LEYLA İLHAN- ÖZEL HABER 

ABD’de 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerine geri sayım devam ederken, Demokratların en güçlü adayı şimdiki ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhuriyetçilerin en güçlü adayı ABD Eski Başkanı Donald Trump başkanlık yarışında kesinliği konuşulan iki aday arasında yer aldı.

Trump ve Biden arasındaki başkanlık yarışı iyice kızışırken, iki adayın seçimleri kazanması halinde hem ABD iç ve dış politikasında yaşanacak gelişmeler ve siyasal iletişim kampanyaları merak konusu oldu.

Siyaset, Toplum ve Ekonomi Araştırmaları Vakfı (SETA) Akademi Direktörü Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, ABD’deki seçimlerde Trump ve Biden’ın siyasal iletişim kampanyalarını, iki adayın başkanlık sürecinde uyguladığı politikaları ve ilerleyen süreçte ABD dış politikasının nasıl şekilleneceğini Diriliş Postası’na  değerlendirdi.

TRUMP KARŞITLIĞI EN BÜYÜK GÜVENCEYDİ

Biden ile Trump’ın 2020’deki seçimlerde karşıya karşıya geldiğini vurgulayan Pirinççi, “2020’deki seçimlerde 4 yıllık bir Trump iktidarı son buldu. Dolayısıyla Trump yine aynı şeyi devam ettirmeye çalıştı. ‘Make America great again’ sloganı üzerinden biraz daha küreselliğe karşı nevi şahsına münhasır diyebileceğimiz bir politika yürütmeye çalıştı. Biden ise bir yandan Covid’in yakıcı etkilerini gösterdi ama esas yaptığı şey kutuplaştırmaydı. Anti Trumpizmi, yani Trump karşıtlığı Biden’ın en büyük güvencesiydi” dedi.

Trump karşıtlığının ve Amerikan toplumundaki kutuplaşmanın seçimin aslında ana belirleyicisi olduğunu söyleyen Pirinççi, Trump’ın ekonomik olarak Covid-19 pandemisine kadar başarılı performanslar ortaya koyduğunu söyledi.

Biden ve Trump’ın ABD’deki başkanlık adayları kesinlik kazandığı zaman uygulayacakları siyasal iletişim politikalarını da değerlendiren Pirinççi, “Muhtemelen Trump, Biden’ın başarısız geçen 4 yılını ön plana çıkaracak, Biden ise toplumu özellikle göç konusunda veya uygulamış olduğu çeşitli politikalar karşısında Trump’ a eleştirel bir açıdan yaklaşacaktır. Dolayısıyla bu karşıtlıklarını birbirine karşı kullanacaklardır. Burada Trump’ın özellikle kendi kitlesi nezdinde mağdur edildim söylemi biraz daha Trump’a bir alan oluşturuyor. Bu da Trump’a olan desteği arttıran bir husus. Tabii son olarak da şunu söylemek gerekir bu noktada Trump’ın Biden’a yönelik eleştirilerine aslında Amerikan seçmeninin önemli bir kısmı katılıyor” dedi.

ABD’DEKİ LİDERSİZLİK SORUNU

Pirinççi, “ABD’de iki adayın ön plana çıkması yani Biden ve Trump gibi karakterlerin öne çıkması aslında uluslararası sistemde ABD özelinde lidersizliğin ne kadar fazla kendini gösterdiğini anlatıyor. Dolayısıyla aslında Amerikan toplumu bu iki liderden bir tanesine mahkûm olması ABD açısından da lidersizlik sorununu çok ciddi bir şekilde ortaya koyuyor” ifadelerini kullandı.

Amerikan ülke sisteminde iki partinin ön plana çıkmasının genellikle seçimlerde taraflara yüzde 5 marjında bir üstünlük sağladığını beraberinde getirdiğini açıklayan Pirinççi, Trump ve cumhuriyetçilerin söylem bazında biraz daha üstün olabileceklerini çünkü dünya genelinde artan bir yabancı düşmanlığının ve göçmen karşıtlığının olduğunu belirtti.

KARARSIZ SEÇMEN Mİ BELİRLEYİCİ?

ABD seçimlerinde kararsız seçmenlerin çok fazla olmadığını ve seçimlerde salıncak eyaletler gibi bazı eyaletlerin ön plana çıkacağını aktaran Pirinççi, “Bu eyaletleri alıyorsanız o eyaletlerin tamamını alıyorsunuz. Hatta bazı eyaletlerde el değiştirenler olmuştu. Örneğin Arizona’da senatör John McCain’in Trump’a karşı olması cumhuriyetçilerin oyunu ciddi bir şekilde düşürmüştü. Normalde burası cumhuriyetçilerin kalesiyken böyle bir değişim söz konusu olmuştu. Yine de özellikle bu birkaç tane salıncak eyalet Başkanın belirlenmesinde daha etkili oluyor” şeklinde konuştu.

Biden ve Trump’ın, eski Amerikan dış politikacıları kadar etkili olmadığını kaydeden Pirinççi, “Biden, deyim yerindeyse idare-i maslahat (geçiştirme) diyebileceğimiz bir yöntem uyguladı. Yani hiçbir şeye dokunmadı, hiçbir şeye karışmadı. Seçildikten sonra veya seçim kampanyasında ‘America is back’ (Amerika geri döndü) şeklinde ifadelerine ve uygulamalarına bakıldığında Biden, hiç de öyle bir dişe dokunur bir şey yapmadı . Rusya’nın Ukrayna’nın işgaline engel olabilecekken hem söylem hem diplomatik anlamda yine daha pasif bir tutum sergilemeyi tercih etti. İsrail’in Gazze’deki saldırılarında ve katliamlarında bu durumu görmemiz mümkün. Suriye krizinde de görmemiz mümkün” dedi.

İKTİDAR OLDU AMA MUKTEDİR OLAMADI

Trump’ın başkanlığını değerlendiren Pirinççi şu ifadeleri kullandı:

“Trump’ın herhangi bir siyasi tecrübesi yoktu şimdi bir siyasi tecrübesi var, farklı da olsa bir bakışı  var. Trump kendi yönetimindeyken iktidar olmuştu ama muktedir olamamıştı, bürokrasiye laf dinletememişti. Kanaatimce eğer Trump kazanırsa bürokrasi ve bakanlar üzerinde daha etkili bir politika sergileyecekler. Bu da kaçınılmaz olarak dış politika konusunda da daha etkili bir dönemi beraberinde getirecek”

ABD’NİN DIŞ POLİTİKASI VE TÜRKİYE

İşgalci İsrail ordusu 8 Filistinliyi daha öldürdü İşgalci İsrail ordusu 8 Filistinliyi daha öldürdü

Trump’ın başkan olduğunda Rusya’dan destek aldığına yönelik iddialar olduğunu söyleyen Pirinççi,  “Trump’ın Rusya’ya karşı daha yumuşak olduğuna ilişkin iddialar vardı. Trump da ‘Ben olsaydım Ukrayna’nın işgali söz konusu olmazdı’ diye daha net bir tavır ortaya koyabilmişti. Bu süreçte de Trump’ın dış politikada Çin’i odak noktasına koyan, Çin adına fayda sağlayacak adımlar atması daha olası” ifadelerini kullandı.

Pirinççi, “Türkiye ile ilişkiler açısından baktığımızda ise ABD ile Türkiye arasındaki iletişim zorluklarının ortadan kalkması ve özellikle Biden yönetiminin Türkiye’yi görmezden gelme politikasını dikkate aldığımızda Trump’ın seçimleri kazanması halinde Türkiye ve ABD arasındaki ilişkiler de biraz daha ilerleme sağlanabilir” dedi.

Kaynak: Haber Merkezi