Ülkemizin dört bir yanı aktif fay hatlarıyla kaplı. Yakın zamanda yaşanan Kahramanmaraş merkezli büyük depremin yanı sıra pek çok şiddetli ve yıkıcı deprem de ne yazık ki gerçekleşti. Türkiye’nin ‘bir deprem ülkesi’ olup olmadığı ise tartışma konusu.

Peki Türkiye bir deprem ülkesi mi? Deprem ülkesi olmak ne demek? Deprem türleri neler?

DEAŞ operasyonlarında 56 şüpheli yakalandı DEAŞ operasyonlarında 56 şüpheli yakalandı

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Onur Köse sorularımızı yanıtladı.

İNSAN FAALİYETLERİ SEBEBİYLE DE DEPREM OLABİLİR

Depremlerin, özellikle de küçük ve orta büyüklüklerde depremlerin birçok nedeni olabileceğini söyleyen Dr. Onur Köse, “Basit örneklerle açıklayacak olursak; bir baraj inşaatı sonrasında,  milyonlarca yıldır ağır bir yük binmemiş alüvyal veya sedimanter zeminlerin üzerine büyük bir su kütlesinin depolanmasıyla ilgili bölgede 3-4 büyüklüğüne varan zemin oturma depremleri meydana gelebilir. Devasa ve çok sayıda gökdelenlerin inşa edildiği zeminlerde de yine zemin oturma depremleri meydana gelebilir. Yerin derinlerinde açılan ve geniş alanlara yayılan madencilik bölgelerinin üzerinde çökme veya oturma depremleri meydana gelebilir. Bunlar, insanların yeraltında veya üstünde yapmış oldukları faaliyetlerinden kaynaklı antropojenik nedenli depremler olup yıkıcı özellik göstermeleri çok küçük bir olasılıktır” ifadelerini kullandı.

DOĞAL KAYNAKLI SARSINTILARIN GENELLİKLE YIKICI ETKİSİ OLMAZ

Doğal kaynaklı ve jeolojik kökenli haberlere de örnek veren Dr. Onur Köse, “Kireçtaşı ve dolomit gibi karbonatlı kayaçların su ile etkileşimi sonucu yerin derinliklerinde meydana gelen kanal, boşluk veya mağara sistemlerine ilişkin karstik oluşumlarda gelişebilecek büyük çökmeler neticesinde orta şiddete kadar varabilen depremlerle zaman zaman karşılaşmak olasıdır. Konya Obruklar Platosu çevresinde, Gaziantep ve Urfa çevrelerinde bu tür doğal sarsıntılar görülüyor. Yeraltında meydana gelen magmatik bir aktivite sebebiyle de sarsıntı gerçekleşebilir. Bunlar da yine yıkıcı özellik göstermeyen depremlerdir” dedi.

Yukarıda örneklerle bahsedilen deprem türlerinin yaşandığı bölgelere ‘deprem ülkesi’ sıfatı atfedilemeyeceğinin altını çizen Dr. Onur Köse, bir ülkeyi deprem bölgesi olarak ifade etmek için olması gerekenleri sıraladı.

1-Yeryüzünde aktif dağ oluşum kuşağı olması

2- Büyük ovaların gelişmekte olduğu bölgesel çökme alanı olması

3- Binlerce kilometre boyunca irili ufaklı yanardağların dizilim gösterdiği volkanik vadi sistemleriyle ilişkili olan tektonik kuvvetlerin neden olduğu depremlerin yaygın olarak meydana geldiği kıta parçası üzerinde bulunmasını gerekir.

“Kısa bir şekilde ifade edecek olursak, yeryuvarını oluşturan plakaların veya kıta parçalarının göreceyle birbirine yaklaştıkları ya da uzaklaştıkları sınırlar ve yakın çevresinde tektonik kuvvetlerin meydana getirdiği depremlerin yaygın olarak görüldüğü ülkelere deprem ülkesi denir.”

TAM BİR DEPREM ÜLKESİ

Türkiye’nin kısa ve açık bir ifadeyle tam da bir deprem ülkesi olduğunu ifade eden Dr. Onur Köse, “Türkiye tüm sınırlarıyla aktif bir dağ oluşum kuşağı üzerinde yer alır. Aynı zamanda dünyadaki tüm kıtalara temas etmekte olan Alpin Orojenez Kuşağı’nın tam da üzerinde bulunuyor. Türkiye bu kuşağın Fas’tan Çin’e kadar uzanan ve Alp-Himalaya Dağ Kuşağı adı verilen kesiminin tam da göbeğinde yer alır. Afrika Plakasının İskenderun körfezinden itibaren tüm Akdeniz Bölgesi boyunca Türkiye güneyinde Akdeniz içerisindeki sınırı aynı Japonya ve Filipinlerde olduğu gibi aktif bir dalma-batma zonudur. Tüm bunlara ilaveten Ege Bölgesi’nde ve İç Anadolu’da açılma tektoniğine ilişkin aktif olarak Graben ve Ova rejimleri bulunur. Diğer taraftan Türkiye’de Manisa-Kula çevresi, Hatay çevresi ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde hala aktif volkanik sistemlerin bulunduğu da ayrıca göz ardı edilmemelidir” dedi.

GÜVENLİ BÖLGE YOK

‘Ülkemizin deprem konusunda güvenli olan bir bölgesi var mı?’ sorusunu yönelttiğimiz Dr. Onur Köse, Türkiye’de deprem açısından güvenli hiçbir bölge olmadığını söyledi. “Ancak Karadeniz Bölgesi’nin Kuzey Anadolu Fayı’na uzak olan kesimlerinin göreceyle daha güvenli olduğu söylenebilir.”