Türkiye kamuoyunda en çok konuşulan konulardan birisi de Hindistan ile Rusya arasında S-400 hava savunma sistemleri satın alınmasına ilişkin anlaşmaydı. İki ülke yaklaşık üç yıl önce bu yönde bir anlaşma imzalamış ve Nisan 2023’e kadar teslimatların tamamlanması konusunda mutabakata varmışlardı. Rus haber ajanslarının aktardığı bilgiye göre, geçtiğimiz ayın ortalarından itibaren S-400 sistemlerinin teslimatına başlanmış.

Türk kamuoyunun yanı sıra uluslararası kamuoyunun bu anlaşmaya ilişkin merak ettiği husus, Amerika’nın Türkiye’ye yaptığı gibi Hindistan’a da bir yaptırım yoluna gidip gitmeyeceğiydi. Son haftalarda basına düşen bilgiler ve yapılan üst düzey açıklamalar, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Hindistan’ın “ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA)” kapsamındaki yaptırımlardan muaf tutulması için bir formül arandığına işaret ediyor.

Hindistan ile iyi ilişkiler sürdürmenin uzun vadeli çıkarlarına inanan Amerika’nın Hindistan’a karşı ulusal güvenlik muafiyeti bulmak için çırpınması, uluslararası ilişkilerde ulusal çıkarın doğasını anlamaya iyi bir örnek olabilir. Benzer şekilde Amerikan dış politikasının ilkelerinin ve prensiplerinin nasıl çalıştığını göstermesi bakımından da Washington için iyi bir sınav olacağı kesindir.  

Amerikan’ın Hindistan’a biçtiği rol bir hayli değerli. Beyaz Saray’ın yaptığı stratejiye göre, Hindistan Çin’e karşı ileri savunma işlevi görebilecek önemli bir ülke. Bunun yanında Amerika’nın Çin’i dizginlemek adına Hint-Pasifik ittifakı kurma planları içinde Hindistan’a tanımladığı jeopolitik görev oldukça kıymetli. Nitekim böyle bir ittifak, Amerika lehine Hint-Pasifik bölgesini serbest ticarete açık tutma potansiyeline sahip olacaktır.

O yüzden Hindistan’a gelişigüzel bir yaptırıma kalkışmak Amerika’nın tüm küresel planlarını sekteye uğratabilir. Bu mantık ve kaygıdan hareketle, ABD Senatosu’na, Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) üyesi (Avusturalya, Japonya ve Hindistan) ülkeleri CAATSA yaptırımlarından muaf tutulmasını sağlayacak bir yasa tasarısının sunulduğu biliniyor. “İttifakları ve Liderliği Zedeleyen Beklenmedik Sonuçların Dolaylı Yollarla Azaltılması (CRUCIAL) Yasası” adlı tasarının temel amacı, Hint-Pasifik’teki ABD müttefiklerini CAATSA kapsamındaki yaptırımlardan korumaktır.

Bu sayede Çin’e karşı oluşturulan birliğin zedelenmesi engellenecektir. Amerika’nın küresel ölçekte Çin’le rekabet yarışına girmek istemediği herkesin malumu. Bu doğrultuda Çin’i kendi mahallesine sıkıştırarak onu küresel oyunun dışında tutmaya çalıştığı, yaptığı siyasi girişimlerden rahatlıkla okunabiliyor. Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) üyelerine bakıldığında bunlardan Japonya ve Avustralya’nın uzun yıllardır zaten ABD müttefiki olduğu görülür.

Hindistan’ın ise böyle bir hikâyesi yok. Hatta Hindistan’ın S-400 kararı hesaba katıldığında Yeni Delhi’nin Çin’den algıladığı tehditten dolayı taktiksel olarak Amerika’ya yanaştığı söylenebilir. Hindistan’ın buradaki amacı bölgesel güç dengesinde Çin’i dengelemek ve sınırlamak. Ayrıca Hindistan’ın Rusya’dan S-400 füze sistemlerini satın alarak Amerika’yı da bölgede dengelemeye çalışan bir tavır içerisinde olduğu ifade edilebilir.

Dolayısıyla Amerika’nın Asya-Pasifik’te kurmaya çalıştığı ittifakın en zayıf halkasını, şimdilik, Hindistan oluşturuyor. İşin bir de demokrasi yönü söz konusu. Bu bağlamda Hindistan Başbakanı Narendra Modi liderliğinde büyük bir yükseliş kaydeden Hindu milliyetçiliği, Amerika’nın savunduğu demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi değerlere ciddi zarar veriyor. Dolayısıyla Amerika Hindistan’la kuracağı müttefiklik ilişkisiyle tüm yönleriyle yeni bir sınav verecektir.