Mevzu Edremit’te geçiyor.
Balıkesir'in Edremit ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 99'uncu yıl dönümü kutlanıyor.
Kutlanmasına kutlanıyor da bununla birlikte çarşaflı kadın zincirle bağlanarak aşağılanıyor. Tarihimizde kadın hiçbir zaman bu şekilde yer almamıştır. Tarihimizi çarpıtanlar, Osmanlı’yı ve kadınımızı aşağılayanlar hesap verecek. Ama bugün ama yarın…

Peki, CHP'li Belediye bundan ne murad etmiştir?
İçlerine sindiremedikleri ne? Hazmedemedikleri, yutkunarak söyleyemedikleri ne?
Konu yeni değil. Arka plana bakalım.

“Cumhuriyet’i biz kurduk” diyen küçük bir zümre…
Küçük, şımarık, üstenci ve jakoben…
Cumhuriyet’i kurmadan önce verilen Milli Mücadele ve Mücadele’nin ana aktörü sarıklı dedelerimiz, çarşaflı analarımız… Neden söz konusu edilmiyor?

Onca yoksulluğun içinde verilen varlık-yokluk mücadelesi… Ailesinden, çocuğundan, eşinden, canından vazgeçen nice yiğitler, nice yüreği imanla dolu kadınlarımız…
Hepsini yok saydılar.
Yok saymakla kalmayıp cezalandırdılar.
Devlet-i Aliyye Osmanlı; binbir çeşit ırk ve dinden insanı hoşgörü zemininde asırlarca barış içinde yaşatırken, yerine kurulan ülkede “kurucu zümre” vatanın asıl evlatlarına yapılmadık zulmü bırakmadı.

Samanlıkta saklanarak Kur’an-ı Kerim öğretmek zorunda kalan analarımızı dövdüler, alimlerimize sövdüler. Camilerimizi ahır yapan zihniyet, Ayasofya’mızı garip ve ezansız bıraktı.
Bu küçük zümre on yıllarca Cumhuriyet’e “pasta” gözüyle baktı. En yüksek makam mevkileri işgal edip, en güzel kıyı kentlerimizde zevk-sefa içinde yaşam sürdüler/sürmekteler. Kendileri, çocukları, torunları zenginlik içinde yaşarken ülkeye ise hiçbir şey vermediler.

Yoksul bırakılmış halkımız ise imanın gücüyle savaşmaktan hiç bıkmadı. Dün gavura had bildiren halkımız Cumhuriyet sonrasında da kendini yok sayan zihniyete her sandık kurulduğunda Osmanlı tokadını patlatmaktan geri durmadı.
İtildi, kakıldı ama küsmedi.
Devletine, vatanına, bayrağına sahip çıktı.
Gün geldi verilen mücadele meyvelerini vermeye başladı.
Çocukları okudu, bürokrat oldu, siyasetçi oldu, medyasını kurdu, sivil toplum mücadelesini verdi.

Halkımız azınlığın çoğunluğa tahakkümüne izin vermedi. Fakat mücadele hala sürmekte. Azgın azınlık ellerinde bulunan iktidar alanlarını kaptırmak istemiyor. Darbelerle hizaya getiremediği halkı bu defa “kandırarak” alt etmeye çalışıyor. Kandırmak mı, evet tam anlamıyla böyle.

CHP’nin stratejisi değişti. Seçim zamanı çarşaflı kadına rozet takıp camilere geziler düzenliyor, yazmalı annelere sarılmalı pozlar verip evlerine çay içmeye gidiyor, Ramazan’da iftarlara koşup Yasin-i Şerif okuyor… Sonra ne mi oluyor? Seçim bittikten sonra Edremit’teki gibi içlerindeki faşist ruhlu ideolojik küstahlık hortluyor ve çile; yeniden başlıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu Cem TV’de, “Başörtüsü bir metrekarelik bez parçasıdır” demiş. Bunu biliyor muydunuz? Kılıçdaroğlu aynı cümleyi bir miting alanında da dile getirebilir mi? Getiremez. Büyük tepki alır. Siyasi kariyeri biter.
Kendine güvenen buyursun. Hodri meydan!

ADIM GİBİ BİLİYORUM

28 Şubat’ta İmam Hatipli kızlarımızı yerlerde sürükleyenler bugün ellerine fırsat geçse aynını yaparlar, adım gibi biliyorum.
Aldıkları belediyelerde işten çıkartılan binlerce masum vatandaşımız misali, iktidarı ele geçirseler tüm kadroları değiştirir, ülkeyi uçurumdan aşağı yuvarlarlar, adım gibi biliyorum.

Uçak fabrikalarını kapatan zihniyet, iktidar yüzü görse savunma sanayiini yeniden “ithal akla” teslim eder, adım gibi biliyorum.

Bizlere düşen; ayrıştırıcı, ötekileştirici yaklaşımlara, zulümden beslenenlere karşı toplumun tüm kesimlerini kucaklamak ve toplum huzurunun hoşgörü ve anlayış zemininde buluşmaktan geçtiğini anlatmaktır.
“Aynı gemide değiliz” deseler de aynı gemideyiz. Kuşatıcı olmak köklülük ve derinlik gerektirir. Bu erdem ve özellik bizde var!