Kudüs ve Mescid-i Aksa başta olmak üzere tüm Filistin topraklarını Yahudi yerleşimcilerle doldurarak Mescid-i Aksa’nın yerine Süleyman Mabedi’ni inşa etmek isteyen Siyonist terör devleti İsrail, biz birlik olmadığımız sürece şiddetini ve aksa üzerindeki planlarını artırarak devam ettirecek.

Kıymetli Dostlar öncelikle sizleri selamların en güzeli olan Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Hepimizin bildiği üzere katil Siyonist terör devleti İsrail’in mazlum Filistin halkı üzerine olan baskısı her geçen gün şiddetini artırarak devam ediyor. Özellikle Filistinli 6 tutuklunun, İsrail'in kuzeyindeki yüksek güvenlikli, kimilerine göre çıkılması mümkün olmayan hapishanelerinden Gilboa Hapishanesi’nden tünel kazarak kaçmasının ardından haksız olarak hapishanelere atılan Filistinliler üzerine de şiddet iyice arttı. Bir avuç terörist Siyonist’in Müslümanlar üzerine estirdiği işkence ve soykırım planlarının nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Filistin halkı hapishanelerde yaşanan işkenceler için tekrar sokaklara döküldü. Zalimler hem Müslümanlar üzerine hem de Mascid-i Aksa üzerine kurdukları asırlık planlarını hızlandırma gayreti içerisindeler!

Unutmayalım ki, asıl amaçları başta Kudüs ve Mescid-i Aksa olmak üzere tüm Filistin topraklarını Yahudi yerleşimcilerle doldurarak Mescid-i Aksa’nın yerine Süleyman Mabedini inşa ettirmek olan teröristler biz birlik olmadığımız sürece şiddetlerini ve Aksa üzerindeki planlarını artırarak devam ettirecekler. Siyonistlerin asıl amaçlarını konuyla ilgili; İlahiyatçı-Yazar Osman Hazır, Aktivist Orhan Buyruk ve Gazeteci Yazar Taha Kılınç ile konuştuk.

Ayasofya Mescid-i Aksa’nın özgürlüğünün anahtarıdır!

Ülkemiz de dahil olmak üzere dünya üzerinde “İsrail-Filistin” çatışması diye bir yanlış bir algı oluşturulmaya çalışmakta. Filistin topraklarını işgal eden ve işgal ettiği günden bugüne kadar Filistinli Müslüman halk üzerine akla hayale gelmeyen işkenceler uygulayan, Arap nüfusu adeta soykırıma tabi tutan, mallarını mülklerini elinden olan bir terör yapılanması ile Filistin halkının mücadelesi bir çatışma gibi gösterilerek terör devletinin bir şekilde meşrulaştırılması sağlanmaya çalışılmaktadır. Hâlbuki burada var olan terör devleti İsrail ile bir çatışma değil toprakları teröristler tarafından işgal edilen bir toplumun işgale karşı verdiği haklı mücadelesidir.

İsrail her yıl özellikle Filistin topraklarını işgal ettiği gün olan 14 Mayıs’ta ve Ramazan ayı başta olmak üzere Müslümanların mübarek günlerinde Filistinli Müslümanlara karşı terör olaylarının dozunu bir tık daha artırarak devam ediyor. En son Doğu Kudüs’te bulunan Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yaşayan 12 Filistinli ailenin evlerinden zorla boşaltılmaya başlanması, İsrail işgal güçlerinin Ramazan’ın başlamasıyla Filistinliler tarafından toplanma yeri olarak kullanılan Bab el-Amud’u (Şam Kapısı) barikatlarla kapatması ve Siyonist grupların Kudüs’ün işgalinin yıl dönümü olarak kutladıkları ‘Kudüs Günü’ münasebetiyle bayrak yürüyüşü düzenlemesi ile Mescid-i Aksa’ya baskın çağrısında bulunmaları yine olayları zirveye çıkarmış ve işgal güçlerinin şiddeti iyice artmıştır. Çocuk, yaşlı demeden şehirde yaşayan Müslümanların tamamını öldürmek için çabalayan işgal güçlerinin asıl amacı, 1967’den beri olduğu gibi bu topraklarda yaşayan Müslüman Filistinlileri tamamen ortadan kaldırarak onların topraklarını Yahudi yerleşimcilere açmak ve bununla beraber Mescid-i Aksa’nın altında bulunduğuna inandıkları Süleyman Mabedi’ni ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı yıkarak yeniden inşa etmek istemeleridir.

Terör devleti İsrail’in yaptığı soykırım ve oynadığı büyük oyunla gerçekleştirmek istediği Mescid-i Aksa’yı yıkma planlarına karşı Birleşmiş Milletler ve uluslararası örgütler sessizliğini korurken en güçlü tepkiyi yine Türkiye gösteriyor. Türkiye’de yaşayan Müslümanlar ise Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılmasını Mescid-i Aksa’nın özgürlüğünün anahtarı olarak görüyor.

2000 yıllık tarihi plan: Süleyman Mabedi

Tevrat’a göre, Kudüs’teki ilk Yahudi tapınağı Hz. Süleyman’ın inşa ettirdiği, Yahudilerin Bet Ha-mikdaş (Kutsal Ev) dedikleri tapınaktır. Hz Süleyman tarafından yapıldığı için de genel olarak “Süleyman Mabedi” ismiyle bilinmektedir.

Mabet Hz. Süleyman’ın vefatından sonra ikiye bölünen krallıktan güneydeki Yuhada Krallığı sınırları içerisinde kalmıştır. Babil Krallığı’na bağlı olan Yahuda devletinin isyan etmesi üzerine Kudüs’ün MÖ 597 yılında II. Nebukadnezar tarafından ele geçirilmesiyle tapınaktaki değerli hazineler alınarak Babil’e götürülmüş ancak Kudüs halkının yeniden isyan etmesi üzerine MÖ 586 yılında Kudüs’ü yeniden ele geçiren Babil kralı tarafından yıktırılmıştır.

MÖ. 515 yılında tamamlanan Yerine İkinci Mabet in büyük bir kısmı Romalı Titus tarafından MS. 70 yılında yıktırıldı. Yahudilerin Simon Bar Kohba önderliğinde, MS. 132-135 yılları arasındaki isyanlarını bastıran Roma İmparatorluğu tapınağın kalan kısımlarını da ortadan kaldırmıştır.

Süleyman Mabedi’nden sadece Herod’un yaptırdığı Ağlama Duvarı olarak bildiğimiz Batı Duvarı günümüze kadar gelebilmiştir. İşte Filistin topraklarını işgal eden Siyonistlerin asıl amacı başta Kudüs ve Mescid-i Aksa olmak üzere tüm Filistin topraklarını Yahudi yerleşimcilerle doldurarak Mescid-i Aksa’nın yerine Süleyman Mabedini inşa etmektir. Bir taraftan işgal girişimini tamamlamayı hedefleyen Siyonistler aslında arkeolojik kazı bahanesi ile Mescid-i Aksa’nın altını oyarak Aksa’yı yıkma planlarını da uygulamaya, kazdıkları bu yere inşa ettikleri sinagog-müze ile devam ediyorlar. Biz de İsrail’in yaklaşık 2000 yıllık bu tarihi planının perde arkasını konunun uzmanları ile değerlendirdik.

Mescid-i Aksa’nın çökme tehlikesi hızlanıyor!

İsrail, Kudüs’ü Yahudileştirme projesini 1967’deki işgalden günümüze adım adım uygulamaktadır. Bu noktada özellikle şehirdeki üç bölge Siyonistlerin hedefinde bulunuyor: Mescid-i Aksa, Şeyh Cerrah Mahallesi ve Silvan Mahallesi. Şeyh Cerrah ve Silvan’daki işgalci yerleşimler gittikçe çoğaltılırken, Mescid-i Aksa’nın da Yahudilerin kullanımına tahsisi planlanıyor. Mescid-i Aksa’nın etrafında devam eden kazı çalışmaları, öncelikle Süleyman Mabedi”nin temellerine ulaşma amacına yönelik. Ancak şimdiye kadar herhangi bir somut kanıt bulunamadı. Öte yandan bu kazılar, Aksa’nın temellerine ve istinat duvarlarına da zarar verdiğinden dolayı, çökme tehlikesini hızlandırıyor. (Taha Kılınç Gazeteci-Yazar )

Mescid-i Aksa’nın altına yinegog yaptılar!

1980 yılında Mescid-i Aksâ’nın altındaki tüneller keşfedilince; Aksâ’da meydana gelen çatlak ve çöküntülerin de sebebi ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu kazılar, medyada ve dünya basınında gündeme gelmeye başladığında; İsrail burada kendilerine ait tarihi kalıntıları ortaya çıkarmak istediklerini belirtmişti. Ancak şimdiye kadar kendilerine ait en ufak bir bulguya rastlamadılar.

Onlar da kendilerine ait bulguların olmadığını biliyordu. Asıl gaye; Mescid-i Aksâ’nın temellerini zayıflatıp, çökmesini sağlamaktı. Hatta bu haliyle hafif bir depremin olması bile Aksâ’yı çökertebilir diye düşünüyorlardı. İsrail, UNESCO‘nun bir araştırma komisyonu oluşturup bu kazıları incelemesine izin vermemiştir. Bütün bunlara rağmen Allah’ın izniyle ilk kıblemiz halen ayakta durmaktadır.

İsrail’in, Mescid-i Aksâ’yı yıkma planları istediği gibi ilerlemeyince; Aksâ’nın altındaki kazdıkları yerde, sözde kendilerine ait tarihi bulgular bulmuş gibi yeni bir plan yaptılar.

Bu plan neticesinde; ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ’nın altında sinagog ve müze inşa ettiler. Duvarlara tarihi İbranice yazılar yazarak, loş ışıklarla mistik bir hava vermeye çalışıyorlar. Ücreti karşılığında bu müzeyi ve sinagogu ziyarete açtılar. Hatta Netenyahu burada bir toplantıya iştirak etti. Dünyanın dört bir tarafından gelen Yahudileri, bil hassa İsrail’de yaşayan Yahudi çocukları buraya getirerek; “Bakın, işte burası bize aitti, sizler geri almak için çalışmalısınız” gibi telkinlerde bulunuyorlar. ( Orhan Buyruk-Mirasımız Derneği-Aktivist-Yazar )

Asıl gaye Mescid-i Aksayı yıkmak!

Ramazan ayının başından beri özellikle Şeyh Cerrah mahallesinde ve Mescid-i Aksa’da Filistinlilere ve Müslümanların en kutsallarına yapılan saldırılar bir plan ve projenin son adımlarına ulaşma heyecan ve çabaları olarak görülmelidir. Nedir o son adım? 3000 yıl önce yapılmış olan ancak tarihi süreçte defalarca yıkılmış, en son olarak da Paganist bir tapınak olarak (Jüpiter tapınağı) yapılmış bir mabedin (Süleyman Mabedi) tekraren diriltilme adımı.

Bu son adımı başarabilmek için 19. Yüzyılın başından beri yürütülen demografik, siyasi ve askeri işgal çok can sıkıcı bir boyuta gelmiştir. Düşünsenize; 19. yüzyılın ilk yarısında 11 bin civarında olan Kudüs nüfusunun, 6 bini Müslüman, 3 bin 500’ü Hıristiyan ve bin 800’ü Yahudi’ydi. Şimdi ise şehir nüfusunun yüzde 64’ü Yahudi, yüzde 33’ü Müslüman ve yüzde 2’si Hıristiyanlardan oluşmakta. Yani toprağın üstünün insan yapısını işgal ve baskıyla değiştiren İsrail şehrin en önemli kimliği olan Mescid-i Aksa’yı da yıkmak için çabalamakta.
Bu hedefe ulaşmak için arkeolojik kazı yapmak bahanesi ile Mescidin altını delik deşik etmiş oymuştur. Kendiliğinden yıkılması için çaba harcamaktadır. İsrail’in Mescid-i Aksa’yı yıkmak ve Aksa’sız bir Kudüs’e ulaşmak hayaline dair en önemli göstergelerden birisi; Mescid-i Aksa’yı sildikleri görselleri yaygınlaştırıyor olmalarıdır. Bu şekilde Mescid-i Aksa’sız bir Kudüs tablosunu, ABD’nin skandal bir kararla Kudüs’e getirttiği büyükelçisini ziyaret eden bir grup İsrailli ziyarette Amerikan elçisine takdim etti.

Son söz ve bir soru: Peki İsrail 1980 yılından beri Mescid-i Aksa’nın altında yaptığı kazılarda iddia ettiği Süleyman Mabedi’ne dair bir kalıntı bulabildi mi? Cevap; tabii ki HAYIR. (Osman Hazır-İlahiyatçı Yazar-Aktivist)