Diriliş Postası Muhabiri İbrahim Seçkin Talaş – Ankara

Ayasofya’nın 86 yıl aradan sonra ‘Danıştay 10. Dairesi’ kararı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesiyle açılması sonrası zincirler kırıldı. Dünyada esir tutulan camilerin yeniden aslî hüviyetine kavuşacağı günlerin habercisi olarak nitelenen Ayasofya Camii, İslam alemi için de “umut” oldu.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Müslüman dini liderlere yolladığı Ayasofya mektubunda, “Ayasofya’nın dirilişi, Mescid-i Aksa’nın da özgürlüğe kavuşmasının habercisi olacaktır. İnşallah onun dirilişi, mazlum ve mahzun müminler için geleceğe dair bir ümit kaynağı, adalet, merhamet ve ahlâk temelinde yükselen medeniyetimizin yeniden yükselişinin ilk işareti olacaktır” ifadelerini kullanmıştı.

Din ile kavgalılar

Ayasofya’nın ‘cami’ olarak ibadete açılmasının ardından bir hafta geçti. Kurban Bayramı’yla birlikte “ilk” bayram namazının da kılındığı camideki açılış günü Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın hutbesinin ardından başlayan tartışmalar ise hâlâ sürüyor.

Hutbenin ardından fetih ruhuna ters düşecek şekilde açıklamaların yapılması, hatta suç duyurusunda bulunulması, Fatih Sultan Mehmed Han’ın zaferine, dil uzatamayanların konuyu “sulandırma” gayretine giriştiğinin kanıtı oldu.

İstanbul eski İl Müftü Yardımcısı İlahiyatçı Yusuf Kavaklı, Ayasofya’nın “cami” olmasına karşı çıkamayanların, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın vakıf senedinde olan sözlere hutbede yer vermesi üzerinden fetih ruhunu hedef almaya çalıştıklarını iddia etti. Kavaklı, yaşanan her olay üzerinden Mustafa Kemal’le ilişkilendirme çabalarının ‘su bulandırma’ gayesi taşıdığını söyledi.

BÜTÜN BİR ANADOLU AYASOFYA’YA TAŞTI

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın hutbesinde vakfiyelerin dokunulmazlığına ilişkin kullandığı cümlelerin Ayasofya’nın 86 yıllık süre içerisinde değişen yönetimleri de ilgilendirdiğine değinen Yusuf Kavaklı, “Değişen iktidarların hepsinde Ayasofya’nın vebali vardır. Ayasofya, bir emanettir. Müslümanlar emanete hıyanet etmez. Bugün ezan okundukça, birileri rahatsız oluyor” şeklinde konuştu. Ayasofya’nın ibadet için yeniden açılması rahatsız ediyorsa, bunun tek açılmasının ‘din kavgası’ olduğunu belirten Kavaklı, “Diniyle sorunu olmayan hiç kimse Ayasofya’nın açılmasından rahatsız olmaz” dedi.

“Hiç kimseye söz düşmez”

İlahiyatçı Kavaklı, “Ayasofya, cami olmuştur. İsteyen istediği kadar bağırsın, çağırsın. Ayasofya’yı kilise yapamayacaklar. Ayasofya’nın bir haftadır cemaati eksilmedi. Anadolu’dan insanlar orada iki rekât namaz kılma şerefine ermeye geliyorlar. Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz. Hutbe üzerinden konuşanlar da öyle” değerlendirmesinde bulundu. Yusuf Kavaklı, Ayasofya’nın Türkiye’nin topraklarındaki konu olduğunu, ‘egemenlik hakkı’ ile açıklanabileceğini, buna dışarıdan herhangi bir menfi refleks göstermenin hariçten gazel okumak olacağını, anlam ve yaptırımı olmayacağını dile getirdi.

‘Gölge düşürmek için uğraşılıyor’

Prof. Dr. Ali Erbaş’ın hutbesi üzerinden başlayan tartışmalarda, suç duyurusunda bulunanların ‘Fetihten rahatsız olduğunu’ dile getiren Kavaklı, art niyetli tartışmaların Ayasofya’nın ruhaniyetine gölge düşürme gayesi taşıdığını kaydetti. Yusuf Kavaklı, “Ayasofya’da şükür ki; yine cami olmuştur, namaz kılınıyor, ezanlar okunuyor. Bu duruma laf edenler, dış mihrakların paralı uzantılarıdır. Konuştukça menfaat sağlıyor, para alıyorlar. Pek de itibar etmenin aslında hiçbir anlamı yoktur” diye konuştu. Ayasofya’nın yeniden ibadet için inananlara açılmasıyla Sultan Mehmed’in ruhunun rahatladığını anlatan İlahiyatçı Kavaklı, ‘Tarihi değiştiremeyenlerin, İstanbul’u geri alamayanların, müze olarak intikam almak istediğini’ söyledi. Yusuf Kavaklı, asırlarca “cami” olarak ibadet edilen bir yerde ‘müze’ olması ısrarı ve bunun üzerinden tartışılmasının ‘anlamsız’ olduğuna işaretle, “Camiyken müze yapılmasını alkışlamak makûl de aslına rücû ettirilmesiyle sevinilmesine tepki göstermek de pek akla uygun değil” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim