Merhum Başbakan Adnan Menderes’in idamının üzerinden 60 yıl geçti. 17 Eylül 1961’de Türk demokrasi tarihine düşürülen bu kara leke ve millet vicdanına inen acı her geçen gün büyürken, Menderes, hayır dualarla anılmaktadır.

Türk tarihinde görevi başında idam edilen çok sayıda padişahlar, sadrazamlar ve üst düzey devlet memurları olmuştur. Bilindiği gibi II. Osman (Genç Osman), Sultan İbrahim, III. Selim, IV. Mustafa, Sultan Abdülaziz görevleri başında isyan ve benzeri sebeplerle öldürülen padişahlardır. Bu sürede yine 40’ın üzerinde Sadrazam (Başbakan) da padişah fermanları veya isyanlar sonucunda görevleri başındayken idam edilmişlerdir. Aynı şekilde idam edilen diğer üst düzey devlet memurlarının sayısı ise çoktur. Bu dönemlerde Osmanlı toplumu öldürülen padişahlar ve sadrazamlar için elbette üzülmüşler ve gözyaşı dökmüşlerdir. Fakat hiçbir sevgi ve acı Menderes’e duyulduğu gibi gittikçe katlanarak bu günlere kadar gelmemiştir

Adnan Menderes, Cumhuriyet döneminde idam edilen tek Başbakandır. İktidara milletin oyları ile gelmiştir. Başında olduğu Demokrat Parti 1950 seçimmlerinde % 53.2, 1954 seçimlerinde % 58.4 ve 1957 seçimlerinde de % 48.6 oy almıştır. Türkiye’nin yarısının teveccühünü kazanmış bir Başbakan’ın askeri darbe ile iktidardan indirilmesi ve arkasından idamı Türk milletinin onuruna dokunmuştur.

Uzun süren tek parti iktidarından sonra Menderes’in ezici bir çoğunlukla iktidara gelmesi milletin bir arayışının sonucuydu. 27 yıldır devam eden tek parti iktidarının ülkeyi savaştan uzak tutma ve önemli kalkınma hamleleri olmuştu ama topluma bazı dayatmaları ve baskıları, milletin kurtarıcı olarak Demokrati partiye yönelmesine sebep olmuştu.

Adnan Menderes, siyasi hedeflerini milletin istediği isikamette şekillendirerek kitlelerin desteğini almıştı. Mesela iktidara geldiğinde ilk icraatı olarak 18 yıldır devam eden Türkçe ezan uygulamasını kaldırarak, 16 Haziran 1950’den sonra ezanın yine asli şekli ile okunmasını sağlaması bile başlı başına onun hanesine yazılan “unutulmaz” bir uygulamaydı.

18 yıldır ezanın asli hali ile okunmasının yasak olduğu Müslüman bir ülkede, minarelerden tekrar ezan sesini duyan insanların gözyaşlarına hakim olamaması, ikindi namazı esnasında gelen izin sebebiyle müezzinlere en az 15-20 defa ezan okutturulması, toplumda bir özlemi yansıtmaktaydı. Bunu sağlayan kişi olarak Menderes, milletin kalbinde farklı bir yere sahip oldu.

1950 yılından sonra ülkede görülen bolluk, kalkınma ve dış dünyada yer edinme hamleleri ile Menderes millet nezdinde mutena bir sevgiye ulaşırken, siyasi olarak karşısındaki cephe de büyümeye başlamıştı. Özellikle yalan haberler ile toplumu bir tarafa kanalize etme çabaları 1950’li yılların sonlarına doğru sonuç vermeye başlamıştı. Menderes, iktidara geldikten sonra onu aşağı indirme seneryoları hemen hayata geçirilmişti. Fakat her defasında milletin desteği bu çevrelerin planını suya düşürüyordu. 1960 askeri darbesi işte bu seneryolar içinde ve millet iradesine ket vurmak için hayat geçirildi. Türk tarihinde açılan bu kötü gelenek maalesef başarılı oldu. Sonuçlarını ise hala bizler çekiyoruz.

17 Eylül 1961, Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak düşmüştür. Bu kara lekeyi oluşturanlar, karanlıklar içinde yer ile yeksan olurken,  Adnan Menderes millet vicdanında ve hatıratında devasa silüetiyle yaşamaya devam etmektedir.  

Türk milletine göre o, beyefendi ve kibar kişiliği ile ülkesi için kendini feda eden bir şehittir.

Mekanı cennet olsun…