Üstadlardan Dersler

Akif, eşi zor bulunur bir yardımsever insandır. Öyle ki, daha yeni yetme bir delikanlı iken, akraba çocuklarına sahip çıkacak kadar babalık hisleri ile doludur.

Belki de bu güzel huyları ona kazandıran yetimliğidir. Evet, Akif daha 15 yaşında iken “Benim hem babam, hem hocamdır ve ne biliyorsam ondan öğrendim” dediği müşfik babasını gırtlak vereminden kaybetmiştir.

Hicaz çöllerinde geçen şu hâdise, Akif’teki merhametin zirveleşmesini göstermesi açısından oldukça enteresandır:

Akif’in vazife için Teşkilât-ı Mahsusa başkanı Eşref Bey (Kuşçubaşı) ile Arabistan’da Hicaz’a gittiği yıllardır. Hicaz demiryolunun el-Muazzam istasyonunda bulunmaktadırlar. Bu bir çöl istasyonudur ve çölde istasyondan başka hiç bir bina yoktur; ne bir İnsan, ne hayvan, ne yeşillik, ne de ümran…

İstasyon denilen şey de, bir küçük bekleme solonu ve bir memur barınağı… Bu barınakta da istasyon memurunun ailesi yaşamaktadır. Fakat ailenin hâli perişandır ve odanın halinden sefalet akmaktadır. Odada oturacak bir ot minderden başka bir şey yoktur; ne iskemle, ne masa, hatta bir çuval bile… Ve istasyon memurunun hanımı üç-beş gün sonra doğum yapacaktır. Adamcağız, çaresizlikten “Sizde eski çamaşırlar varsa bari verin de doğacak çocuğu saralım” diye, iki büklüm olarak Akif ve Eşref Beylerden medet dilenir.

Akif’in yüzünü derin bir teessür kaplar. Eşref Bey’e bakarak: “Bu kadına yardım elzem. Ortada çok ciddî bir tehlike mevcut. Doğacak çocuğun hayatı tehlikede. Ben trene atlayıp hemen Şam’a gideyim, ne lazımsa alıp getireyim” der.

Eşref Bey şaşkındır, hemen itiraz eder: “Aman Akif, Şam’a, oradan tekrar buraya en aşağı beş gün, beş gece bir yolculuk yapman lazım. Hâlbuki aylardan beri çölde yolculuk yapıyoruz. Bu kadar yorgunluktan sonra, henüz bir gece bile dinlenmeden, bu uzun yolculuğu nasıl yaparsın?”

-“Yorgunluk mesele değil, ortada bir felâket var. Ah, yoksulluk ne müşkül şeydir, sen bilir misin? Benim ciğerim parçalandı.”

Dertli Şair, bir insanın derdine derman olabilmek için maşlahını sırtına atıp besmele çekerek yola koyulur ve hareketinin beşinci günü, birçok malzeme ile çıkagelir. Yorgunluktan, uykusuzluktan perişan vaziyette el-Muazzam’a adımını attığında vazifesini hakkıyla yerine getirmiş bir insanın huzuru ve neşesi yüzünden okunmaktadır.

Eşref Bey. Daha sonra bu hadiseyi değerlendirirken şöyle diyecektir:

“Ah mübarek Akif! Şehinşahlara boyun eğmeyen Akif! Sefalette kalan bir kadına yardım için, altmış üç derece sıcaklıktaki çöllerde aylarca dolaştıktan sonra bir gece bile istirahat etmeden beş gün beş gece eşya vagonlarında yattın.”

Editör: TE Bilisim