Taner Timur / Röportaj

Gazeteci-Yazar Nedim Şener, Diriliş Postası'na konuştu. Şener, Diyarbakır annelerinin evlatlarını PKK'dan kurtarma mücadelesi, Selahattin Demirtaş, HDP-PKK ilişkisi, HDP'ye açılan kapatma davası ve CHPİP-HDP ittifakının temeline dair önemli tespitler bulundu.

Diyarbakır Anneleri'nin eylemi etkili oldu. Şimdi Van, Hakkari, Bitlis, İzmir, Almanya'da da HDP önünde eylemler var. Özellikle Almanya'daki annelerin eylemleri dikkat çekiyor. Sizce Alman Meclis'ine seslerini duyurabilecekler mi? Almanya, annelerin talebini yerine getirecek mi?

Annelerin feryadı ve haklı mücadelesi vicdanlarda yer buldu. Avrupa ülkelerinin ya da ülke içinde bazı kişi ve kurumların onların sesine kulak vermemesi herhangi bir anlam taşımıyor.  Ne Almanya ne diğer Avrupa ülkeleri annelerin sesine kulak vermez. Onların kulağı daha çok terör örgütü PKK’nın sesine açık. Bölücü terör örgütü Avrupa  şehirlerinde ve AB kurumları içinde bile propaganda yapıyor ve sözde demokrasi hukuk insan hakları şampiyonluğu yapan Avrupa ülkeleri, olan biteni seyretmekle yetiniyor. Onu bırakın PKK Avrupa ülkelerine uyuşturucu sokuyor. Bunu da Avrupa polisi raporlarında yazıyor. İnsan kaçakçılığı yapıyor, haraç topluyor, propaganda yapıyor. Tüm Avrupa bunları görüyor.

Terörü Türk milletinin dayanışması ve devletin etkili mücadelesi bitirecektir. Diyarbakır Anneleri de bu konuda en önemli simgelerimizdendir. Çünkü Diyarbakır Anneleri, tıpkı Van, Şırnak, Bitlis, Hakkari’dekiler gibi bu ülkenin vicdanıdır. Türk milleti de onların yanındadır. Bu konuda seyirci kalanların hiçbir önemi yoktur.

614 gündür PKK tarafindan dağa kaçırılan çocukları için HDP önünde evlat nöbetini sürdüren aileler, çocuklarının kaçırılmasında HDP'nin rolü olduğunu ifade ediyorlar, bu doğrultuda PKK'ya insan kaynağı sağlamak için  nasıl bir rol üstlendi?

Diyarbakır Anneleri’nin eylemi bir anda ortaya çıkmadı. Yıllardır aileler çocuklarının terörist PKK’ya nasıl katıldığını, kaçırıldığını çok yakından biliyorlar. Bir çoğu, HDP binasının önüne gitmeden terör örgütünün kamplarına gidip çocuklarını geri almaya çalıştı. Çok büyük mücadele verdiler. Ama sonuç alamadılar. Son çare bu eylemdi. Çünkü, yıllardır HDP ondan önce de diğer partiler ve bu partilere yakın dernekler üzerinden çocuklarının dağa götürüldüğünü biliyorlar. Yani doğru yerden çocuklarını istiyorlar. Ortaya çıkan deliller HDP’nin bu konudaki rolünü gösteriyor. Nitekim, annelere söyleyecek hiçbir sözleri kalmadı. Bazı il ve ilçe örgütlerinde terör örgütüne nasıl eleman kazandırıldığı itirafçı ifadelerine yansıdı.

HDP İl ve İlçe başkanlıklarında yapılan aramalarda pek çok örgütsel ve materyal doküman ele geçirildi, bu görüntü bile HDP'nin PKK'nın uzantısı olduğunu ıspatlamaz mı?

Dediğim gibi, elbette ıspatlar. Yalnız bu mu, bölücü terör örgütü elebaşını övmeleri, terörist PKK ile aynı söylemlerde bulunmaları, Kobani bahanesiyle 53 insanın katliamına sebep olan çağrıları, sözde özerklik ilanları ve bir çok şey bunu gösterir. Zaten Selahattin Demirtaş, “HDP Öcalan’ın 20 yıllık projesi” diyerek durumu en başta özetlemişti.

Selahattin Demirtaş, muhalefetin iddia ettiği gibi siyasi tutsak mı, yoksa PKK'nın siyasi saha sorumlusu mu?

Hangi siyasetin tutsağıymış, terör siyasetinin mi? Elbette kendisini böyle tarif edecek ama herkes biliyor ki, terörist PKK’nın sözcülüğünden ileri gidememiş birisidir. 7 Haziran 2015 seçimi hem ona hem de partisine büyük şans vermişti. “ Türkiye partisi olma” iddiası kendilerine ait. Ama onlar verilen oyların hakkını koruyamadı. PKK devreye girdi ve HDP’ye yön verdi. Yön verdi derken parti yöneticileri de zaten bundan fazlasını yapamazdı. PKK’nın siyasi ayağında siyaset üretmesi beklenemez,  yalnızca yaptıkları gibi teröristlerin sözcülüğünün ötesine geçemediler.

Atatürk'çü olduğunu iddia eden CHP ile Milliyetçilik iddiasında bulunan  İyi Parti, neden HDP ile ittifakta, ittifakta boyutu ne?

Her şey seçimlerde yüzde 50 artı 1 oyu sağlamak için. Bu basit bir matematik hesabına dayanan ittifak planı. İçerisinde ne ilke, ne politika barındırıyor. İki parti de bir yandan kendi ilkelerini dile getiriyor diğer yandan teröristlerle işbirliği yapan HDP ile ittifakta sakınca görmüyorlar. İşin ilginç yanı, her iki parti de konu açıldığında, HDP’nin PKK ile işbirliğini dile getiriyor arasına mesafe koymasını istiyorlar. HDP ise PKK’yı terör örgütü olarak görmüyor, hemen her hafta örgüt elebaşı Öcalan’a özgürlük istiyor, söylemlerinde onu öne çıkarıyorlar. CHP ve İP de bunu görüp, seçimlerde desteğini alabilmek için olan biteni seyrediyorlar. Zaman zaman her iki partiden önemli isimler de bu işbirliğinden rahatsız olduklarını söyleyip istifa ediyorlar. Partiler ise HDP’ye iki laf edemezken, istifa edenleri, “AKP’li, AKP’ye hizmet ediyor” ya da “Sarayın adamı” diye yaftalayıp hakaret ediyorlar.

Daha da tuhafı, bu partilerin seçmenleri de olup biteni seyrediyorlar. Parti yönetimleri seçmenleri de bu matematik siyasetine ikna etmiş durumdalar. Ama en temel ilkelerinin bile erozyona uğradığının farkında değiller. Bunun faturası ileride çıkacak bu kesimlere.

CHP içerisinde Demirtaş'ın etkisinin Atatürk'çü Ulusalcı kesimden daha fazla olduğu yönünde tespitler  var. Buna katılıyor musunuz, katıyorsanız bu değişimin sebebi nedir?

Demirtaş etkisi değil de, seçimlerde yüzde 50 artı 1’e ulaşmak için katlanılan bir durum diyebilirim. HDP yönetimi de CHP yönetimi de bu durumun seçime yönelik bir durum olduğunu biliyor. Son derece de kırılgan. Yapılacak bir açıklama her iki tarafı da karşı karşıya getirebilir. Bununla birlikte elbette HDP fikriyatına yakın isimler yok değil. Ama her şey taktiksel. Ve bu taktikler tüm değerlerin altını oyuyor. HDP’nin kaybedeceği bir şey yok, zaten terör örgütünün kucağında ama CHP yani Atatürk’ün kurduğu bir partide bu durum çok uzun sürmez. Bir yerden sonra her şey değişir ama dediğim gibi o güne kadar tüm ilkeler eriyecek. Söyleyecek söz, savunacak ilkeleri kalmayacak korkarım.

Sizce HDP kapatılmalı mı? Anayasa mahkemesinin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Böyle bir partinin varlığı hiçbir hukuk devletinde kabul edilmez. Halktan aldıkları oyla meclise girdiler Anayasa üzerine namus ve şeref sözü vererek yemin edip milletvekili oldular. Ama her gün bu yemini çiğniyorlar. Anayasa’ya aykırı ne varsa yapıyorlar, terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorlar. Bırakın katliamlarını kınamayı, PKK’ya terör örgütü bile diyemiyorlar. Böyle bir partinin demokrasiyle hukukla ilgisi olabilir mi? Sivil masum insanları da katleden terör örgütü bu saldırıları yaparken HDP ağzını açamıyor. Bunun insan hakları ile ilgisi var mı?

Dolayısıyla bu partinin hukuken kapatılması için her delil ortadadır. Kimse bunları demokrasi, hukuk, insan hakları diye savunamaz. Anayasa Mahkemesi’nin tespit ettiği maddi eksiklikler tamamlandıktan sonra Yargıtay Başsavcılığı iddianameyi gönderecektir. Çünkü terör örgütü ile dağda mücadele kadar bunun siyasi ayağı ile mücadele de Türkiye için beka sorunudur.

Editör: TE Bilisim