Etimolojik olarak "demos" (halk) ve "kratos" (egemenlik) kelimelerinden oluşan demokrasi kavramı, "halkın egemenliği" anlamına gelir. İlk defa M.Ö. 5. yüzyılda Yunanlı tarihçi Heredot tarafından kullanılan "demokratia" kelimesinin en güzel tanımlarından biri Abraham Lincoln tarafından "halk tarafından, halk için, halkın yönetimi" şeklinde yapılmıştır.

Demokrasi, bir kişinin, bir sınıf veya zümrenin değil de halkın menfaatlerini gözettiği için kuşkusuz dünya tarihinde deneyimlenmiş en iyi yönetim şeklidir.

Öte yandan, günümüzde, demokrasi kavramı da gelişen dünya gibi değişime uğramıştır. Teknolojik gelişmeler ışığında giderek özgürleştiğini düşünen bireyler aslında hiç bu kadar kolayca kontrol ve takip edilebilir olmamışlardı. Seçimlerinde bağımsız olduğunu düşünen halklar adına kararlar hiç bu kadar kolay alınamamıştı. Ve demokrasi kavramı, hiç bu kadar dünyadaki nüfuzunu arttırmak isteyen güçlerin kirli emellerine alet edilmemişti.

9 ve 10 Aralık tarihlerinde, ABD Başkanı Joe Biden'ın başkanlık seçimleri öncesi söz verdiği "Demokrasi Zirvesi" sanal ortamda yüze yakın ülkenin katılımıyla gerçekleştirildi. ABD, zirveye en büyük rakipleri olan Çin ve Rusya’yı davet etmedi.

Türkiye'nin de Rusya ve Çin ile yakınlaşması nedeniyle ABD tarafından bir nevi "cezalandırılarak" davet edilmediği, Orta Doğu'dan yalnızca Irak ve İsrail'in davetli listesine alındığı zirve, dünyada tepki çekti.

Çin ve Rusya’nın ABD büyükelçiliklerinin ortaklaşa kaleme aldıkları bir makalede, Washington yönetiminin dünyayı "Soğuk Savaş’takine benzer biçimde ayrılıklara ittiği" uyarısında bulunuldu.

Bugün Batılı güçler çıkarları doğrultusunda dünyadaki diğer ülkelerin ne derece "demokratik" olup olmadıklarına karar veriyorlar. Demokrasiyi savunur gibi gözüküp istedikleri ülkelere istedikleri yöneticileri tayin ediyorlar. Kendi sınırları içinde her türlü anti-demokratik yola başvurup oluşturdukları dünya düzeninde kendilerini birer "demokrasi modeli" olarak pazarlıyorlar.

İşte bu yüzdendir ki 18 yıl önce "demokrasi ve istikrar" vaadiyle Irak'ı işgal ederek ülkeyi kan ve kaosa boğan ABD bugün Irak’ı Demokrasi Zirvesi’ne davet ediyor. Diğer yandan, Osman Kavala’nın serbest bırakılması için mücadele eden Fransa’nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, biraz daha silah satıp para kazanmak için, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın parçalara doğranmasında sorumluluğu bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ayağına kadar gidiyor, Mısır’ın darbeci Cumhurbaşkanı Sisi’ye "Onur Nişanı" takdim ediyor.

ABD dış siyasetinin gerçeğini en iyi özetleyen eserlerden biri, Amerikalı gazeteci William Blum’un 2013 yılında yayınlanan ve başlığı Türkçe diline "Emperyalizmin En Ölümcül Silahı Demokrasi Yalanı" olarak çevrilmiş kitabıdır. Birer "barış güvercini" olarak hareket eden emperyalist devletler, siyasi, askeri ve kültürel olarak etki altına almak istedikleri ülkelerin halklarını demokrasi yalanıyla kandırmaktan hiç vazgeçmediler.