Bir Müslüman olarak Allah’tan gelen her türlü belaya, musibete, külfete sabrederiz; her nimeti için de Allah’a şükrederiz.

Allah’tan gelene boynumuz kıldan incedir, sorgulamak haddimize değildir.

Yunus Emre’nin şu sözleri ölçümüzdür:

Hoştur bana senden gelen,

Ya hilat ü yahut kefen,

Ya taze gül yahut diken,

Kahrın da hoş lütfun da hoş…

Gelse celalinden cefa,

Yahut cemalinden vefa,

İkisi de cana safa:

Kahrın da hoş, lütfun da hoş…

Ancak bir saldırı, zorluk, külfet; kul eliyle hele de İslam’a, Müslüman’a düşman, fırsatını buldukça tüm değerlerimize kin kusan insanlıktan nasipsizler eliyle ve diliyle gelirse işte ona katlanamayız. Hak ettiği karşılığı verir, haddini bildiririz.

Aynı şekilde dinine, inancına, kutsallarına saldırılırken kılını kıpırdatmayan, kaybedeceği az bir dünyalık için ya da birilerine şirin görünüp yaranmak için omurgasızca davranan tüm Müslümanlardan da davacı oluruz.

Hepimizin mesaileri bıraktığımız şu sıkıntılı günlerde bile milletin diniyle, imanıyla sorunlu, insanlıktan nasipsizler mesailerine devam ediyor. Ara vermeden İslam’a, Müslüman’a, kutsal bildiğimiz tüm değerlere saldırıyorlar.

Bunların son örneği de Tele 1 adlı lağım kanalında yine tesettür üzerinden İslam’ı ve Müslümanları hedef alan Can Ataklı denen insanlıktan nasipsiz yaratıktı.

Müslüman deyince canı çekilen, İslam deyince panik atak geçiren, tesettürlü görünce içindeki pislik suratına yansıyan mahlûk, tesettürlü bir öğretmen üzerinden tüm Müslümanlara, İslam’a kin kustu. Hem de öyle bir kin kustu ki dünyayı sanırsınız ki lağım kapladı. O lağım çukuru ağzından çıkan kusmuğun kokusu cihanı sardı.

Bu türlerin en bariz özelliği; kendileri için her şeyi hak görüp farklı düşünen, yaşayan, inananlara ise hayat hakkı tanımamaktır. Her şeyin ölçüsünü kendileri belirlemeye çalışırlar.

Bu zihniyet sahipleri, bu ülke ve millet için tüm virüslerden tehlikelidir. Bu asalaklar, milletin sırtından geçinirler, milletin kanını iliklerine kadar sömürürler ama ihanetten, hakaretten, kin kusmaktan da bir adım geri durmazlar.

Bu virüsler, o kadar arsız, namussuz ki bulundukları her ortama anında uyum sağlayıp her ortamda üreyebiliyorlar. Tek çözüm yolu, bu virüslerin yaşam alanını yok etmek!..

Unutmadan şunu da ekleyeyim. Son günlerde hiç para harcayamıyorum.

Fırına gidiyorum ekmeğin, markete gidiyorum gıdanın, kasaba gidiyorum etin, manava gidiyorum meyve ve sebzenin parasını almıyorlar!..

“Neler oluyor, nereden bu yoğurdun bolluğu?”dedim.Hepsini Atatürk ödedi, dediler.Nasıl mutluyum bilemezsiniz!..

Bir de Ataköy Belediyesi ultra lüks dairemi, İş Bankası 20 kg altınımı, CHP Genel Merkezi 2020 model lüks otomobilimi, Muğla Belediyesi yazlığımı, Adana Belediyesi Kebap dükkânımı, Antalya Belediyesi beş yıldızlı otelimi gelip teslim almam için aradı. Dedim siz beni kiminle karıştırdınız, bende o kadar para ne arar?

“Hepsinin parası Atatürk tarafından ödenmiştir, merak etmeyin siz!..” dediler. Yarın gidip teslim alacağım.

Vallahi oksijen israfısınız, eğitilip insanlığa kazandırılmanız mümkün değil!..