Diriliş Postası Kenan Toprak/Analiz

Ne yazık ki, köle ticaretinde rol alan ülkelerde, Atlantik köle ticareti dünya ekonomik tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak öğretilmemekte ve incelenmemektedir. Bu tarihi söylem, köle sistemini genellikle köle ticaretinde rol alan birkaç aileye fayda sağlayan ve İç Savaş ile sonuçlanan küçük bir bölüme indirgemektedir. Bu durumda Atlantik köle ticareti için kimin suçlanacağı ve sömürü sisteminden hangi ulusun çıkarları olduğu ve ekonomik olarak hangi ülkelerin faydalandığı hakkında birkaç temel soru ortaya çıkmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki köleliğin sosyal etkisine ilişkin olarak, Afrika kökenli insan ticaretinin münhasır yararlanıcıları olan köle tüccarları, Avrupalı-Amerikalı tarla sahipleri ve bir bütün olarak bu sistemin arkasındaki devlet şirketleri olduğu kabul edilmelidir.  Hiç şüphesiz, Afrika emeğinin sömürülmesinden mezkûr kişi ve kurumlar muazzam servet elde ettiler. Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi ülkelerin küresel ekonomi haline gelmesini sağladığı gibi, bu küresel ekonomi imparatorluğunu günümüze kadar ilişkilendirmek de mümkündür.

Köleleştirilmiş emek sistematik olarak doğrudan ve dolaylı olarak, katılım sağlayan ülkeleri büyük ekonomik güçlere dönüştürdü. Bu dönüşüm kölelerin, ruhlarından, terlerinden ve kanından çıkarılan sermaye ile meydana geldi. Köle sistemi görünürde sona ermesine rağmen, günümüzde Afrika kıtası, Batılı ülkeler tarafından ekonomik ve siyasi baskı dahil olmak üzere neo-sömürgeciliğin tüm çeşitlerinden muzdarip bir şekildedir.

ZULÜM İÇEREN TİCARET VE EMEĞİN ÇALINMASI

Köle ticaretinin kıtalar arası yapılması Avrupalı ve Amerikalı köle tüccarlarının Batı ve Orta Afrika’dan erkek, kadın ve çocuk olmak üzere –rakamlar kesin olmasa da – on iki ila on dört milyon kölenin satın alınması ve zorla yurtlarından edilmesi ile büyük trajedilere sebep oldu.

Üçgen ticaret olarak adlandırılan Avrupa köle gemileri, Afrika’ya üretilmiş mallar getirip, Afrikalı erkekleri, kadınları ve çocukları Amerika’ya taşıdılar; ticaretin üçüncü ayağında ise, köleleştirilmiş işgücü tarafından yetiştirilen şeker, pamuk, tütün ve diğer birçok ürünü Avrupa’ya ihraç ettiler.

Köle tüccarlarının gemileri az yolcu taşıyabilecek kapasiteye sahip olmasına rağmen, daha fazla erkek, kadın ve çocuk bindiriliyordu. Yolculuk süresi boyunca, dayanılmaz sıcaklıkta pisliğin içinde hareket edecek alanı olmayan çıplak bedenler ve kırbaçlama gibi korkutucu, inanılmaz derecede acımasız ve insanlık dışı bir zorbalıkla karşı karşıya kaldılar. Bu işkencelere dayanamayan bazı insanlar ölmeyi tercih etti. Ancak bu yolculukta isteyerek ölmek bile zor bir durumdu. Çünkü mürettebat bu insanları sıcak kömürle işkence dahil dişlerini kırarak ağızlarını açmaya çalışarak yiyecek almaya zorladı.

Zulüm içeren yolculuk sonrası Amerika’ya ulaşanlar sömürge bölgelerinde tarlalarda ve diğer zor işlerde kölelik hayatıyla karşı karşıya kaldılar. Burada özgürlükleri ve haysiyetleri ellerinden tamamıyla alındı. Burada, vahşetin ve acıların sürdüğünün işareti olarak köleler kaçma ve bazen ayaklanma girişiminde bulundular. Acılara dayanamayan bir kısım köleler birkaç yıl içinde tarlalarda hastalıktan öldü. Kölelerin ölümü, tarla sahipleri tarafından sürekli olarak Afrika’dan yeni kölelerin talep edilmesi anlamına geliyordu.

KÖLE TİCARETİNDE KİMLER YER ALDI

Köle ticareti acımasız,  korkunç ve insanlık dışıydı. Öyle ki, insanoğlu tarihi içinde,  insan onuruna en uzun süre devam eden saldırılardan birini temsil ediyordu. Afrikalıları Atlantik boyunca tamamen insanlık dışı koşullarda taşıyan, çok fazla kişinin hayatta kalamadığı bir yolculukta köle gemileri kimlere aitti?  Köle ticaretinde kim hangi rolü oynadı ve ticaretin ne kadarını kontrol etti?

Köle ticaretinde yer alan kişiler ve ülkeler emek sömürüsü, şiddet ve işkence ile ekonomilerini en üst düzeye çıkardı. Transatlantik köle ticareti, modern kapitalizmin temelini attı, Amerika ve Avrupa’daki ticari işletmeler için muazzam bir zenginlik meydana getirdi. Çok sayıda şehir, özellikle liman şehirleri, köle ticaretinin oluşturduğu servet üzerinde büyüdü ve gelişti. İngiltere’de bir gemi inşa şehri olan ve köle ticaretinin merkezinde yer alan Liverpool ve Bristol, bu dönemde o kadar gelişti ki, caddelerinin çoğuna ünlü köle tüccarlarının adı verildi ve heykelleri dikildi. İngiltere’nin tek resmi kölelik şirketi olan Royal African Company’de belirgin bir yeri olan ünlü köle tüccarı olan Edward Colston’un heykeli geçen günlerde Bristol şehrinde yapılan ırkçılık karşıtı gösterilerde göstericiler tarafından yıkılarak nehre atıldı. Dünyaya yayılan gösteriler ABD’nin Minneapolis şehrinde bir polis memuru siyahi bir ABD vatandaşı olan George Floyd’un yaklaşık dokuz dakika boynunda siz çökerek ölmesine neden olmasından sonra başlamıştı. Black Lives Matter olarak isimlendirilen gösterilerde, bir kısım köle tüccarının ve eski sömürgeci liderlerin heykelleri de göstericiler tarafından yıkıldı.

“KAPİTALİZM VE KÖLELİK”

Köle ticareti ile finanse edilen diğer şehirler arasında Hollanda’da da Amsterdam ve Rotterdam; İngiltere’de Manchester, Londra; Fransa’da Nantes; Portekiz’de Lizbon; İspanya’da Sevilla;  ve Kuzey Amerika’da New Orleans, Charleston, Baltimore, Philadelphia ve Providence gibi şehirler yer aldı. İngiliz yönetimi altında, şimdi New York olarak adlandırılan şehir, köle tabanlı bir “Yeni Dünya” imparatorluğunda önemli bir ticaret merkezi haline geldi

Eric Williams “Kapitalizm ve Kölelik” adlı çalışmasında “Liverpool ve Manchester’da kurulan 18. yüzyıl bankalarının çoğunun üçgen ticaretle doğrudan ilişkili” olduğunu dile getirdi.İlginçtir ki, köle ticaretinde yer alan ve köle ticaretini kanunla sonlandıran ülkelerin birçoğu daha sonra Afrika kıtasını sömürge altına alan ülkeler arasında yer alacaktı. Aynı zamanda köle ticareti Afrika kıtasını Avrupa hegemonyasının bir sonraki aşaması olan sömürgeciliğe karşı savunmasız bırakacaktı.

YAHUDİLER KÖLE TİCARETİNDE YER ALDI MI?

Yahudilerin, Afrikalıların köleleştirilmesinde orantısız bir rol oynadığı ve bu gerçeğin örtbas edildiği iddiaları konusu tartışmalıdır. Kölelik tarihçisi Jason H. Silverman,  “Yahudilerin Atlantik köle ticaretine katılımını kabul ederken, Afrikalıların köleleştirilmesinde asgari bir katılım olduğunu ve belirgin bir rol oynamadıklarını” iddia etmektedir. William ve Mary Koleji’nde Musevi çalışmaları profesörü Marc Lee Raphael ise “Yahudiler o kadar etkiliydi ki, köle müzayedeleri Yahudi bayramlarına denk geldiği zaman sık sık ertelenirdi” iddiasında bulunmaktadır.

Atlantik köle ticaretine katılım gösteren olan bazı Yahudilere baktığımızda, Joseph Jacobs, Isaac Da Costa, David Franks, Belmontes, Gradis, Mendez, Aaron Lopez ve Jacob Rivera gibi isimler Afrikalı kölelerin satışında öne çıkan Yahudiler arasında yer alıyordu. Yahudi tüccar Aaron Lopez’in köle ticaretinde kullanılan bir kısım gemilere sahip olması Yahudilerin kısmen de olsa köle ticaretindeki bağlantılarını net bir şekilde açıklamaktadır. Aaaron Lopez 1872’de atını sularken boğulması,  köle taciri bir figür için ibret verici bir ölüm olmuştur.

BÜYÜK BİR KÖLE SATICISI ALEXANDRE LİNDO

Aynı zamanda, Fransız Yahudi Gradis ailesi, Afrika köle ticareti merkezlerinden olan Senegal Goree Adası’nda köle ticareti konusunda dikkat çeken isimler arasında yer alıyordu. 18. yüzyılın sonlarında Jamaika’da varlıklı bir tüccar olan Fransız doğumlu bir Yahudi olan Alexandre Lindo,  kölelerin büyük bir satıcısıydı.

Sonuç olarak, Kölelik tarihinin tüm yönlerini anlamak gerçekten önemlidir.  Yaşanan büyük trajedinin unsurları,  genel olarak görmezden gelinirse, hakikat daima gizli kalacaktır. Bu yönüyle, Atlantik köle sistemine katılanlar, bazı Afrika etnik grupları, İtalyanlar, Portekizliler, İspanyollar, Hollandalılar, Yahudiler, Almanlar, İsveçliler, Fransızlar, İngilizler, Danimarkalılar ve beyaz Amerikalılar en önemli köle ticaret güçleriydi.

Editör: TE Bilisim