Son yıllarda tüm dünyada giderek artan bir akımın, günlük yaşamdaki etkilerini son derece hızlı bir biçimde müşahede etmekteyiz. Arkasına güçlü bir sermaye desteğini, dünyanın en güçlü vakıflarını ve Siyonizm’i alan bu akımın- insan türünü ifsad ederek ve erkek-kadın ayrımını ortadan kaldırarak insanoğlunu tek bir cinsiyete, bir makineye, ailesi olmayan, anlam ve toplum kaygısı taşımayan bir varlığa, adeta bir huminoid, cyber ve avatar bir varlığa, robota veya bunlardan herhangi birisine çevirme- projesi tahminlerinden daha hızlı bir yaygınlıkta ve daha kısa bir sürede alıcısını bulmuş ve hedefe daha hızlı ulaşacaklarının göstergeleri ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu gidişata kim dur diyebilecektir, bence bu sorunun doğru cevabı başımızı zonklatır: Hızlı önlem alınmazsa neredeyse hiç kimse ve hiçbir kurum, devlet veya millet.

Şeytan, içgüdü, haz, dürtü bu çağda çok kazanıyor, çünkü hiçbir devirde olmadığı kadar hızlı ve peşin ödüyor, Rahman ise daha uzun vaatler de bulunuyor, bu nedenle peşin ve defaten ödeyen şeytanın vaatleri- anlam, dert, dava şuuru olmayınca, anne baba da part-time ebeveyne dönüşünce, evler otele, ebeveynler helikoptere, çocuklar da anahtar çocuğa dönüşünce yani çocukların evle bağları dini, milli, manevi, kültürel bir bağ yerine bir anahtar ile girip çıkılan bir bağdan ibaret olunca- daha cazip ve albenili oluyor, kısa sürede insan hazzının sınırlarını zorlayacak testler yapılıyor sosyal yaşamda. Son 10 yılın fotoğrafı budur.

Artık birkaç yıllık yordamalarda bile bulunamıyoruz çünkü her an kolektif ve köklü bir değişim olabiliyor, 3 yıl önce Instagram’ın bu kadar rezilleşeceğini düşünemez iken bugün mahremiyet ve insaniyet çizgilerini çoktan aşan tiktok mecrasının daha ne kadar farklı gayri ahlaki ve milli noktalara geleceğini tartışmayı bile çoktan geride bıraktık. İşi akışına bıraktık. Netflix’teki eşcinsellik ve pedofili içeren, YouTube’da çocuk cinselliğini ve ensesti çağrıştıran yayınları konuşmaktan yorulduk. Yediğini içtiğini paylaşmadan duramayan histrionik yani teşhirci bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Giyim kuşamda kadın erkek farkı nötürlendi, artık kadın erkek, erkek de kadın elbisesini rahatça giyebiliyor. Gelelim asıl konuya.

Nötr cinsiyet, quer, akışkan cinsiyet, sorgulayan cinsiyet, üçüncü cinsiyet, unisex kıyafetler, eşcinsellik vb. kavramları duymadan gün geçirmiyoruz. Bu da izlenim yönetmenin bir parçası. Oğlunuz veya kızınız 10 yıl sonra baba ben kız olmak veya erkek olmak istiyorum dediğinde hazır bir cevabımız yok. Üstelik bunu yapmak istediğinde siz bir engel çıkarırsanız yasal olarak sözleşmeye bağlı olduğumuz için çocuğa psikolojik şiddet uygulamış olabilirsiniz. Bunlara hazırlıklı olmamız gerektiğini düşünmek bile yeterince konforumuzu bozmaya yetse de gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkma bir huyu vardır. Biz insanın ifsadından, yok edilmesinden söz ettiğimiz için flört yaşının 13’e inmesi, evlilik yaşının 29’a çıkması ve bu aradaki 16 yıllık evlilik öncesi ilişki süresinde de çocuklarımızın ortalama 1,5 yılda bir partner değiştirme oranını düşünmeye vaktimiz bile yok.

Bu arada K-pop hayranı, fanı değil ama army’si yani ordusu olan yarım milyon gencimiz var, hepsi eşcinsellik tuzağının pençesinde. Bugün İskandinav ülkelerinde “10 yılda bir cinsiyet değiştir, kendini sınırlama, özgür ol” akımı oldukça fazla ilgi görüyor. Aklımızı devlet, millet ve ebeveynler olarak başımıza almazsak bu işin şakası da affı da yok. Bir kavim kendisini değiştirmeden Allah onlar hakkındaki hükümlerini değiştirmez. İlahi hüküm budur.

Selametle…