Diriliş Postası Kenan Toprak/Analiz

Türkiye’nin kıtada gerçekleştirdiği atılımlar hem Afrika ülkelerinin, hem de küresel güçlerin dikkatini çekmiştir. Türkiye’nin kıtadaki işbirliği stratejisini ana hatlarıyla çizmek gerekirse siyasi eşitlik, karşılıklı güven, ortak projeler, kazan-kazan işbirliği, kültürel ve eğitimsel değişimler, koordineli çalışmalar, yatırım ve diplomatik ilişkiler yer almaktadır. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na göre, Türkiye’nin Afrika kıtası ile ortaklık politikası “Afrika sorunlarına Afrikalı çözümler” ilkesi olarak belirlenmiş olup bu perspektifi içeren ilişkiler, Türkiye’nin kıtadaki politikaları ile uyumlu bir şekilde yürütülmektedir.

Türkiye’nin son yıllarda kıtadaki ilişkilerini katlanarak büyütmesi Afrika’da en önemli gelişmelerden birini oluşturuyor. Bu nedenle Türkiye’nin Afrika kıtasının ticaretinde, yatırımında ve yardımında kayda değer bir oyuncu olarak ortaya çıkması, birçok ülkeyi endişeye sevk etmiştir. Kıtada emperyalist düşüncelerle kendi ulusal çıkarlarını ilerletmek, bencil siyasi kazanç elde etmek ve iç işlerine müdahale gibi durumların aksine Türkiye, ülkelerin temel ulusal çıkarlarını içeren çözüm odaklı uluslararası ilişkiler modelini takip etmektedir. Hiç şüphesiz bu durum Türkiye’nin önemini ortaya koymakta ve her geçen gün uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmektedir.

EMPERYALİST ÜLKELERİN AFRİKA GÜNDEMİ

1980’lerden bu yana, Afrika kıtasında emperyalist hâkimiyetin temel mekanizması ekonomik şantaj olmuştur. Afrika hükümetleri dahil birçok ülkede zararlı ekonomik stratejilere bağımlı olmayı mecbur kılan uluslararası kredi kuruluşları bunun en kötü örneğidir.

Dünyanın kaynak hazinesi olarak bilinen Afrika kıtası, büyüyen pazarı ve zengin doğal kaynakları nedeniyle, kıta dışındaki büyük güçler arasında rekabetin hedefi haline gelmiştir. Özellikle dünya beşten büyüktür söylemini içeren beş ülke Afrika kıtası da dahil kendi çıkarlarına uygun ekonomik sistem oluşturmak için önemli ölçüde çaba sarf etmekte ve bu şekilde aktif olarak diğer ülkelerin egemenliğini azaltmaktadır. Türkiye haricinde kıtada ortaya çıkan eski ve yeni güçlerin etkisine baktığımızda çıkarlarına uygun ekonomik, politik ve ideolojik düzen inşa etmek ve kontrol altına almak için meşru olmayan yöntemler ve askeri araçlar kullanmaktadır. Örneğin, bu emperyalist ülkeler ve işbirlikçileri Libya, Sudan ve Mısır’da olduğu gibi ekonomik ve politik sonuçları güvence altına almak için askeri araçlar kullanmaktan çekinmemişlerdir. Aynı zamanda, kıtada rekabet eden güçlerin gündemi ve beklentileri arasında, ekonomik olarak, Afrika’nın petrolünü, diğer stratejik kaynaklarını, ulaşım kanallarını kontrol etme, yanı sıra diplomatik destek, yeni ticaret bölgeleri ve silah ticareti gibi birçok konuyu içermektedir.

TÜRKİYE’NİN KITADAKİ FAALİYETLERİ

Afrika’da emperyalist düşüncelerle kendi ulusal çıkarlarını ilerletmek için kıtanın kaynaklarını çıkartmakla ilgilenen ülkelerin aksine, Türkiye “yapıcı işbirliği” alanları ile Afrika kıtası ülkelerinin egemenliğini ve kalkınmasını tehdit etmemektedir. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türkiye’nin Afrika ile işbirliği vizyonunu“eşitlik, şeffaflık ve sürdürülebilirliğe dayalı karşılıklı kazanç politikasına dayandığını” söylemesi, bir nevi Türkiye’nin kıta politikasının özeti şeklindedir.

Türkiye’nin kıta politikasını anlamak için Somali, Sudan, Etiyopya, Tunus, Senegal gibi birçok Afrika kıtası ülkesindeki yatırım faaliyetlerine bakmak yeterlidir. Yurtdışında faaliyet gösteren inşaat şirketleri arasında dünyada ikinci sırada yer alan Türkiye kıtada altyapı, limanlar, yollar, stadyumlar ve hastaneler gibi birçok alanda iş yapıyor. Nitekim Türkiye, ticaretten ulaştırmaya, sağlıktan insani yardıma kadar baş döndürücü bir şekilde kıtada daha fazla yer alarak etkisini önemli ölçüde artırmıştır.

Türk Kızılayı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ve sivil toplum kuruluşları bünyesinde yer alan vakıf ve dernekler kıtada temiz su sağlamak, yetimhane, okul ve hastane açmak gibi çok çeşitli altyapı, refah ve hizmet programlarında oldukça etkin olmuş ve dostluk ilişkilerinde yeni bir ivme kazandırmıştır. Aynı zamanda kanaat önderleri, akademisyenler, gazeteciler ve teknik alanlar dahil olmak üzere birçok alanda eğitim fırsatı sunularak ilişkilere önem verilmiştir. Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Türkiye Diyanet Vakfı ve Anadolu Ajansı gibi kurumlarla kıtadaki faaliyetler daha yaygın hale getirilmiştir.

Bunlarla birlikte kıtada 12 ile sınırlı olan büyükelçilik sayısı 2019 yılı sonu itibariyle 42’ye çıkarılmıştır. Yanı sıra Türk Hava Yolları’nın kıtada 38 ülkede 58 noktaya uçuş düzenlemesi, Türkiye Bursları ile 10.480 civarında Afrikalı öğrenciye lisans, lisans üstü ve doktora alanında imkan sunması,45 Afrika ülkesinde Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’na (DEİK) bağlı iş konseylerinin bulunması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kıta ile ticaret hacmini 50 milyar dolar seviyesine taşıma hedefi, gelecek yıllarda kıta ile ilişkilerin artacağının işareti olarak görebiliriz.

SOMALİ VE LİBYA’DA TÜRKİYE İLE DEĞİŞEN MANZARA

Son yıllarda Afrika kıtasında ki gelişme manzarası, Türkiye’nin kıta ile yeni bir ticaret ortağı olarak ortaya çıkmasıyla büyük ölçüde değişmeye başlamıştır. Örneğin, Somali’de Türkiye’nin yardım ve yatırımları, azgelişmişlik yoksulluk ve terör döngüsünü kırmada anahtar faktör olmuştur. Aynı şekilde Türkiye’nin Libya ile gelişen ilişkilerinde hiçbir şekilde emperyalist bir güç olmadığı, Libya halkı için fayda sağladığı ve Libya’nın gerçek anlamda egemenliğine sahip olması için önemli derecede çaba sarf ettiği görülmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin siyasi konularda Afrika’ya geleneksel yaklaşımı baskı ve tek taraflı çıkar amaçlı değildir.

Türkiye’nin Somali ve Libya gibi ülkelerde kabul görülmesinin anahtarlarından biri devlet dışı aktörleri muhatap almayarak her iki tarafın ulusal çıkarlarını içeren yapıcı politikalar üretmesinden dolayı güven kazanmasıdır. Kabul görmesinin bir diğer nedeni ise, kıtadaki uluslararası güçlerin aksine, Afrika ülkelerinin iç işlerine müdahalede bulunmama politikası ve Somali örneğinde olduğu gibi yardım, ticaret ve yatırım konularında herhangi bir koşul öne sürmeme yaklaşımıdır. Aynı zamanda Türkiye’nin İslami geçmişi bu ülkelerdeki muhabbet ve teveccühün önemli faktörleri arasında yer almaktadır. Türkiye bu açıdan bakıldığında geçmişten aldığı miras ve verdiği güven ile küresel sahneye geri dönüyor.

TÜRKİYE’NİN KITADA VARLIĞI ÖNEMLİ

Türkiye, Somali ve Libya’da eski ve yeni sömürgecilerin etki alanlarına nüfuz ederek, Afrika ülkelerinin ve halklarının nefes almasını sağlamakta ve Türkiye’nin jeopolitik imajını güçlendirmektedir. Örneğin, Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler ve uluslararası alanda tanınan Libya Başbakanı Fayiz el-Serrac’ın başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) verdiği destek ve son aylarda gerçekleştirdiği hamleler dengeleri değiştirmiş ve Türkiye’yi kilit küresel aktörlerden biri haline getirmiş ve güven kazanmada önemli bir paydaş olarak öne çıkarmıştır. Bununla beraber, Türkiye’nin ekonomik, politik, güvenlik ve kalkınma alanında geliştirdiği ilişkiler, ülkelerin batı bağımlılığı ve neo-sömürgeci ilişkilerden uzaklaşması açısından ciddi etkileri olmaktadır. Terör, baskı, yoksulluk gibi sorunların çözümünde Türkiye’nin kıtada varlığı büyük bir önem arz etmektedir.

AFRİKALILARIN KALPLERİNİ KAZANMA

Bu süreçte hiç şüphesiz Türkiye karşıtı ülkeler ve fikirler kendi tercihlerini yönlendirmek için kıtada kendilerine bağımlı ülkelerin harekette geçmelerini sağlayarak Türkiye’nin jeopolitik olarak zayıflamasını isteyeceklerdir. Ancak, şüpheli politik stratejilere sahip, zorbalık ve tehditlerin Afrikalıların kalplerini ve zihinlerini kazanma olasılığı olmadığından Türkiye karşıtı cephe için zararlı sonuçları olacaktır.

Editör: TE Bilisim