Tam bağımsız olabilmek! Ne muhteşem şey.

Hürriyet, özgürlük ve bağımsızlık…

“Bağımsızlık ve egemenlik olmadan asla” dedik ve kanımızı akıttık.

Geldiğimiz aşamada 100 senenin ardından hala ‘tam bağımsızlık’ için mücadele veriyoruz.

Savunma sanayiinde atılan kritik adımlar, terör koridorunun parçalanması, bürokrasinin millileştirilmesi, bürokratik oligarşinin sonlandırılması, askeri vesayetin bitirilmesi, askerin; siyasetin emrinde olarak uyumlu halde aktif çalışması, istihbaratın dışarıya değil de bağlı olduğu en üst makama yani Cumhurbaşkanlığı’na çalışması; dışarının içeriye etkisini minimuma indiren büyük devrimler olarak tarihe geçti. Tabii tüm bu devrimler, kolay gerçekleşmedi. Bu ilerlemenin temelinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yirmi senedir nakış gibi işlediği bir sabır abidesi yatıyor.

ABD’NİN HEDEFİNDE ÜLKÜ OCAKLARI VAR

Bu atmosferde Cumhur İttifakı kale gibi sağlam duruyor. İktidara sızamayan, iktidarı yönlendiremeyen ABD, darbe ile deviremediği bu milli yapıyı, farklı açılardan yıpratmak istiyor. ABD, Ülkü Ocakları’nın terör örgütü olup olmadığını araştırmak istedi. Size komik gelebilir ama haberde geçen tanım şaka değil. ABD Temsilciler Meclisi, Ülkü Ocakları’nın “terör örgütü olup olmadığının araştırılmasını” içeren yasa tasarısını kabul etti. Dışişleri tepki verdi, Sn. Bahçeli ateş püskürdü ama durum bu.

Terör ve terörist kavramı adeta lanetli bir hal aldı. Batının çıkarına ne kadar ters bir yapı varsa “terörist” damgası yiyor. Bazı terör örgütlerini de çıkarlarına uyumlu olduğu için “sivil toplum” kategorisinde değerlendiriyorlar. Mesela; FETÖ. Binlerce sayıda doküman gönderildi hala terör örgütü diyemiyorlar. Batının normatif olmayan demokrasisinden de insan haklarından da bıktık.

Dilerim, daha adil ve yaşanabilir bir dünya bizlerin, bu milletin elleriyle kurulur!

MUHALEFETTE İŞLER KARIŞIK

Cumhur İttifakı’nda her şey çok net. Recep Tayyip Erdoğan, 2023 seçimlerinin adayı olarak açıklandı.

Millet İttifakı’ndaysa her şey çok karışık. Her an her şey değişebiliyor, sürprizler çıkabiliyor, tam anlaştılar derken dışardan müdahaleyle bütün çalışmalar çöp oluyor, her şeye yeniden başlanıyor.

Sonuç; göbeği dışarıya bağlı hiçbir yapı, özgür davranamaz. Sadece ve sadece “mış” gibi yapar.

Realiteye bakalım şimdi. Kimler aday olmak istiyor? Kılıçdaroğlu’ndan Akşener’e, İmamoğlu’ndan Yavaş’a, Demirtaş’ından Gül’üne, Davutoğlu’ndan Babacan’a kadar daha ismini yazamayacağım bir o kadar isim, aday olmak için can atıyor.

Hem çok istekliler, hem taktik yapma peşindeler, hem de birbirlerinin önünü kesme derdindeler… Peki böyle cadı kazanına dönmüş bir yapı nasıl siyaset üretecek? Bu soruyu ilerleyen yıllarda daha çok soracağız. Birbirine her an kazık atma ihtimali olan bu sözde ittifak halka ne vadedecek, ne verecek?

Az önce ip ucunu verdiğim “dışardan gelen müdahaleler” kısmını açayım.

Millet İttifakı’nın medyasının Batı fonlarıyla çalıştığını artık bilmeyen yok.

Millet İttifakı’na yakın STK’ların yine ABD ve Avrupa fonlarıyla geniş çaplı projelere giriştiklerini de biliyoruz.

Peki özellikle ABD, muhalefetteki medya ve sivil topluma bu denli hakimken muhalif siyaseti boş mu bırakacaktı?

Mesela; Önceki seçimde Ekmelettin İhsanoğlu ismini kim buldu, kim aday yaptı?

Aday olmak isteyen Akşener’e kim geri adım attırdı?

Yine aday olmak isteyen Kılıçdaroğlu’na kim kaset tehdidi yaptırdı?

Tüm yaşananlar milletin gözü önünde oluyor. Millet, bu soruların cevaplarını çok iyi biliyor.

Ve özgürlüğüne, bağımsızlığına düşkün bu millet, özgür ve bağımsız siyasetçiler istiyor.

Dışardan yönlendirilmeye açık siyasilerin modası çok eskide kaldı.

Bilmem anlatabildim mi?