Bize diyorlar ki, ‘Siz bu yazıları 28 Şubat’ta yazsaydınız, hapisten çıkamazdınız’ Sonra da diyorlar ki: ‘Siz bu yazıları AK Parti iktidardan düşünce ve FETÖ yeniden eski gücüne ulaşınca yazabilecek misiniz bakalım?’ Biz bu yazıları AK Parti iktidardan düşmesin ve FETÖ yeniden eskisi gibi bir tehdit olamasın diye yazıyoruz. Mücadelemiz bu... Ve fakat bizlere bunları söyleyenler, Kılıçdaroğlu’nun devletin bürokrat ve memurlarına yönelik tehditlerindeki suç unsurunu göremiyorlar…

Üstelik bu pek sayın ana muhalefet lideri bunu alışkanlık haline getirmiş olmasına rağmen göremiyorlar. Bu pek sayın ana muhalefet lideri, memleketi yaşanamaz hale getirdikten, ülkeyi kaosa sürükledikten sonra kendisini çare olarak pazarlamak için bu ve benzeri her fırsatı kullanıyor; Mesela 2018 Haziran’ında, “Ülkede hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok” demişti. Nisan 2019’da, “Sermaye Türkiye’ye gelmiyor. Hiç kimsenin can ve mal güvenliği olmayan bir Türkiye’ye sermaye niye gelsin ki…” Haziran 2020’de İngiliz The Times gazetesine verdiği mülakatta Erdoğan için diktatör demişti.

Sonra öğretmenler için, “Mevcut iktidarın peşinden giden öğretmen varsa ben ona öğretmen demem” Sonra Kanal İstanbul yatırımcılarına, Almanca, İngilizce, Fransızca ve Arapça olarak “Ulusumun çıkarlarına ve dünya iklim politikasına ters düşen Kanal İstanbul projesine fon sağlayacak kuruluşlara Hazine’den ödeme yapılmayacaktır. Ayrıca projenin doğamıza vereceği zararlar için tazminat isteyeceğiz”

Dün de bürokrat ve memurlara, “18 Ekim Pazartesi itibarıyla bu düzenin illegal isteklerine verdiğiniz tüm desteğin sorumluluğu size de ait olmaya başlayacaktır.” dedi ama devamını getirmedi; ben zannediyordum ki bu tehditten sonra bütün CHP il başkanları memlekette kurum kurum dolaşarak memurları yerinde tehdit edecekler.

Kılıçdaroğlu’nun tehdit ettiği bürokratlarının arasında Tapu ve Kadastro personeli var mıdır? Yoktur. Kimler vardır? Başta terör ile mücadele eden emniyet mensupları, Türk Silahlı Kuvvetleri, ekonomi bürokrat ve memurları ve YSK… Diğerlerini anladık peki, Neden YSK? Çünkü seçimlerde istedikleri sonuçları alamadıklarında, ‘Biz bunları uyarmış olmamıza rağmen bizi dinlemediler, iktidar ile bir ve birlik olup oylarımız çaldılar’ algısını yürütebilmek için…

Ben Kılıçdaroğlu’nun artık bir milli güvenlik tehdidi haline geldiğini düşünmekteyim. Çünkü bu siyasi cinayetler çıkışının bir uyarı mı yoksa bir tehdit mi olduğu hususunda tereddütlerim var. Ve çünkü henüz devlete ulaşmamış suikast veya cinayet uyarısının iki ihtimali var; Ya Kılıçdaroğlu bu cinai planların ortağı veyahut bu suikastların hedefindeki isimlerin arasındadır.

Bu ihtimallerin ikisini birden ciddiyetle değerlendirerek Kılıçdaroğlu’nun gözlem altına alınması gerektiği kanaatindeyim. Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin dışarıdaki itibarını dinamitlemekten, ülkede kaos oluşturmaya teşebbüsten ve devletin bürokratlarını ve bürokratlarını aleni tehdit suçlarının faili olarak Meclis’e hakkında bir fezleke gönderilmeli, sonrasında bir suikastta, siyasi bir cinayete kurban gitmemesi için devletin yüksek güvenlikli misafirhanelerinden birinde bir süreliğine kendisinin de rızasıyla gözlem altında tutulmalıdır.