Kimi gücendirdiğini bilseydin eğer, yine de bu sözleri eder miydin? Bu çağın görebileceği en büyük dervişlerden birini incittin sen. Anlayabilir misin?

Şayet terörist cenazelerinde ağlamaktan şişen gözlerini bir kez olsun hakikate çevirebilseydin, belki anlardın o zaman “Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır/Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır” diyen adamın senin rezidanslarla ördüğün dünyana ait olmadığını.

Dünyaya zerre kadar tamah etmeyecek kimi tanırsınız diye sorsalar, herkesin listesinde istisnasız ilk sıralara girecek kişi Sezai Karakoç’tur. Üstadın bir eserini bir bakanlığımız dört bin adet alıp, karantinadaki insanlarımıza hediye etmiş.

Ne var bunda diyebilirsiniz? “80 milyonluk ülkede sadece 4 bin adet mi hediye etmiş” de diyebilirsiniz. Hatta “Cumhur ittifakının binden fazla belediyesi var, neden sadece Karakoç Üstadın değil, yedi güzel adamın tüm eserleriyle ülkemizi şenlendirmiyorlar” da diyebilirsiniz. Demeliydik. Geç bile kaldık.

VAY O SOLCULARIN HALİNE

Sezai Karakoç “Diriliş Neslinin Amentüsü”nde sağcıları övmüş, solcuları da yermiş. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze İlgezdi ise feveran ederek, TBMM’ye soru önergesi vermiş. Nasıl olur da, “sağcılar Allah’ın taraftarı, solcular ise şeytanın yoldaşları» olarak gösterilirmiş.

Şayet “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” gibi solun en temel karakteristik özelliklerini göstermeseydi, belki orada yazan “sağ ve sol”un Kur’anın ifadesi olduğunu anlayabilirdi. 15 asır önce ortaya konulan tanımlamaların ne Che ile, ne Fidel ile ne de Maduro’yla alakası olmadığını idrak edebilirdi.

Oysa ki, o tanımların gencecik insanları PKK’nın hizmetinde ölüme gönderip, ardından rezidans penceresinden ağıt yakanlarla çok ilgisi var.

“Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere.. Soldakiler, ne yazık o soldakilere” ve şöyle devam ediyor Rabbimiz: “Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!.” (Vakı’a Suresi)

Gamze İlgezdi, bir de öneride bulunuyor Bakanlığa: “Uğur Mumcu’nun Rabıta isimli kitabını da dağıtın da, tarafsız olduğunuza inanalım” diyor.

Hükûmet tarafsız olacağına dair bir söz verdi de, biz mi duymadık? Neden taraf olmayacakmış? Elbette ki taraf. Ülkeyi bölmek, parçalamak; insanımızı tarihinden, atasından, değerlerinden koparmak için uğraşanlara karşı taraf.

Bu sebeple iktidardalar zaten. Bu sebeple, birileri darbecilerin eskortluğunda gittiği güvenli evlerde çayını yudumlarken, asrın en çirkef teröristlerinin darbesine muhatap oldular.

İster misiniz? Uğur Mumcu›nun bir başka kitabını dağıtsın Bakanlık? Hani şu üzerinde çalışırken öldürüldüğü “Kürt Dosyası”nı? Hani şu hendeklerde can veren gençlerin kanları üzerine imparatorluk kurmuş terörist başının kirli yüzünü, kirli ilişkilerini ifşa eden kitabı. Ne dersiniz, dağıtalım mı kapı kapı. Belki o zaman işitilir kulaklarınızı kapadığınız Diyarbakır Annelerinin feryadı.

SEFERBERLİK ÇAĞRISI

Son söz de, bizimkilere. Yedirmeyin kimseye adamlarınızı. Bir dağ gibi olup, gölgesinde serinlediğimiz Akif İnan’ı, Cahit Zarifoğlu’nu, Erdem Bayazıt’ı, Nuri Pakdil’i, Nurettin Topçu’yu, Necip Fazıl’ı..

Okuyun, okutun. Ramazan hediyesi, bayram muştusu olsun.

Şimdi haykırın. Yedi düvel duysun.

“Ben bir Diriliş işçisiyim. Allah kentinin işçisiyim. İslam›ın duvarında bir kum tanesi olmaktan başka övüncüm yoktur” deyin.