10- Şenol Güneş


Türk futbolunda devrim yaratan Trabzonspor sadece dokuz yılda altı kez şampiyonluk yaşarken kalede hep Şenol Güneş vardı. Akçaabat Sebatspor’da başladığı kariyeri 1974’te Trabzonspor’a transferiyle yükselmiş, 1987’de 15 yıl aralıksız giydiği bordo-mavili formayla yaptığı jübileyle sonlanmıştı. Bir kaleci için kısa sayılacak boyuna rağmen çabukluğu ve yer tutmasıyla fark yaratan Güneş, 1978-79 sezonunda tam 1110 dakika gol yememeyi başararak Türkiye rekoru kırdı.

9- Rüştü Reçber 


Önce Galatasaray’ın, sonra Beşiktaş’ın dikkatini çekmişti; bayraklaştığı takım Fenerbahçe oldu. Sarı-lacivertlilerle şampiyonluklar da yaşadı, Pendikspor ve Denizlispor facialarını da. 1995-96 sezonunda Trabzonspor deplasmanında yaptığı kurtarışlarla takımının şampiyon olmasına direkt katkı yaptı. Milli takımla 2002 Dünya Kupası’nda kazanılan üçüncülükte de büyük rolü vardı. Barcelona formasını giyecek kadar beğeni topladı, Pele’nin hazırladığı FIFA 100 listesine girdi, 2003 yılında Dünya’nın en iyi üçüncü kalecisi seçildi. Futbolu bırakması beklenirken o bir şampiyonluğu da Beşiktaş’la kazanmayı bildi.



8- Hami Mandıralı


Türkiye’nin en üst liginin 100’ler kulübünün ilk beş basamağını yer edinmiş ve 200’ler kulübünü oluşturmuş futbolcuların arasında şampiyonluk ve gol krallığı kazanamamış yegane isim olması kimseyi şaşırtmasın. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi serbest vuruşçusu oydu. Trabzonspor formasıyla 415 maça çıkan Hami Mandıralı kaleye alabildiğine uzak noktalardan, inanılmaz hızlı ve sert şutlar çıkartarak golünü atabiliyordu. Bir maça iki serbest vuruş golü sığdırdığı oluyordu. Gezgin bir forvetti, yanındaki golcülere alan açmayı iyi biliyordu. Schalke 04’le oynanan bir Avrupa kupası eşleşmesi sonrasında bu takımla sözleşme imzalayan Mandıralı yeteneklerini Almanya’da fazla gösteremeden yine Trabzonspor’a döndü, gollerini kaldığı yerden devam etti.

7- Aykut Kocaman


Fenerbahçe’deki ilk maçı Rizespor deplasmanıydı. Bir yandan da askerliğini yapıyordu, sezon öncesi hazırlık kampına bile katılamamıştı ama ikinci devre 0-0 giden oyuna girdi ve dört gol birden atıverdi! Ceza sahasında fırsatçıydı. Ele avuca sığmazdı. Gerektiğinde çalımı basar, dilerse topu iğne deliğinden geçirirdi. 3-0’dan 4-3’e dönen Galatasaray maçında Simoviç’i avladığı gol, tam bir sihirbazlıktı. Dahası doğaçlama oynar gibi bir hali vardı. Ceza sahası yayı üzerinden aşırtmaları, kendisine patentliydi. Sakaryaspor, Fenerbahçe ve İstanbulspor’la bezeli kariyerinin en parlak günlerini geçirdiği Fenerbahçe’de üç kez gol kralı olmuş, sarı-lacivertilere borcunu 1996 şampiyonluğunu getiren Trabzon’daki “o gol”le ödemişti.

6- Rıdvan Dilmen


Fenerbahçe’nin 'Şeytan' lakaplı futbolcusu olan Rıdvan Dilmen 15 Ağustos 1962 Aydın Nazilli doğumludur. Dört çocuklu ailenin en küçük çocuğu olarak sporla tanışması atletizmle oldu ve daha sonra futbola yöneldi. Daha küçük yaşta mahalle takımlarında oynayarak futboldaki yeteneğini sergiledi. 12 yaşında babasını kaybetti.Denizlispor’da oynamaya başlayarak aile geçimine katkıda bulundu. 13-14 yaşına geldiğinde Nazilli Sümerspor’da oynamaya başladı. O dönem takımı hiç yenilgi almadan şampiyon oldu.  kendisi lakabı “Şeytan”dan pek hazzetmezdi ama gerçekten onun zekası bu lakabı hak ediyordu. Hızı, çalımları ve en çok da aniden durup tekrar seri bir şekilde hızlanabilmesiyle savunmacıların baş belasıydı. Doğduğu Nazilli’de başlayan kariyeri Boluspor ve Sarıyer’in ardından Sarı Kanaryalar’da devam etmişti ama bir Trabzonspor maçında aldığı darbeyle sakatlık kâbusuna dönmüştü. Rekorlarla süslü 1989 şampiyonluğunda tam 41 asist ve 19 gol üreterek 103 gole büyük bir katkı yapmayı başarmıştı.

5- Sergen Yalçın 


Mesafe ve açı tanımaksızın serbest vuruş golleri bulur, golcüleri muazzam paslarla besler, yolda yürür gibi çalım atar, top tekniğiyle her zaman fark yaratan bir orta saha yıldızıydı. Beşiktaş’ta Serpil Hamdi Tüzün tarafından eğitilmiş, Gordon Milne’nin kadrosuna girmişti. Bir transfer döneminde yöneticilerle girdiği polemik yüzünden siyah-beyazlılarla yolları ayrılan Sergen Yalçın evine geri dönerken bir çırpıda Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor formalarını giymeyi başarmıştı! Mircea Lucescu’nun Beşiktaş’ıyla 100’üncü yıl şampiyonluğunu getiren golü atmanın ona kısmet olması da futbol tanrılarının yeteneğini sadece canı istediğinde kullanan bu yıldıza bir armağanıydı.

4- Can Bartu


Hem basketbol, hem futbol milli takımı formalarını giymiş, aynı gün bu iki spor dalında derbi müsabakasına çıkıp sahanın yıldızı olmayı başarmış yegane isimdi Can Bartu. Futbol ağır basınca teknik ve zarif oyununun yeşil sahalarda sergiledi. Fenerbahçe formasını toplamda 326 kez giyip 162 gol atan Bartu, Türkiye’nin bir Avrupa kupası finalinde forma giymiş ilk futbolcusu olmayı da başardı. Bunu Fiorentina formasını giyerken başarmıştı; İtalya’da bu kulüp dışında Venezia ve Lazio takımlarında da oynadı. Çok sevdiği futbolu tam 24 yıl profesyonel olarak icra tti, adı yaşarken Fenerbahçe antrenman tesislerine verildi.

3- Tanju Çolak


Orta karar bir takımda 115 maça çıkıp 74 gol atmak belki benzersiz bir icraat değildir, bu değerlere yakın örnekler vardır. Ancak bunun üzerine üç büyüklerden birine transfer olup 125’te 116 yapmak, Avrupa gol kralı olmak, ülkenin bir sezonda atılan gol rekorunu kırmak, bir maçta 6 gol birden atmak Tanju Çolak’ı tam anlamıyla benzersiz kılıyor. Onunla ilgili tek sorun özel hayatındaki dalgalanmalar nedeniyle kariyerinin sadece 12 yıl sürüp, 300’den aşağıda maça çıkmış olması, Avrupa kulüplerine transfer olamaması ve golcülüğünü milli takımda gösterememesi. Yine de ligde Samsunspor, Galatasaray, Fenerbahçe ve İstanbulspor formalarıyla 240 gol atmış, tek sezona 39 gol sığdırmış, Neuchatel Xamax’a “o plase”yi yapmış, röveşatalarla filelerin tozunu muazzam bir şekilde almış bu gol ustası saygıyı hak ediyor.



2- Lefter Küçükandonyadis


Bugün Kadıköy’e giderseniz Lefter’in heykelini ve burada fotoğraf çektiren Fenerbahçelileri görebilirsiniz. Lefter yaşarken heykeli dikilen, adına jübile düzenlenen ilk futbolcu olma onurunu taşıyan, ülkesinden altın madalya almayı ilk başaran, ismiyle tezahüratlar yaptıran bir futbolcuydu. Tribünler onun amansız golcülüğünü “Ver Leftere, yaz deftere!” sloganıyla ölümsüzleştirdi. 1954 Dünya Kupası’nda iki gol bulmayı başardı. Fenerbahçe formasıyla 15 yılda 300 lig maçına çıktı, 178 gol attı. Tüm maçlarda attığı gol sayısının 400’ü aştığı da biliniyor. Tüm bunlar sayesinde tribünler tarafından Ordinaryüs lakabı verilerek onurlandırıldı.

1- Metin Oktay


Türkiye’nin tartışmasız Taçsız Kralı’ydı. Golcülüğü, kibarlığı, güler yüzüyle sadece oynadığı takımların taraftarların değil, rakiplerin bile büyük beğenisini ve saygısını kazanmıştı. İzmir’de hızlı başlayan kariyeri Galatasaray’daki ilk altı sezonunda 144 maçta 157 gollük bir istatistikle süslenmişti. Yetenekleri onu İtalya’nın Palermo takımına götürse de vatan ve Galatasaray hasreti ağır bastı ve hemen geri döndü. O dönüşün heyecanıyla 1962-63 sezonunda 26 maçta 38 gol bulmayı başardı. 1969’a kadarki ikinci Galatasaray döneminde 180 maça daha çıkan Metin Oktay, 137 gol daha attı. Onu benzersiz kılan bir numaralı özelliği kafa vuruşlarında gözlerini kapatmaması ve gözünü diktiği yere topu roket gibi göndermesiydi. Galatasaray Lisesi dışından gelip Anadolu insanını da sarı-kırmızılı kulübe aidiyet sağlamasının yolunu açan da oydu. Belki de Galatasaray ve Türkiye futboluna en büyük katkıyı böyle yapmış oldu.

Editör Hakkında