Bundan tam 950 yıl önce dünya tarihinin önemli olaylarından biri olarak tarihin altın sayfaları arasında yerini alan, Anadolu kapılarının Müslümanlara açılması ve Anadolu’nun “İslam diyarı” haline gelmesine vesile olan Malazgirt Zaferi’nin gerçekleştiği coğrafyayı bu hafta sizlere tanıtmaya çalışacağım.

 

Kıymetli dostlar öncelikle sizleri selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Bugün sizlerle 26 Ağustos 1071 yılında Sultan Alparslan ve ordusunun, Romen Diyojen komutasındaki Roma ordusunu yenerek Anadolu’nun kapılarını bizlere açtığı yere Malazgirt’e gideceğiz. Malazgirt’e gitmişken de sizlerle birlikte Anadolu’nun nadide şehri, Doğu’nun gerçekten her açıdan geleceğe açılan kapısı olan Muş’u gezeceğiz sizlerle…

Muş’ta tarih seferberliği

Ahmet Anapalı Ağabey ve Şehir Ekranı TV’den arkadaşlarla birlikte sabah saatlerinde Muş Alparslan Havalimanı’na indik. Orada bizi gerçek bir gönül insanı olan, tanımaktan memnuniyet duyduğum Ömer Vedat Çağlayan Ağabey karşıladı. Sadece karşılamakla kalmadı iki günlük Muş ziyaretimiz boyunca yanımızdan hiç ayrılmadı. Tabiri caizse Muş’u biz Vedat Ağabey ile yaşadık, Vedat Ağabey ile tanıdık… Anadolu insanının özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizin o muazzam, dillere destan misafirperverliğini bir kez daha en üst seviyede yaşattı bize Vedat Ağabey… Allah razı olsun.

İlk istikametimiz bundan tam 950 yıl önce dünya tarihinin önemli olaylarından biri olarak tarihin altın sayfaları arasında yerini alan, Anadolu kapılarının Müslümanlara açılması ve Anadolu’nun “İslam diyarı” haline gelmesine vesile olan Malazgirt Zaferi’nin gerçekleştiği Malazgirt Ovası’ydı. Uzunca bir yol kat ettikten sonra ulaştık Malazgirt’e. İlk indiğimiz yerde hummalı bir çalışma vardı. Bir taraftan çadırlar kuruluyor bir taraftan insanlar var güçleri ile çalışıyordu. Malazgirt Zaferi kutlamaları için kalıcı bir mekân yapıldığını hemen yakınında da bir müze için artık çalışmalarda sona gelindiğini öğrendiğimde duygulandım, gözlerim yaşardı. Yıllardır bu bölgenin ihtiyaç duyduğu belki de en önemli eksiklerden biriydi… Yapılan bu hizmetler sadece tarihi canlı tutmakla kalmayacak, birlik ve beraberliğimize de büyük bir katkı sağlayacaktı. Sonradan etraflıca baktığımda özellikle orada yaşayanlardan öğrendim ki sadece Malazgirt’te değil Muş’un farklı bölgelerinde bu tarihi canlandırmak için son zamanlarda büyük bir gayret varmış. İnsanlar bu gayretin arkasında da Muş Valisi Sayın Doç. Dr. İlker Gündüzöz’ün olduğunu söylüyor. Başta sayın valimiz olmak üzere ülkemizin birlik ve beraberliğine katkı sağlayacak bu büyük projelerin gerçekleşmesi için elini taşın altına koyan tüm çalışma arkadaşlarına canı gönülden teşekkür ediyorum. Muş’ta gerçekten tarihe iz bırakacak işler yapılıyor.

Malazgirt’i yaşadık

Bir taraftan asırlar önce Sultan Alparslan’ın askerleri ile destan yazdığı bu topraklarda ilerliyor bir taraftan da Ahmet Anapalı Ağabey’in muhteşem anlatımı ile tarihi adeta yeniden yaşıyorduk. Şöyle diyordu Ahmet Hoca, Malazgirt’i anlatırken: “Roma İmparatoru Romen Diyojen’in amacı, o aralar İran topraklarında varlığını sürdüren Selçukluların üzerine yürüyüp, İslam dünyasını çiğnemek ve hatta “Mekke- Medine’ye” kadar girip dünya üzerinde söz sahibi olmaya başlayan ve askerliğini Selçukluların yaptığı şanlı İslam dünyasının merkezini dağıtmak ve kendisi üzerindeki Müslüman tehlikeyi kökten halletmekti.”

Ümmetin zaferi!

Şöyle devam etti Ahmet hoca, ağzından dökülen cümleler kafamızda tarihin akışını değiştiriyor, bize öğretilen tarihi adeta bilgi ve belgeleri ile yeniden yazıyorduk…

“Malazgirt, Bir ırkın, bir milletin değil, koskoca İslam ümmetinin şanlı bir zaferidir. Muş’un Malazgirt ilçesinde 26 Ağustos 1071 tarihinde gerçekleşen bu savaşta Büyük Selçuklu Devleti’nin 40 Bin Askeri varken, Romen Diyojen önderliğindeki Büyük Roma İmparatorluğu’nun ordusunda 200 bine varan asker vardı.

O gün cuma namazından sonra sayı anlamında aralarında uçurum bulunan bu iki ordu birbirine girdi.

Şimdi meselenin asıl ehemmiyeti bundan sonra.

Zira;

Biz bu savaşı, Selçuklu Türkleri ile Roma Ordusundaki Hıristiyanlar arasında oldu diye bildik ve öyle öğrendik. Ama hakikat hiç de öyle değildi.

200 bine varan muhteşem görüntülü Roma Ordusu’nda tabi ki Romalılar, Romalı askerler vardı. Peki, sadece bu kadar mı?

Elbette hayır.

Romalıların yanı sıra, Sırplar vardı. Ermeniler, Gürcüler, Balkanlar’dan her millete mensup askerler vardı.

Başka kimler vardı?

Sıkı durun!

Türkler vardı. Peçenekler, Uzlar, Kumanlar, Kıpçaklar, Avarlar vardı. Yani Hıristiyanlığı seçmiş ne kadar Türk varsa hepsi devasa büyüklükte Roma Ordusu içindeydi.

Peki, Sultan Alparslan’ın 40 bin kişilik ordusunda kimler vardı;

Tabi ki Türkler vardı.

Başka;

Kürtler vardı, Araplar vardı.

Yani bu savaş, ırkların değil “Ümmetlerin” savaşıydı.

Müslümanlarla Hıristiyanların…

Her iki cephede birbirini öldürmeye çalışan Türkler vardı ama bir farkla;

Biri Hıristiyan’dı, diğeri Müslüman…

Hıristiyan bir Türk’le ölümüne savaşan Müslüman Türk’’ün yardımına yine onun gibi Müslüman bir Kürt ya da Arap yetişti.

Dolayısıyla, bu zafer bizim aradığımız ve muhtaç olduğumuz “Din kardeşliği” duygusunun ta kendisidir. Bu coğrafyada Müslümanlar birleşirse neler yapabileceğinin güzel bir örneğidir.

İlk fırsatta tekrar gideceğim!

Malazgirt’te çekimlerimizi bitirdikten sonra Muş’ta bir taraftan tarihi ve doğal güzellikleri ziyaret ederken bir taraftan da bu tarihi ve doğal güzelliklere sahip çıkan birbirinden güzel insanları tanımaya devam ediyorduk. Önce Muş’ta bu büyük tarih atılımını başlatan Muş Valisi Sayın Doç. Dr. İlker Gündüzöz ile tanıştık. Gayrete ve başarıya burada bir kez daha şahitlik ettik. Gerçekten derin bilgisinin yanında tarihe olan hassasiyeti de bizleri oldukça fazla mutlu etti. Sayın valimize teşekkür ettikten sonra yanından ayrılarak Muş’un önemli tarihi mekânlarından biri olan Tarihi Murat Köprüsü’ne geçtik. Gitmeden önce eski fotoğraflarına şöyle bir göz gezdirdiğimde bakımsızlıktan bitap düşmüş bir köprü bekliyordum ki gördüğümde gerçekten şaşırdığım muazzam bir güzellikle karşıladı beni.

Muş’tan ayrılma vakti

Muş-Varto yolu üzerinde merkeze yaklaşık 10 km uzaklıkta olan bu köprünün yapımı tam olarak bilinmemekle beraber 13. yüzyılda Selçuklular tarafından inşa edildiği düşünülmektedir. 1871 tarihli mermerden kitabesinin onarımlarla ilgili olduğu düşünülmektedir. 143 metre uzunluğunda, 4.77 metre genişliğinde, yüksekliği ise 16-18 metre olup 12 gözlüdür.

Muş’tan ayrılma vaktimiz yavaş yavaş yaklaşıyordu. Gördüğümüz yerler kadar görmediğimiz güzellikleri merak ederken bir güzel insanla daha tanıştık Muş İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Şeyhmus Yentür… Muş’u ondan dinledik. Gidemediğimiz göremediğimiz yerleri anlattı bize. Muş’un dününe bu gününe bir yolculuğa çıktık adeta. Terör örgütünün yaptığı saldırıları dün yaşananları bugün ortaya koyulan güzellikleri anlattı bize. Terör saldırısından kaçarak yerlerini terk eden insanların artık yavaş yavaş geri döndüğünü söylediğinde ayrı bir mutluluk sardı bizi. Elhamdülillah dedim içimden demek ki gerçek vatan sevdalısı insanlar hala bu topraklara sahip çıkmak için var gücü ile çalışıyor. Şeyhmus Bey devlet adamlığının yanında tam bir kültür insanı. Bilgi birikimi ve tecrübeleri ile Muş sevdalısı bir insan ondan dinlediklerimden sonra bir karar aldım en yakın zamanda tekrar Muş’a gidecek ve ziyaret edemediğim her yeri geniş bir zamanda tekrar ziyaret edeceğim.

Malazgirt özel yayını

Bu vesile ile Muş ziyaretimiz esnasında bizleri misafir eden Muş Valimiz Sayın Doç. Dr. İlker Gündüzöz’e, Muş İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Şeyhmus Yentür’e, Ömer Vedat Çağlayan Ağabey’e ve bizleri gerçekten büyük bir misafirperverlik ile karşılayan Muş halkına canı gönülden teşekkür ederim.

Muş Malazgirt’te, Ahmet Anapalı Hocam ile birlikte hazırladığımız “Sır Kâtibi Malazgirt Zaferi Özel Yayını’nı” yarın akşam (26.08.2021 Perşembe) Malazgirt Zaferi’nin 950. yılında saat 20:00’de Esenler Belediyesi Şehir Ekranı TV Ekranından izleyebilirsiniz.