İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, camilerin açılmasının ardından kiliselerin de ibadete açılmasına ilişkin Patrik ve diğer azınlık cemaatlerinin liderleriyle görüşüldüğünü söyledi.

Bakan Soylu, İnternethaber Yayın Grubu Başkanı Hadi Özışık’ın YouTube yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak soruları yanıtladı.

Konuşmasına, İstanbul’un fethinin 567. yıl dönümünü kutlayarak başlayan Soylu, “Biz farklı bir milletiz, Peygamber’inin bir sözüne çağ açıp, çağ kapatan bir milletiz. İstanbul aynı zamanda dünyanın göz bebeği bir şehir, bölgenin ve coğrafyanın kalbi bir şehir. Hazreti Peygamber’in İstanbul’la ilgili bir müjdesi var ve o müjdeye nail olmak için çaba sarf eden bir ecdat var.” ifadelerini kullandı.

AZINLIKLAR İLE İLETİŞİM

Yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında yaklaşık 2,5 aydır toplu ibadetin kısıtlanmasının ardından ilk cuma namazının kılındığını anımsatan Bakan Soylu, 45 bin 571 cami ve 5 bin 264 açık alanda namaz kılındığını söyledi.

Kiliselerin de ibadete açılmasına ilişkin Patrik ve diğer azınlık cemaatlerinin liderleriyle görüşüldüğünü bildiren Soylu, şöyle devam etti:

“Arkadaşlarıma dedim ki biz bunu yaptık camilerde ibadet başladı, peki kiliselerde ne olacak? Hemen arkadaşlarımız bir telefon diplomasisi kurdular. Bu konuda nasıl adım atmalıyız, neler yapmalıyız? gibi hem Sayın Patrik ile konuştular hem diğer azınlık cemaatleriyle konuşmak için çaba sarf ettiler. Zannediyorum yarın sabaha orada bir hazırlık, ‘kendiniz ne yapmak istiyorsunuz, nasıl bir adım atabiliriz, bu konuda neler yapabiliriz?’ gibi.”

“PROVOKASYONUN MÜSEBBİBİ BELLİ”

Bakan Soylu, İzmir’de cami hoparlörlerinden yapılan müzik yayınının teknolojik bir mesele olmadığını, ilkel bir yöntemle yapıldığını belirterek “Mübarek bir ayda herkesin kendisini, kendi dini inancıyla bulmak istediği bir ayda elbette ki bir provokasyon. Bu provokasyonu yapanı arkadaşlarımız arıyorlar, bulacaklardır. Bu provokasyonun müsebbipleri apaçık ortada.” dedi.

Yaşanan olayın geçmiş dönemlerin siyasi bir taktiği olduğunu bildiren Soylu, “Türk siyasetinin bunu çok üzerine çıktığı kanaatini taşıyorum. Burada devlet olarak bizim üzerimize düşen görev, sorumluları bulmaktır. İki gün önce bir Ermeni kilisesinin kapısındaki haçı almaya çalıştılar, hemen bulduk ve yargının önüne çıkardık.” diye konuştu.

GEZİ PARKI FARKLI DEĞERLENDİRİLMELİ”

Bakan Soylu, 15 Temmuz darbe girişimi ile Gezi Parkı olaylarının insanlara sokak eylemleri ve darbelere karşı bir direniş kültürü kazandırıp kazandırmadığı sorusuna, “15 Temmuz ve Gezi Parkı olaylarının farklı değerlendirilmesi gerekiyor.” yanıtını verdi.

Türkiye’de darbe teorisi üzerinden siyaset üretmeye çalışanların, Türkiye’nin bugününden kopuk olduğunu vurgulayan Soylu, şöyle devam etti:

“İki gün önce 27 Mayıs’tı, 60 yıl geçmiş ve hala Türkiye unutmamış. 27 Mayıs bu ülkede, 1980 darbesi sonrasına kadar bayram olarak kutlandı. Bu millete, ‘Bu sizin bayramınızdır, bu adamlardan kurtuldunuz’ dendi. Geçen Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etti, 1950-60 dönemi Türkiye’nin kalkınmada, büyümede, demokratikleşmede ve dünya ile rekabet edebilme koşullarına ulaşma konusundaki en önemli 10 yılıydı.”

VESAYETİN CAN DAMARI KESİLDİ”

Türkiye’de darbe teorisi üzerinden siyaset üretmeye çalışanların, Türkiye’nin bugününden kopuk olduğunu vurgulayan Soylu, şöyle devam etti:

“2002 ile 2020 arasında 18 yıllık dönemin en önemli özeti şudur; vesayetin can damarı kesilmiştir. Darbe demiyorum darbeyi hala bir alet, bir araç olarak görüyorum. Vesayet kesilmiştir. Ekonomik saldırılarla beraber zemini istediği noktaya çeken, daha sonra istikrarsız araştırma ortamı oluşturmaya çalışan bir yapı bugün Türkiye’de kendine bir canlanma alanı bulamamaktadır.

“HEYBELERİ BOŞ”

Darbe söylentilerini dile getirenlerin, bunu siyaset boşluğundan söylediğini bildiren Bakan Soylu, “Bunu söyleyenlerin heybesinde, kefesinde bir şey yok zaten. Yani söyleyeceği, toplumun sinir uçlarına dokunan, günlük politika gündemine, yoğunluğuna kendini yazdırabilmek için ortaya çıkan sözler. Bunlar ayıplanması gereken sözler, tekrar söylüyorum kendi partileri tarafından da ayıplanması gereken sözler.” dedi.

Soylu, demokrasi anlayışını dünyada en iyi yöneten ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirterek isteyen herkesin parti kurarak siyasete ortak olma özgürlüğünün olduğunu söyledi.

“NE İSTEDİLERSE GEREĞİ YAPILDI”

Bakan Soylu, İçişleri Bakanlığı olarak toplumsal bütünlüğe zarar verecek gelişmeleri yakından takip ederek hukuk çerçevesinde gereken işlemleri yaptıklarını ifade etti.

Türkiye’nin zamanında aldığı önlemler sayesinde koronavirüsle mücadelede önemli bir başarı elde ettiğini hatırlatan Soylu, bu tablonun dünyanın birçok ülkesi tarafından örnek gösterildiğini vurguladı.

Koronavirüsle mücadele kapsamında sokağa çıkmaları kısıtlanan vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması için kurulan Vefa Sosyal Destek Gruplarının çalışmaları hakkında bilgi veren Soylu, “Bugüne kadar 14,5 milyon eve gidildi. 3 milyon 600 bin kişinin, seyahat izinlerine ilişkin talepleri karşılandı, 4 milyon 500 bin kişinin maaşı evde teslim edildi. 7 milyon 600 bin 65 yaş üstü ve kronik hastaların evine gidildi. Bunlar önemli faaliyetler, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir örnek yok. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu bir faaliyet. Dünyada, ‘yaşlılar ölsün’ denildiği bir dönemde, Türkiye bambaşka bir tablo ortaya koydu. Devlet, yaşlılarımıza memur edildi ve onlar ne istedilerse gereği yapıldı.” diye konuştu.

HIRSIZLIK YARI YARIYA DÜŞTÜ

Koronavirüsle mücadele sürecinde de kamu düzeninin sağlanması için kolluk kuvvetlerinin özveriyle görev yaptığını anlatan Soylu, koronavirüsün Türkiye’de görülmesinden önceki 60 gün ile sonraki günler kıyaslandığında evde kadına yönelik şiddet oranının yüzde 12 azaldığını, kadın cinayetlerinin ise yüzde 38 düştüğünü açıkladı.

Emniyet ve jandarma güçlerinin son yıllarda asayiş başta olmak üzere birçok alanda başarılar elde ettiğini vurgulayan Bakan Soylu, şöyle devam etti:

“15 Temmuz’u milat kabul edersek Türkiye’deki hırsızlık günlük 281’den 126’ya düştü. Bu, Türk polis teşkilatının başarısıdır. Mafya, organize suç çeteleri neredeler? Burası Türkiye, herkes kurallara uymakla mükelleftir. Kurullara uymayanları uyar hale getiririz. Devletten büyük bir güç yoktur, herkesin bunu kabul etmesi gerekiyor, acımayız da.

POLİS VE JANDARMA TARİHİNİN EN BAŞARILI DÖNEMİ

15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de 232 organize suç çetesi çökertildi. Kaçak sigara miktarı yüzde 21’den 2’ye düştü. Mal varlığına karşı işlenen 9 suç var. Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar bu suçların yüzde 38’i aydınlatılıyordu. Şu an yüzde 54’ü aydınlatılıyor. Narkotik maddeye bağlı ölüm sayıları 2016’da 920, 2017’de 941, 2018’de 657, 2019’da ise yaklaşık 375. Polis ve jandarma tarihinin en başarılı dönemi olduğu söyleniyor. Bunu rakamlar da gösteriyor.”

Soylu, terörle mücadelede de benzer bir tablonun söz konusu olduğunu aktararak “Şu an dağdaki terörist sayısı 469. Yılbaşından bugüne kadar örgüte Türkiye’den katılanların sayısı 16. İkna ile örgütten kopardığımız kişi sayısı ise 76.” bilgisini paylaştı.

Polis ve jandarma teşkilatının disiplin anlayışı üzerine kurulduğunu belirten Soylu, geçen yıl yaklaşık 500 polisi disiplinsizlik nedeniyle ihraç ettiklerini, 12 bin 500 emniyet personelinin ise disiplin sürecinden geçtiğini bildirdi.

 3600 EK GÖSTERGE HÜKÜMETİN SÖZÜDÜR

Bakan Soylu, bekçilerin göreve başlamasıyla asayiş olaylarından azalma olduğuna dikkati çekerek “Günlük hırsızlık olayları İstanbul’da 79’dan 25’lere, Ankara’da 2, İzmir de 5’li rakamlara düşmüşse bunda bekçilerin payı vardır. Bekçilerin kimlik sorma yetkisine gelince 1966’dan beri böyle bir hakka sahipler.” dedi.

Polislere 3600 ek gösterge hakkının verilip verilmeyeceğine ilişkin soruya Bakan Soylu, “Hükümet olarak bunu gerçekleştireceğiz. Bu konuda sözümüz var.” cevabını verdi.

Bakan Soylu, istifasının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmediğinin hatırlatılması üzerine, “Benimkisi bir sorumluluktu. Hükümetin üzerine Sayın Cumhurbaşkanı’nın üzerine böyle bir sorumluluk bırakmak istemedim. Şunu ifade edeyim, biz aldığımız her kararda risk üzerine karar alıyoruz. Binlerce operasyon yaptık. Bu operasyonlarda, Allah muhafaza 3-5 sivil hayatını kaybetse ne yapacağız? Bizim bakanlığımız, karar alma makamıdır. Doğru karar almak durumundayız.” değerlendirmesini yaptı.

Editör: TE Bilisim