De ki: “Yemin ederim, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için ins ve cin bir araya gelip birbirine destek olsa dahi onun benzerini ortaya koyamazlar.” (İsrâ Suresi, 88. Ayet)

Kur’ân-ı Kerîm Allah Teâlâ’nın bir kelâmıdır ve üstünlüğüne erişmek asla mümkün değildir. Kur’ân-ı Kerîm’in, Allah Teâlâ’nın bir kelâmı olduğunda hiçbir şüphe söz konusu olmadığı gibi, Resûlullah’a (sav) aynen vahyedildiği haliyle günümüze kadar tevatür yoluyla eriştiğine yönelik olarak da hiçbir şüphe yoktur. Bu lütuf, başka bir kitaba nasip olmamıştır.

“Doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirseydin ya!” Biz melekleri ancak açık gerçekle indiririz, o zaman da onlara artık süre tanınmaz. Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz. (Hicr Suresi, 7-9. Ayet)

Hulefâ-yi Râşidîn’in birincisi Hz. Ebû Bekir (ra) döneminde Yemâme savaşında yetmiş kadar Hâfızın şehid edilmesinin akabinde, Zeyd b. Sâbit başkanlığında komisyon kurulmuş, komisyon Kur’ân-ı Kerîm’i tek bir mushaf halinde toplamıştır. Hulefâ-yi Râşidîn’in üçüncüsü olan Hz. Osman (ra) döneminde ise, Hz. Ebû Bekir (ra) döneminde yazılan mushaftan yedi tane çoğaltılarak çeşitli merkezlere gönderilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm ahkâm ayetleri İslâm dininin amelî esaslarının birincil kaynağı olan genel hüküm ve kuralları içeren ayetleri tarif etmekte ve Kur’ân-ı Kerîm’in büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Bu bakımdan büyük çoğunluğu genel hükümlerden meydana gelen Kur’ân-ı Kerîm aslında diğer şer‘î delillerin tamamının özünü teşkil eder. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan ahkâm ayetlerinin, amelî esasların birincil kaynağı olması, anılan bu ayetlerin Resûlullah (sav) tarafından nasıl açıklandığı ve yorumlandığının iyi bilinmesini gerektirmektedir.

O Peygamberleri apaçık delillerle ve kutsal metinlerle gönderdik. İnsanlara indirdiklerimizi kendilerine açıklaman için ve (ola ki üzerinde) düşünürler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik (Nahl Suresi, 44. Ayet)

*

Aksi halde Resûlullah’ın (sav) konu hakkındaki açıklamaları (sünnet) olmasa Kur’ân-ı Kerîm’de ahkâm ayetlerinin bağlamındaki görevlerin icrası bakımından mükelleflerin sıkıntıya düşmesi söz konusu olurdu. Nitekim mükellefler namaz vakitlerini, rek’atların sayısı, zekât nisabı ve haccetmenin kurallarını Resûlullah’ın (sav) anılan hükümlere dair hakkındaki izahat ve fiilleri (sünnet) sayesinde bilmektedir.

Haliyle Resûlullah’ın (sav) Sünneti, Kur’ân-ı Kerîm’i açıklayıcılığına dair en önemli yol gösterici olduğundan şer‘î delillerin ikincisidir. Bir konuda Müslümanlar’ın arasında herhangi bir anlaşmazlık söz konusu olursa bunun çözümü adına Resûlullah’ın (sav) sünnetine başvurmak Allah Teâlâ’nın biz kullarına bir emridir.

Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda Seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisâ Suresi, 65. Ayet)

İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiğine göre hükmedesin diye hakkı içeren kitabı sana indirdik; hainlerden taraf olma! (Nisâ Suresi, 105. Ayet)