En başından ifade edeyim ki algı siyasetinde değişen hiçbir şey yok.

Yarım veriler ya da verilmemişlerle ilerleyen algı siyasetinin en çok da CHP’yi yıprattığını, bir gün çok daha derinden keşfedeceklerinin garantisini tarihsel perspektifle verebilirim.

Şunu çok net ve bir defa daha anladım ki CHP’nin krizi bireylere bağlı bir kriz değildir.

Batı’yı en çok taklit eden, seküler yasalarını içselleştirmiş bir parti olarak CHP’nin krizi de tıpkı Batı’nınki gibi sistemsel bir krizdir; manevi olandan kopuşun oluşturduğu o derin boşlukla birlikte.

Tarihinde nasyonal sosyalizmi bile taklit etmekten sakınmamış CHP’nin hâlini anlamaya çalışanlara, “siyasi dinler” üzerine çalışmış Eric Voegelin’in şu cümlesini aktarmak isterim: “Fakat kalp ve zihin duygusuz, kör ve sağır ise zayıf algıları ortaya çıkarabilmek için güçlü izlenimlere ihtiyaç vardır.”

Kendi tarihinden kopmuş, dolayısıyla da ortak duygusundan kopmuş bir siyasetin hâli bundan başka nedir ki?

Üstelik şimdi çok daha farklı bir körlük yaşıyorlar; 31 Mart seçimlerinin sonuçlarını yanlış yorumlayarak.

Yani aldıkları bu oy oranının, yaptıkları devasa(!) yatırımlar ve hizmetlerle olduğunu sanarak eski düzenlerini daha da tahkim ediyorlar.

Modernitenin dayattığı, siyasi-dini ayırım çizgilerinde şekillenen yeni diller, millet olma şuurunu da parçaladığı için CHP siyaseti, ortak dilden de gittikçe uzaklaşıyor aslında; “Bin 400 yıldır zulmetmeye devam ediyorsunuz” sözü de bu ayrışmanın bir itirafı gibi.

Romalı tarihçi Mommsen, “edebiyatın ve tarihin anası hayal gücüdür” derken acaba kime seslenmişti.

CHP sanki bu sözü rehber edinmiş gibi de ondan bu örneği verdim.

Zira bir hayal ürünü olarak icat ettikleri tarih gibi, hizmet ve yatırım da icat ediyorlar artık.

İstanbul düşünüldüğünde yapılanlar küçük hatta minik de olsa hak ettiği kadar iyidir elbette.

Sorun, bu minik işlerin bütün sorunu çözmüş gibi büyük başlıklarla ve algılarla pazarlanmasındadır.

Tıpkı öğrenci yurdu ve kent lokantası örneklerinde olduğu gibi.

İBB özellikle toplu taşıma ekranlarında ve otoyol güzergahlarında; “Yeni yatırımlarla tam yol ileri” cümlesiyle yeni bir algı icat ediyor.

Sanki geride kalan beş yıl yatırımlarla coşmuş da yeni beş yılda da devam edecekmiş gibi.

Sanki o “temel atmama töreni” kendisi tarafından yapılmamış da uzaylıların teşebbüsüymüş gibi.

Olmaz demeyin!

“Yaprakların bile alkışladığı” halüsinasyonuna şahit olmamışız gibi.

Hepi topu 13 adet otobüs almış ama sanki bütün filoyu yenilemiş gibi algı yapıyor hâlâ.

İşin bir başka tarafı da “yatırım” ifadesinde saklı.

Mesele sadece kavramın anlamından koparılması da değil üstelik, hizmet siyasetinde bile sınıfta kalmış olanların; kendi projeleri olan, hangi yatırımları yaptığını izah etmesi gerekir öncelikle.

Yatırım kavramının karşılığı üretimdir ya.

O hâlde ne ürettiniz/üreteceksiniz bunun karşılığında?

Açık ve seçik olarak ortaya koymanız lazım.

Georg Simmel, “Tarih felsefesinde tarihçi, sadece tarih ile olaylara yön veren ruhun hâlini açık ve seçik kaynaklardan ortaya koyamadığı için o görünmez etkiyi psikolojiden yararlanarak izah eder.” diyor.

CHP’nin icraatları da algı ve icat mahsulü olduğu için; görünenle izah edilmeyeceği için arkasındaki ruhun hâlini psikolojik olarak izah etmeye çalışıyoruz hep.

Çünkü bunu yalnızca psikoloji yapabilir…

Bir tarihçi olarak görevimin şuurunu da İbn Haldun’dan alıyorum: “Şu hâlde tarihçinin üzerine düşen görevlerden ilki, kitaplardan okuduğu veya ravilerden duyduğu haberlerin tenkidini yapmaktır. Çünkü yanılma ve vehme düşme haberlerin soydaşı ve dostudur. Genellikle yalanın yeri haber ve hikâyelerdir. Saçmalama aracı da yine onlardır. Tabii olarak habere yalan arız olur” uyarısıyla…

Hakikat uğruna yalanın peşinde koşanlara selam ile…