OMÜ Eğitim Fakültesi Ortaöğretim Sosyal Alanlar Coğrafya Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı ve Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Sinop Türkeli’nde dört gün mahsur kaldı.

Dört gün boyunca yaşadıklarını ve gözlemlerini sosyal medyadan paylaştı.

Gelin, Cevdet Hoca’nın gözlem ve tecrübelere göz atalım:

Tarih 15 Ağustos…

“Duyduk duymadık demeyin bir zamanlar karadan, havadan, denizden; demir yoluyla, hava hattıyla (teleferikler), tramvayla, vinçlerle, iskele ve limanlarla ulaşım sağlanan Ayancık’a dört gündür ulaşılamıyor.

Ben de Türkeli-Güzelkent’te mahsur kaldım, yolun açılmasını bekliyorum.”

Cevdet Hoca sele kapılan tomrukları paylaştığı resmin altına, “Bir zamanlar Ayancık’ta tomruklar selle değil, trenle taşınırdı” yazmış.

Devam edelim…

Şu an sel felaketinin yaşandığı Ayancık’tan Bartın’a kadar çok sayıda balıkçı barınağı var hatta Ayancık’ta bir de liman var.

Fakat yine şu an benim de mahsur kaldığım, yolların açılmasını beklediğim Türkeli, dış dünyadan izole olmuş durumda.

Köprüler yıkıldı ulaşım yok helikopterle su taşınır mı, içme suyu taşındı.

Oysa daha 1970’lere kadar deniz yolunu kullanıyorduk.

Balıkçı barınakları sadece balıkçıların sığındığı yer midir?

Bu sahilde çok sayıda balıkçı barınağı var ve Sinop’ta birçok balıkçı teknesi boş duruyor.

Çok rahatlıkla Ayancık’ın ihtiyaçları deniz yoluyla karşılayabilir, Türkeli’nin ihtiyaçları karşılanabilir. Fakat biz balıkçı barınaklarını yaparken bile bunu düşünmemişiz.

Diyorum ki…

Bu felaketten ders alalım, balıkçı barınakları gerek yangın, deprem, heyelan, sel durumunda tahliye için; gerekse bu tür afetlere maruz kalındığında dışarıdan buraya takviye için kullanılmalı.

Şu an bu barınaklar bazı açıkgözlerin deniz evi olarak kullanılıyor.

Nihayet…

Denizyoluyla tahliye başladı.

Çanakkale’den gelen feribot Güzelkent Limanı ve balıkçı barınağından aldığı araçları İnebolu Limanı’na bırakacak, oradan karayoluyla devam edilecek.

Buradan ayrılmak isteyen çok, fakat feribotun kapasitesi sınırlı, itiş kakış, listeye Ayancık’tan yazılanlar, Türkeli kaymakamlığının yaptığı listede olanlar, derken sinirler gerildi, neyse binen bindi, giden gitti, diğerleri yarınki seferi bekleyecek.

Kilitbahir-Denizin Kilidi

Bugün tarihi bir olaya tanıklık ettik. Yıllar sonra denizin farkına vardık. Sizce denizin kilidini kırıp attık mı, deniz yoluyla barıştık mı, Karadeniz’de deniz yolculuğunun önünü açtık mı acaba?

Geminin adı “Kilitbahir” ya o bakımdan.

Kilitbahir’i yolcu ettikten sonra ayaküstü de olsa Ulaştırma Bakanımız Sayın Adil Karaismailoğlu ile bir görüşmemiz oldu.

Bu görüşmede;

1- Kıyı kentlerinde bulunan liman ve balıkçı barınaklarının etkin kullanımı, Sadece tahliye değil gerektiğinde deniz yoluyla takviye için de kullanılabilecek şekilde planlanması gerektiğini,

2- Balıkçı barınaklarının yerel sivil eşraf ve ekâbir tarafından denize sıfır yazlık evler gibi tesislerle dolmasının önlenmesi gerektiğini,

3- Güzelkent gibi yazın kalabalık kaşın tenha olan yerlerde nüfus miktarının değil, bina yoğunluğunun esas alınması gerektiğini hatırlattım.

4- Dört gündür sel bölgesi ile ilgili olarak fiziki coğrafyanın taşkın, taşkın yatağı, taşkın yatağına ev yapımı, akım, akış, yağış miktarı gibi konuların yeterince ele alındığını,

Fakat konunun beşeri coğrafya yönünün ihmal edildiğini, vadi içlerindeki bu inşaat yoğunluğunun temelinde büyük kentlerden köy ve ilçe merkezlerine dönüş, yazın köyde kasabada, kışın İstanbul’da ikili bir hayat yaşayan insanlarımızın olduğu, bunların üretmeyen tüketen, yazın köyde olup ilçe merkezinde ev alan yaptıran, buralardan günübirlik köyüne gidip gelen bir hayat tarzı oluşmaya başladığını,

Böylece İlçe merkezlerinde oluşan talebin inşaat sektörünü harekete geçirdiğini, yap- satçıların doğduğunu, yer sıkıntısının dere yataklarının işgaline sebep olduğunu, kentten kıra başta emekli göçü, Şimdi ise Pandemi nedeniyle kıra talep, yaşlılık ve kronik hastalıklar nedeniyle kır değil de, hastaneye yakın olmak için, kırın bağlı olduğu ilçe merkezlerinin tercih edilmesi gibi birçok husus göz önünde bulundurulmadan bu problemin çözülemeyeceğini, coğrafya bilimi ve coğrafyacıları burada önemli katkı sağlayabileceğini belirttim.

5- Ayancık orman işletmesinin geçmişteki hali, demiryolu, teleferik sistemi, havuz kanal sistemini anlattım. Bugün Ayancık’ta yaşanan ulaşım sıkıntısının geçmişte nasıl çözüldüğünden bahsettim.

Aslında tam yeriydi ama vakit olmadı, Kilitbahir’i yolcu ederken; “Eskiden olduğu gibi Karadeniz’de feribot ulaşımını başlatmayı düşünüyor musunuz?” diye de sorabilirdim.

Onu da felaketsiz bir ortamda sorarız…