Tarih boyunca en çok tarifi yapılan kavramlardan biri‘âşk’tır.

Aşk üzerine herkes bir şeyler söylemiştir, ama benimanladığıma göre; “öteki kişinin mahvettiğini düşündüğün şey” için aşk deniyor.

Oysa binlerce insan tarafından pürdikkat takip edilen biryarışta, bacağı kırık bir at ile kazanmaya çalışmaktı belki de aşk.

Önce karnında kelebekler uçuşur, sonunda da krampgirerdi, sen de “aşk” diye ağrıdan duramazdın.

Aşk yakıcı bir duygudur.

Büyük sınavları beraberinde getirir, ‘yüzde 100’ tarafolmayı ister.

“Aşkın gözü kördür” demiş ya büyükler, eğer âşıksanızhataları görmezsiniz. Bunlar dile gelmeye başladığında, “aşk” çekilir aradan.Sonra kendi içinde sorgulama başlar.

“Aşk kavuşmamaktır” diyenleri haklı çıkarır bir akşamsofrasındaki romantik dakikaların, gülücükler ile dolu sabah kahvaltılarınınçarçabuk geçip gitmesi…

Yağmur yağıyor bu gece… Ağaçlar, çimler ve hava içiniyidir elbette; ama ‘tek başına’ olanlar için değil. Ortalıkta kimse yok.Aklının ve idrakinin “dumanlı” olmadığını, onun sokağındaki çizgilerin yamukolduğunu iddia edersin o gecelerde… Yalnızlık çekilir değildir; saatler uzar,acı derinleşir.

İşte böyle zamanlarda, asla doldurulamayacak bir boşlukaçılır kalpte… Bekler, beklersin o yerde… Kedi geçer yalnızlığın yanından,her şeyi biliyormuş edasıyla…

Seven, sokak kedisinden bile değersiz görür kendini.

Aşk yakıcıdır, kendi içinde de aşk yakar!

Kalbinle mücadele ettiğin bu gecelerde bir şeyleri geriyealabilmek kolay değil; yazan kadar şanslı değildir, yaşayan.

Bir kedinin yatağa sıçramasını bekler gibi beklersinölümü, gece boyu. Etrafında dolandığını ve sonunda üzerine atlayacağınıbilirsin; ancak hangi aralık ani refleks göstereceğini kestiremezsin kedilerin.

Umutsuz ve solgun bedeninle uzanırken, tavanda görürsüngeçmişini… Ölüm olmaz da, yalnızlık içinde endişelendiren hiçlik yığını iledaha ne kadar süre baş edebileceğini kestirememek öldürür.

Danimarka’nın şöhretli filozofu Soren Kierkegaard’ınçarpıcı tespitindeki gibi:

“Mükemmel aşk, insanın kendisini mutsuz edecek kişiyisevmesidir.”

Gerçi Danimarkalılar’a ne gerek var, Anadolu insanındakitarif, çok daha gerçekçi değil mi?

Hani sormuşlar ya köylüye,

“Aşk nedir, aşk dayı?”

“Bir oğlan bir kızı ister. Verirlerse aile olur,vermezlerse aşk…”

O hesap…

Aşk yakar.