Post-Truth: Gerçek Ötesi?

Oxford Sözlüğü "sıfat, kamuoyunu şekillendirmede nesnel gerçeklerin duygulara ve kişisel inanca hitap etmekten daha az etkili olduğu durumlarla ilgili veya bunları ifade eden" şeklinde tarif ettikten sonra "bu hakikat sonrası siyaset çağında, verileri rastgele seçmek ve istediğiniz sonuca varmak çok kolay"; "bazı yorumcular hakikat sonrası bir çağda yaşadığımızı gözlemlediler" cümlelerinde kullanarak yaşadığımız zaman aralığının gerçek durumunu kavramamızı anlatıyor.

Post-truth kavram Türkçede "Nesnel hakikatlerin/gerçeklerin/olguların belirli bir konu üzerinde kamuoyunun/halkın görüşünü belirlemede/oluşturmada duygulardan ve kişisel kanaatlerden/inançlardan daha az etkili olması/olması durumu/olması hâli” şeklinde tarif ediliyor. Bir başka tarifte de “Post-truth’ sıfat olarak, ‘nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu’ şeklinde tanımlanıyor. Türkçeye ‘gerçek-ötesi’, ‘gerçek-sonrası‘ ya da ‘post-olgusal’ şeklinde tercüme edenler de var. Bir başka anlamı da insanların gerçeklere yaslanarak duygu ve inançlara daha fazla tepki vermesi durumu. Gerçek sonrası, siyasetin verileri seçerek istediği sonuca ulaşması.” Bu farklı tarifler dijital çağ üretimi kavramın aslında anlam ve amaç olarak birbirinden uzak anlamlarda olmadığını bize anlatıyor.

Asıl amacı alt metne yoğunlaştıran kelime ve kelime gruplarını seçmeye çalışalım. "Kamuoyunu şekillendirmede nesnel gerçekler, duygulara ve kişisel inanca hitap, nesnel hakikatlerin/ gerçeklerin/olguların (...) kamuoyunun/halkın görüşünü belirlemede/oluşturmada"... hakikat, gerçek, anlam ötesi güdülemeye yönelik bir çaba yüklendiği ve öğretmeye çalıştığı şey: "bildiğiniz ve bildiğinizi sandığınız şey doğru değil, tekrar tekrar söyleyerek, zihninizi bulandırarak şuuraltınızda kurguladığımız sorgulamaları bırak, inşa ettiğimiz algı dünyasında kendini akışa bırak." Modern zaman insanı iletişim adı altında malumata maruz bırakılarak bilgiden uzaklaştırılıyor. Malumat bilginin yerine ikame edildiğinde insan için insani ve ahlakî olan 'hakikat' denilen gerçeklik hayatlarımızdan çekilir. Her birilerimiz kendimizi ait hissettiğimiz medya gruplarının kurguladığı algıyı anlatıya dönüştüren emanet kelimelerle konuşmaya başlarız. Meramımızı anlatmada yetersiz kalan ve gündelik gevezelikleri besleyen malumatfuruşluk bizi, kısır bir döngüye ve çelişkilere mecbur eder

Gerçek olarak kabul ettiklerimiz bile bizi şaşırtacak boyutlarda gerçeklikten koparmıştır bizi. Çağın gerçeği veri taşımak üzere tasarlanan minyatür bilgi taşıyıcıları, matrisler, bellekler olup içerisine binlerce kitaplık bir kütüphane sığdırdığımız, kütüphaneyi de cebimizde taşıyabildiğimiz bir gerçekliktir. Geçiş dönemi nesli olarak bu gerçekliğe ne kadar intibak edebildiğimiz tartışmalı olsa da dijital çağın bizim için kurguladığı sanal gerçeklik içinde varlığımızı korumaya çalışıyoruz. Çocuklarımızın ve torunlarımızın böyle bir problemleri yok; çünkü onların yeryüzünde döktükleri ilk gözyaşları dijital dünyanın aletlerine aktı.

20. asrın son çeyreği ile 21. yüzyılın başında doğan nesil, hiçbir sorgulama ve araştırma yapmadan dijital çağın kelime çöplüğünde üretilen uğultuya teslim oldu. Hakikat, meşhurluk ve çok görünürlüğe yenildi. Daha açık bir ifade ile ‘yalan haber’ ve ‘algı oluşturmaya yönelik yanlış bilgi’ sosyal medya denilen asosyal evrende meşhur bir veriye dönüştürülebilirse ‘doğru kabul görüyor’. Aslında doğru mu? Çıkış noktası neresi? Bu veri kime ve neye hizmet eder? soruları sorulabilirse veya veri üzerindeki sentetik yaldız kazılırsa gerçeğe, hakikate ulaşmak kolay olacaktır.

Bu coğrafyanın çocukları, gençleri, kadınları, erkekleri ve yaşlıları ile ölmüşlerinin biricik vatanı bu ülkedir. Bu ülkede doyan, bu ülkenin kelimesi ile eğitim gören, bu coğrafyanın suyundan içen her bir ferdin bu aziz ülkeye borcu var ve bu borç hiçbir ekonomik değer ölçüsü ile ölçüye vurulamaz. Bu ülkenin sevdalısı olma iddiasında olan hiçbir kişi bu ülkenin savunması ile ilgili hasım ülkelere hısım olmak için -doğru olsa bile- ajan demesek bile muhbirlik yapamaz. Siyasette algı mimarlığı yapmak için yalan, ihbar ve palavra ölçüsünde hoş görülse bile ülke savunması söz konusu olduğunda şaka bile kaldırmaz.

Muhayyile, anlam ve algı ilişkisinde içine doğup büyüdüğümüz ülkenin ve dilinin anlam alanına sadık kalarak, ülke gerçeğini göz ardı etmeden korunabiliriz. Dilimizin kavram alanını, alt metin anlamlarına yeterince vakıf olmadığımız dillerin kavramları ile takas ettiğimizde dilimizde kavramsallaştırdığımız kelimelerin anlam alanı da anlamsızlaşır. Başkalarının öğrettiği doğru olmayan doğrular ile ürettiğimiz “doğru gibi” algılarla postkolonyal müstağribleri çoğaltabiliriz. Bu, yeni kolonyal sistem sahiplerini sınırsız memnun edecektir. Bu kervanda siyaset erbabı da mesai harcıyorsa ve istikbali mandacılıkta arıyorsa, köleleşmiş aklının kurguladığı algıya yönelik sanal ve sentetik kusmuğunu Anadolu coğrafyasına bırakmamanın yollarını arasın.

Dijital çağ egemenlerinin algı ve gerçek ötesi numaralara sığınarak kurguladıkları uğultu, Anadolu’nun yüksek dağlarında seslenenlerin yankılanan aksisedaları kadar bile ilham verici değil.