Bugün yaşadığımız tüm sıkıntıların çözüm anahtarını açıklıyoruz.

Hayat nedir? Hayat amacm nedir? Mutluluğu sobelemenin sırları? Hayatın anlamını sorgulayanlar, dermansız derdim var diyenler, insanlar beni neden anlamıyor, zorlukla mücadele etmenin altın kurallarını merak edenler, önce değerlerim diyerek yalan söylemeden kazanmayı, gerçek samimiyeti öğrenmek isteyenler, gerçek arkadaşlığı, dostluğu, vefayı, başarının püf noktalarını merak edenler, sahte açılım arayanlara gerçek açılımı asırlar önceden önümüze koyan, İNSANLIĞI ANIMSATAN, İNSANLIK DERSİ VEREN UFKUMUZU GÖSTEREN AKLIMIZDAKİ SORULARIN CEVABI tekdir: Gün Çanakkale’yi Sadece Anmak Değil Anlamak Zamanıdır.

ÇANAKKALE’YEBİR DE BU GÖZLE BAKMAYA NE DERSİNİZ?

Hemen Şimdi, Çanakkale’yi Sadece Anmak Değil Anlamak Zamanı!

Çanakkale Şehitleri bu yıl yüz ikinci yaşında.

Yıl 1915… Öyle güzeldi ki gittikleri yerler bir daha dönmediler… Bir gül bahçesine girer gibi kara toprağa girenlerin, vatan sevgisinin anıtlaşan kahramanlarının yorgan olup örttüğü topraklarda, dur diyebilen iradenin destanlaşan öyküsü, sahibini arayan mektuplar gibi duruyor. Gelibolu artık bir gül bahçesi…

Kurtuluş Savaşı’nın önsözünü, Çanakkale’yi okuyalım. Çanakkale denince yürekler sızlar, gözler nemlenir, söz biter, dil bağlanır… Çünkü kaybetmek üzereyken kazanmanın, bitti denilirken yeniden başlamanın, yeniden dirilmenin, yeniden var olup ayağa kalkmanın adıdır, Çanakkale.

Bu zafer;‘‘Hürriyetime ve istiklalime dokunamazsınız’’ ‘‘Belki öldürebilirsiniz fakat esir edemezsiniz’’ diyebilmenin adıdır… ‘‘Ben bir Türk’üm ve bir kişi bile kalsam size yeterim’’. ‘‘Ser verilir sır verilmez. Can verilir vatan verilmez’’ diyen millet evlatlarının ve sadece Çanakkale kanıyla toprağı yoğuran 253 bin şehidin emanetidir 18 Mart… ‘Bez’i ‘bayrak’ yapan, ‘taş’ı ‘vatan’ kılan ‘aşkı’, özgürlük ve bağımsızlık için ölmeyi dünya hayatına tercih eden ‘onuru’, yoklukları ve mazeretleri yok eden ‘varlık’ mücadelesinin, ölümü öldürenlerin adıdır.

İNSANLIK DERSİ

“Fransızlar! Türkler gibi mert bir milletle savaştığınız için daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Savaş sahsında dövüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım. Yerde bir Fransız askeri

yatıyor, bir Türk askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaraları sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla şöyle bir konuşma yaptık:

– Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:

– Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki o kurtulsun, anasının yanına dönsün. Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaranın yanaklarımdan sızan gözyaşlarımı dondurduğunu hissettim. Çünkü Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Az sonra ikisi de öldüler…” ( Fr.Generali BRIDGES )

Bu savaş aslında bir medeniyetler ve inançlar savaşı idi. Dünün gençliği canını koydu ortaya; Akif’in dediği gibi : “Asımın nesli… Diyordum ya nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek.”

BİZİMAÇILIMA DEĞİL, ÇANAKKALE RUHUNA İHTİYACIMIZ VAR!

Öncelikle onları tanımak için güneşlerin gömüldüğü topraklara Çanakkale’ye ailemizle, sevdiklerimizle gitmek gerekir.

Ne zamanki orada yatan ölümsüz insanların hikâyesini anlayacağız, uygulamaya başlayacağız işte o zaman sıkıntımız bakalım kalıyor mu?

Kısacası: Çanakkale’yi anmaktan ziyade anlamaya o kadar muhtacız ki. Bugünkü sıkıntıları çözüme kavuşturmanın tek yolu Çanakkale ruhunu aşılamaktır, Çanakkale ruhunu yeniden kazandırmaktır, Çanakkale değerlerinde buluşmaktır. Artık herkesin kendi payımıza düşecek dersi almanın zamanı geldi. Onlar boşuna ölmediler. Bize bir vatan ve eşsiz bir destan bıraktılar. 98. yılında bu destanı yeniden okuyalım. Onların soluduğu havayı paylaşalım. Milletçe Çanakkale ruhunda buluşalım. Onları tarih kitaplarında unutmayalım.

Zafer için ölüm anlamlı ama ölmek için ölüme koşuş düşündürücü değil mi? Peki bu bir intihar mı? Asla! Ama zafer şartlarının tamamen kaybolduğu bir ortamda insanların akın akın ölüme koşmalarını nasıl izah edeceğiz? İşte altını çizmek istediğimiz soru budur. Bu soruyu doğru cevaplandırırsak bu destanın manasını da doğru anlamış oluruz.

ÇANAKKALE‘DE BULUŞALIM, ÇANAKKALE’Yİ YAŞAYALIM, YAŞATALIM…

O KADAR…

Editör: TE Bilisim