Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Cuma günü Birleşmiş Milletler (BM) 76. Genel Kurulu'na video mesaj aracılığıyla hitap etti.

İsrail’in anlaşmalara uymadığını ve tüm barış girişimlerinden kaçındığını söyleyen Abbas, “İşgal devletine, Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere 1967 sınırlarındaki işgaline son vermesi için bir yıl veriyoruz” dedi.

Bir yıl içinde Ortadoğu Dörtlüsü gözetiminde İsrail ve Filistin arasındaki sınırı çizmeye ve tüm sorunları çözmeye hazır olduklarını ifade eden Abbas, aksi takdirde 1967 sınırları üzerinde bir İsrail’i tanımaya devam etmelerinin herhangi bir gerekçesi kalmayacağına işaret etti.

Filistin Yönetimi Başkanı’nın bu yıl BM Genel Kurulu’na hitaben yaptığı konuşma medya organları tarafından “Abbas’tan İsrail’e ültimatom” ve benzeri başlıklarla duyuruldu.

Abbas’ın adamları da konuşmayı “tarihi” olarak niteledi.

Oysa Filistin Yönetimi Başkanı’nın önceki günkü konuşmasının öncekilerden pek bir farkı yok.

Örneğin Eylül 2019’da BM 74. Genel Kurulu’na hitap eden Abbas, Batı Şeria’nın bir bölümünü daha ilhak etmesi halinde İsrail’le imzalanan tüm anlaşmalara son vereceği tehdidinde bulunmuştu.

Ağustos 2019’da da işgal güçlerinin Kudüs’e bağlı Sur Bahir beldesindeki Vadi’l-Hıms Mahallesi’nde Filistinlilere ait 70 civarında evi bir günde yıkması üzerine İsrail’le yapılan tüm anlaşmaları askıya aldığını açıklamıştı.

Abbas’ın tehdidini ciddiye almayanların başında İsrail’in geldiğini söylemek yanlış olmaz.

Filistin Yönetimi Başkanı ve yakın çevresinin Batı Şeria’da İsrail’in desteğiyle ayakta durabildiğini en iyi işgalciler biliyor.

Yaklaşık bir ay önce Ramallah’ta Abbas’la bir araya gelen İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, görüşmeyle ilgili İsrailli gazetecilere yaptığı açıklamada, “Filistin Yönetimi ne kadar güçlü olursa Hamas o kadar zayıf olur” demiş ve “Abbas başkanlığındaki yönetimin Batı Şeria’da güçlenmesi halinde İsrail’in güvenliğini sağlamak için çok fazla çalışmak zorunda kalmayacaklarını” söylemişti.

Gantz, Filistin Yönetimi Başkanı’nın son konuşmasını da “İnemeyeceği ağaca tırmanıyor” şeklinde yorumlayarak Abbas’la tekrar görüşeceğini açıkladı.

Kısacası, İsrail’in sağladığı VIP koşullarında Batı Şeria’da lüks içinde yaşam süren Abbas ve adamlarının sahip oldukları ayrıcalıklardan vazgeçebilmesi ve dolayısıyla İsrail’e meydan okuyabilmesi mümkün değil.

Bu arada, bir önceki yazımda değindiğim “Hamas’ın Sudan’daki mal varlığına el konulması” olayıyla ilgili yeni gelişmeler var.

Fetih Hareketi Merkez Kurulu üyesi ve Filistin Sivil İşler Bakanı Hüseyin eş-Şeyh, Sudan yönetiminden el konulan malların kendilerine teslim edilmesini istedi.

Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk da Sudan’daki olayın yönetimin sivil ve askeri kanatları arasındaki çekişmeden kaynaklandığını, Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk’un ABD’nin desteğini kazanmak için Hamas’ın adını kullandığını söyleyerek Hüseyin eş-Şeyh’i “bulanık suda balık avlamaya çalışmak” ile suçladı.

Filistin Yönetimi’nin Sudan’ı İsrail’le normalleşme adımları konusunda uyarmak yerine Hamas’ın mal varlığına el koyduğu için övmesi Abbas’ın ve adamlarının Filistin direnişinden çok işgalcilere yakın olduklarını bir kez daha gösterdi.