– Mehmet Yalçın Yılmaz –
Türkiye’nin şehirleşme macerasına dikkatle baktığımızda 1970’lerde hızlanan kırsaldan kente göç hareketi birçok alanda olumlu-olumsuz sonuçlar doğurmuştur.
Çarpık kentleşmenin şehre ait değerleri yok etmesi bir yana sosyal hayatta farklı kültürlerin kentlerde birbiriyle karşılaşmasını ve etkileşimini sağlamıştır.
Türkiye’nin kurucu iradesi Yurttan Sesler Korosu ile farklı yörelerin seslerini ve müzik birikimlerini biraz da müdahale ederek radyo sayesinde halkın evine getiriyordu.
Plak devrinden hemen sonra kasetçiler teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikle evlerimizde istediğimiz sanatçının şarkılarını ve türkülerini serbestçe dinleme imkânına kavuşmuştuk.
Tek kanallı Türkiye mahalli sanatçılarımıza kapısını açmış onlara ceket ve kravat giydirerek kıyafette asrileşmeyi de sağlamıştı. TRT’nin dönemin imkânları içindeki katkıları şüphesiz çok önemliydi ancak herkese ve her sese kapısını açamayacak kadar da ağır bir bürokratik zihniyeti vardı.
1970’lerin sonlarında Şanlıurfa’dan İstanbul’a gelen İbrahim Tatlıses, Ayağında Kundura, Dom Dom Kurşunu ve Sabuha gibi türkülerle dinleyicisine ulaşmış ve sadece gecekonduların değil farklı sosyal katmanların da sesi olmuştu.
Ses renginin berraklığı, nefesinin kuvveti ve gırtlağındaki zenginlik onu 1980’li yıllarda konserlerin ve fuarların ‘ses imparatoru’ haline getirmişti. Kaset üretiminin kolaylığı, korsan kasetin hızı ve İran, Irak, Suriye gibi yakın coğrafyalara giden kamyon ve otobüs şoförleri İbrahim Tatlıses’i Ortadoğu’ya taşımıştı.
Ortadoğu’da Ümmü Gülsüm’den sonra en tesirli ses olarak ün salan İbrahim Tatlıses sahnedeki tabii hali ve güçlü orkestrasıyla artık Türkiye sınırlarını aşan bir ses sanatçısıydı. Öyle ki Ortadoğu’daki otoriter liderler bile saraylarında onu dinliyor ve ülkelerine davet ediyorlardı.
İbrahim Tatlıses gırtlağındaki sağlam hançere ile bir asırdır kan içindeki Ortadoğuyu birleştiren bir yürek bülbülüydü aslında. Irk ve mezhep ateşinin tutuşturduğu bölgede halkın başında toplandığı bir sulh makamıydı. Onu Türkler, Araplar, Kürtler, Yahudiler, Rumlar, Süryaniler dinliyor, konserlerinde gözyaşları ve coşku art arda geliyordu.
Ömrünün 35 senesini sahnelerde geçiren İbrahim Tatlıses bütün tartışmaların ötesinde bir başarı hikâyesine sahiptir. Hayatındaki inişler-çıkışlar ve tartışmalar bizim esas misyonunu görmemize mani değildir elbette. İbrahim Tatlıses ülkesine aşık, ata yurdu Şanlıurfa’yı dünyaya taşımış bir ses sanatkârıdır. Misyonu itibariyle Türkiye’nin Ortadoğu’daki en önemli markası olmuştur.
Ortadoğu coğrafyasını modern tasniflere ayırdığınızda din, dil, mezhep gibi kalıplarla şekillendirebilirsiniz elbette. Ancak bu coğrafyada titreyen ses perdeleri vardır ve bu perdeler size hüseynî, segâh, sabâ, hicaz, uşşak, bayatî, kürdî gibi birçok makamda mazî birliği verir. Bu ortak perdeler sizi Habeşistanlı Bilal’e, Buhurizâde Mustafa Itrîye, Maragalı Abdülkâdir’e, Kurtubalı Ziryab’a, Mekke’de medfun Dede Efendi’ye alır götürür. Aynı makamların, aynı ritimlerin ve benzer acıların dile geldiği bir coğrafyadır bu topraklar.
Ortak ses ve ortak nefes ihtiyacımızın olduğu günlerde İbrahim Tatlıses’in de içinde olduğu sanatçı-sporcu heyetinin Hatay ziyareti elbette çok önemlidir. Büyük bir zafer kazanan ordumuza moral vermek onların yanında olmak elbette her yurttaşın asli vazifesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zeytindalı Harekâtı’nın merkezine bu heyetle yaptığı toplu çıkarma Ortadoğu’ya İbrahim Tatlıses üzerinden Zeytindalı uzatmaktan başka nasıl okunabilir ki? Keşke makûs talihini yenemeyen CHP yönetimi İbrahim Tatlıses’le Zeytindalı uzatılan ziyareti biraz da dışarıdan okuyacak bir akla sahip olsaydı. Keşke CHP yönetiminin Kore savaşına katılamayacak yaşta olduğu için şu türküyü plağa okuyan orduya destek veren Sadettin Kaynak’tan haberi olsaydı
“Elimde silahım var dilimde Allahım var
Kore’ye gidiyorum ateşim var âhım var
Allâhu ekber Allâhu ekber
Yolun açık olsun asker”
Keşke CHP yönetimi 1974 Kıbrıs Barış Harekatı günlerinde Bayrak radyosunda çalınan “Bir gece ansızın gelebilirim” şarkısını hatırlasaydı. Keşke CHP yönetimi İbrahim Tatlıses’in ve Yaylalar türküsünün kimlere ne mesajlar verdiğini birazcık anlayabilseydi.