Türkiye, devlet geleneği ve millet olma özellikleriyle kadim bir medeniyete sahip bir ülkedir. Her şeyden önce “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışı, yıllarca ülkenin sigortası oldu ve olmaya da devam ediyor. Son yıllarda toplumun hemen her kesiminde etik ya da ahlak problemi yaşandığına şahit olunmaktadır.

Türk milletinin en büyük mahkemesi vicdanıdır. İnsanları ve olayları değerlendirirken “Hak” terazisini kullanan bir anlayış vardı. Düşmanına öyle düşmanlık yap ki bir gün dost olabileceğini unutma, fikri de esasında düşmanlığın bile bir ilkesinin, hududunun olduğunu ortaya koymaktadır.

Bazı bireylerde, gruplarda, siyasal oluşumlarda devlet ile hükümet ayrımının bile yapılmadığına üzülerek şahit olmaktayız. Hükümeti eleştirirken yönetmeye talip olduğu devleti yerle yeksan eden bir anlayış, idareyi eleştirirken kurumları itibarsızlaştıran bir bakış, din adamını eleştirirken dinin en kutsalına laf yetiştirmeye çalışan bir yaklaşım çok masum bir yaklaşım değildir.

Asıl problem, terör örgütlerinin meşruiyet alanına sahip olma gidişatıdır. Bir yanda milli birlik ve toprak bütünlüğü için canı pahasına mücadele eden güvenlik güçleri diğer yandan ülkeye göz dikenlerle kol kola yürüyen kişi ve kurumlar.

Benim asıl meselem gençlerin hak ve hakikat penceresinden bakabileceği bilgi ve irfan seviyesine ulaşmasıdır. Genç kuşak çok farklı duygular içerisinde ve gençlerin farklı dünyaları, farklı gündemleri ve farklı literatürleri var.

Gençler muhalif olmaya meyillidir, aile içerisinde bile ikna olmadıkları durumlarda itirazlarını doğrudan ifade ediyorlar. Şu anda gençlerin en hassas noktaları iş bulma kaygısı ve kendilerine adaletsizlik yapılıyor, birileri kayırılıyor algısıdır. Okullarda, üniversitelerde sürekli mağduriyet, sürekli haksızlık, adaletsizlik vurgusu ile algı oluşturuluyor. Sosyal medyada bir yanlı haber üzerinden yüz binler acımasızca eleştiri yorumu yapılabiliyor.

Gençler ulaşmak için öneriler

Öncelikle kamuya işçi, memur alımları mutlaka şeffaf olmalı ve bu alımlar bir kritere göre yapılmalıdır. Atamalar, terfiler, görevden almalar mutlaka liyakat ve adalet anlayışı ile yapılmalıdır. Özellikle belediyelerde ve bağlı kuruluşlarda işe alımlar ters algıya dönüştürülmeli, şeffaf bir yöntem uygulanmalıdır.

Gençler, kendilerine değer verildiğini görmek ister. Ülke sathında gençlerin katılım sağlayacağı büyük organizasyonlar yapılmalı, bu organizasyonlara sadece “gençlik kolları” üyeleri değil gençlerin kahır ekseriyetinin katılımı sağlanmalıdır.

Gençler, emir dilini sevmemektedir, onların dünyalarına yönelik, büyükler için gereksiz gibi olsa da, onları mutlu edecek faaliyetler yapılmalıdır. Sportif müsabakalar, müzik faaliyetleri, yarışlar, sanatsal etkinlikler gençlerin hoşuna gidecek alanlardır. Burada da siyasal etiket yerine devlet vurgusu yapılmalıdır. Her etkinlikte siyasal parti il başkanları, il yönetimlerinin boy göstermesi o partinin sevenleri tarafından bile hoş karşılanmamaktadır. Devlet bakışı birleştirici ve onura edici bir yaklaşımdır.

Artık ülkenin sakinleşmeye ve devleti ve milleti önceleyen bir bakışa ihtiyacı vardır. İyiye iyi kötüye kötü diyemeyen vicdanların sayısı arttıkça aklıselim hakim olamayacaktır. Bunun için herkese büyük işler düşüyor özellikle de yönetenlere.