Hemen bir önceki yazımda ilim ve amel meselesinden bahseredek amellerin, ilim üzerine inşa edildiği gerçeğini vurguladım. İlim meselesine dair ortaya konulan ölçütten (miʿyârü’l-ʿilm) ve amel meselesine dair ortaya konulan ölçüden (mîzânü'l-ʿamel) söz ederek bir genellemede bulundum. Buna göre ilimlerin yani farz-ı ayn ve farz-ı kifâye ilimlerin gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak akaidin temellerinin üzerine inşa edilen amelleri yani yapılacak ibadetleri, dikkat edilecek adetleri, sarılacak kurtarıcı iyilikleri ve kaçılacak yıkıcı kötülükleri konu edindiğini irdeledim.

Özetle gördük ki işin başı muamele ilmidir ve bu ilmin amacı zâhirî ve bâtınî ameldir. Amelin hedefi Allah Teâlâ’nın tecellisi oraya açık ve seçik olarak yansısın diye kalbi temizleyip parlatmaktır. Akıl yürütme teorilerinden kıyası benimseyerek yol aldığım bu süreçte asıl vurgulamam gereken nokta iktisat ilmi olacağından artık bu ilime dair bir müfredat çerçevesi çizebilmem de mümkün hale gelecektir.

Farz-ı kifâye ilimlerin şer‘î olmayan ilimler taksimatı arasında yer alan övülen ilimlerden iktisat ilminin konusu İslâm iktisadî esaslarıdır. Bu bağlamda iktisat ilmine dair tarifsel bir kavram da oturtabilirim. Zira iktisat ilmini, gerek kendilerinin gerekse bakmakla yükümlü bulunduğu kişilerin ihtiyaçlarını karşılamakla sorumlu olan mükelleflerin kısaca ilgili mükelleflerin, hükümler kapsamında yapılması emredilen farz-ı kifâye davranışlar arasından süregelen iktisadî münasebetlerinin bakımından muhatabı bulunduğu davranışları yerine getirmesi adına, söz konusu bu davranışların mahiyetinin hakkındaki bilgi şeklinde tarif edebilirim.

Mükelleflerin, süregelen iktisadî münasebetlerinin bakımından muhatap olduğu tüm davranışları ise; çalışmak, kazanmak ve harcamaktan teşkil olmaktadır. Nitekim ilgili mükelleflerin, kendileri ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin ihtiyaçlarını karşılaması yani harcama yaparak üretilen malları satın alabilmesi için çalışmaları ve böylece kazanarak nihayetinde harcamaları gerekmektedir.

Başka bir deyişle, ilgili mükelleflerin kendileri ve bakmakla yükümlü bulundukları kişilerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına harcamalar yapabilmesi yani üretilen malları satın alabilmesi için gelirinin olması gerekmektedir. Bu gelirin kaynağı ilgili mükelleflerin sahip oldukları üretim faktörlerinin üretim sürecine koşulmalarının yani çalışmasının üzerinden elde ettikleri faktör gelirleri olacaktır.

Üretim, bu sürecin çalışmak boyutunu yani ilgili mükelleflerin nasıl çalışacağını anlatır. Çalışan ilgili mükellefler, bu çalışma karşılığında gelir elde edecektir. Bölüşüm, bu gelirin neler olabileceğini yani ilgili mükelleflerin neler kazanabileceğini anlatır. Çalışan ve kazanan ilgili mükellefler, kendilerinin ve bakmakla yükümlü bulunduğu kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak adına harcamalar yapar, üretilen malları satın alır. Harcama, çalışan ve kazanan ilgili mükelleflerin bu kazançlarını nasıl harcayacağını anlatır.

Haliyle iktisat ilminin genel çerçevesini yansıtan çalışmak, kazanmak ve harcamak sistematiğini muamele ilmi ile bağlamında ele alabileceğimiz gibi müstakil olarak da ele alabiliriz. Yani çalışmak, kazanmak ve harcamak bağlamında süregelen iktisadi münasebetleri ibadetler, adetler, sarılacak kurtarıcı iyilikler ve kaçılacak yıkıcı kötülükler başlıkları altında tasnif edebileceğimiz gibi üretim, bölüşüm ve harcama yaklaşımı altında da irdeleyebiliriz. Köşe yazılarımda benimseyeceğim yaklaşım üretim, bölüşüm ve harcama anlayışı olacaktır.