunda Taliban’dan yardım istedi. Depremde, sel felaketinde, covid salgınında dahi Taliban görevlileri halkın yardımına koştular.

Kısa bir süre içerisinde önce Pakistan’ın, sonra Çin ve Rusya’nın yeni yönetimi tanıyacağını göreceğiz. Çünkü iki yıldır süren müzakerelerde Taliban, ülkenin radikal grupların üssü olmayacağına, etnik ve mezhebi milliyetçilik yapmayacağına, kadınların eğitim ve iş hayatından mahrum bırakılmayacağına dair pek çok güvence verdi. Tüm bu sözlerini tutabilirse Afgan halkı bundan sonra selamete ulaşabilir. Öyle ümit edelim.

DEVLET DEĞİL ÇADIR TİYATROSU ÇÖKTÜ

Afganistan’da 20 yıldır bir devlet değil, “ABD’nin kirli işlerini idare ofisi” vardı. O da kapıda Taliban’ı görünce pılını pırtısını toplayıp kaçtı. Ülkede 1979’da Rus işgaliyle başlayan savaş 42 yıl sonra 15 Ağustos sabahı son buldu. Üstelik 20 yıldır deprem gibi bombardımanların yıktığı Kandahar’da,  Mezarı-ı Şerif’te, Kabil’de çıt bile çıkmadan.

ABD Afganistan ve Irak’taki savaşta 5 trilyon dolar para, 20 bin asker ve itibarını kaybetti. ABD’nin yenilemeyeceğine inananlar şimdi yeni komplo teorilerine, sıkıcı uzun analizlere yelken açacaklar. Gözlerinin önünde gerçekleşen şeye inanmak istemeyecekler. Olsun. Kabil işte orada.

Terliğinden, uzun gömleğinden ve omzuna attığı harmanisinden başka maddi bir şeyi olmayan insanların ülkesi yüz yılda üç büyük küresel devleti hallaç pamuğu gibi attı.