AK Parti ile MHP, 23 Ekim’de bozdukları Cumhur İttifakı’nı 21 Kasım’da yeniden bir araya getirdi. Bir ay önce Meclis’te Devlet Bahçeli, “Yolumuza tek başımıza devam edeceğiz” derken; Cumhurbaşkanı da “Herkes kendi yoluna” ifadesini kullanmıştı.
TÜRKÇE EZAN, KÜRTÇE EZAN…
Ancak yaşanan 1 aylık türbülans gösterdi ki; hem iç hem dış odaklar, provokasyonlar sahneledi. Emperyalistler içeride büstleri parçalarken, CHP’li Öztürk Yılmaz ile HDP’li İhsan Eliaçık da ‘ezan’ üzerine “Türkçe okutulsun, Kürtçe okutulsun” diyerek ortaya çıktı. Kamplaşmalar, ülke ve toplum bütünlüğünü tehdit edince, AK Parti ile MHP yeniden aynı çizgiye geldi. “Ezanın aslına uygun okunması” konusunda fikir birliği eden toplum 16 yılda elde ettiği çeşitli kazanımları kaybetmek istemedi.
Çarşaflı bir kadın üzerinden Edirne’de, tıpkı 28 Şubat günlerini hatırlatan kışkırtma başlatılmıştı. Bunun daha etkisi geçmeden toplumun sinir uçlarına kaşıyan yeni provokasyon, 13 Ekim’de bir başka çarşaflı kadın üzerinden Tekirdağ’da devreye konmuştu. Mustafa Kemal’in büstüne baltayla saldırı düzenlenirken; CHP İl Teşkilatı da birkaç saat içinde hasar tespit incelemesi yapmıştı.
Emperyalistler içeride büst provokasyonları ile AK Parti ile MHP’yi aynı çizgiye getirirken, toplum da 16 yılda elde ettikleri kazanımları heba olmasın istedi. Zaten 5 Eylül’de Bahçeli de buna vurgu yaparak, “Yerel seçimde büyükşehirler kaybedilir ise yeni sistem tartışmaya açılır” demişti. Ancak 5 Eylül ile 23 Ekim arasındaki 1,5 aylık zamanda Öğrenci Andı ve af tartışmaları ile karşı karşıya gelen AK Parti ile MHP yollarını ayırmıştı. Fakat yol ayrımının menfaatlerine olmadığını da iki parti, devam eden 1 aylık süre içinde böylece görmüş oldu.
MENFAAT İKİNCİ PLANA
Öğrenci Andı ve af tartışmaları ile karşı karşıya gelen AK Parti ile MHP, kurumsal menfaatleri bir yana bırakıp ülkenin bekası için Cumhur İttifakı’nın devamına karar verdi. Cumhur İttifakı’nın paydaşlarının kendi yollarını çizdiği süreçte bir tarafta ezan tartışmaları yapılırken, diğer taraftan da ‘dış bağlantılı’ karanlık eller, tıpkı 28 Şubat’ta olduğu gibi devreye girmişti.
Milletin kutsallarının hedef alındığı 1 aylık süreçte, hem dış merkezli karanlık odakların ‘Kemalizm’ üzerinden oluşturmak istediği bölünme hesapları hem de içerideki dini değerlerin tahrip edilmesi AK Parti ile MHP’yi yerel seçimden öte bir beka ve millî ittifak konusuna mecbur bıraktı. 11 Ekim 2016’da Devlet Bahçeli, başkanlık sistemi için “Fiili duruma, hukuki boyut kazandıralım” diyerek bir anlamda bugünkü yönetim modelini başlatırken, hükümet etme modeline yönelik bugünlerde oluşan tehditler ve tehlikeler için de yeniden aynı masaya oturdu.
BİZ SİZİ “BİR SEVDİK”
Özetle birden çok müşterekte bir araya gelmesi gereken AK Parti ile MHP, 15 Temmuz’daki Darbe Teşebbüsü’nden sonra kesişen yollarını yine aynı provokasyonlarla birleştirdi. Farklı doktrinler ile donatılmış iki parti, bir zenginlik olarak birleşirken; toplumun ‘Biz sizi yan yana sevdik, siz niye ayrılıyorsunuz’ mesajıyla özlenen ve istenen millî birliği teminat altına aldı. Muhalefet partilerinin sözde şikayet ettikleri, özde el altından destekledikleri kutuplaşma karşısında AK Parti ile MHP’nin omuz omuza vermesi “güç birliği” anlamı taşıyor.