Anayasa Mahkemesi ilk kez 1961 Anayasası ile kurulmuştur. 1961 Anayasası’nın ise hangi melun ve meşum olaydan sonra hayata geçirildiğini ise bilmeyen yoktur sanıyorum. (İki bakan ve bir başbakan asan 27 Mayıs 1960 Darbesi’ni unutmak mümkün mü?)

1982 Anayasası ile görev ve sorumlulukları, üye sayısı yeniden düzenlenmiştir. 1982 Anayasası’nın ise 12 Eylül Darbe Dönemi ürünü olduğunu da söylemeye gerek yok sanırım.

İlk defa Anayasa Mahkemesi’nin görev sorumlulukları ile ilgili darbe dışında bir düzenleme 2010 yılında yapılmıştır. 12 Eylül 2010’da yapılan halk oylaması sonucunda Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu, görev ve yetkileri yeniden düzenlenmiştir.

Bu değişiklik ile üye sayısı on yediye çıkartılan Anayasa Mahkemesi’nin, iki bölüm ve genel kurul hâlinde çalışması benimsenmiş; mahkemeye mevcut görevlerinin yanı sıra bireysel başvuruları karara bağlama ve bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesini yapmak üzere komisyonlar oluşturmasına imkân tanınmıştır.

İşte ne olduysa Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı verilmesiyle olmuştur. Mahkeme, bu zamana kadar yapılan bireysel başvurularda vicdanları rahatsız eden, bu kadar da olmaz dedirten, devletin birliğini ve bütünlüğünü tehlikeye atan, milletin aleyhinde olan birçok karara imza atmıştır.

Birçok konuda ise beklentilerin aleyhinde kararlara imza atarak güvenilirliğinin sorgulanmasına sebep olmuştur.

Geçmişte başörtüsü yasakları uygulanırken, İslami hassasiyet sahipleri olmadık zulümlere maruz kalırken, 28 Şubat sürecinde pek çok ismin işkenceler altında hayatı söndürülürken yapılan başvuruları zulmedenlerin istedikleri gibi karara bağlayıp başörtüsü yasakları dâhil her şeyi anayasaya uygun buluyordu. Şimdi yapılan başvurularda ise vatan, millet aleyhine çalışanlar, teröre destek verenler, casusluk yapanlar için kurtarıcı rolüne bürünüp devlet ve millet aleyhine kararlar verip suçluları âdeta ödüllendiriyor; Türkiye’nin uluslararası mahkemeler vasıtasıyla cezalandırılmasının önünü açıyor.

Anayasa Mahkemesi’nin skandal kararlarına şöyle bir göz atalım:

*MİT TIR’ları görüntülerini deşifre eden Can Dündar hakkında verilen tutuklamada hak ihlali kararı verip Can Dündar’ın yurt dışına kaçmasının önünü açması

*”Devletin gizli kalması gereken bilgilerini, siyasal ve askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçunu işlediği sabit olan Enis Berberoğlu ile ilgili hak ihlali kararı vermesi

*Terör destekçisi Alman vatandaşı Deniz Yücel için hem kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı hem de ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine hükmetmesi

*FETÖ adına darbeyle tehdit eden Mehmet Altan ve Şahin Alpay için tahliye kararları vermesi

*Teröre destek veren sözde “Barış Bildirisi’ne” imza atan 40 akademisyenle ilgili hak ihlali kararı vermesi

*15 Temmuz darbe girişimi sonrasında getirilen memuriyete girişte güvenlik soruşturması şartı aranmasına yönelik düzenlemeyi iptal etmesi

*Kürtçe PKK Marşını okuyup “Önderimiz Başkan Öcalan” diyerek terörist başının propagandasını yapan Meki Katar’ın terör propagandasını fikir özgürlüğü sayıp devleti 9 bin 150 lira tazminat ödemeye mahkûm etmesi

Mahkemenin verdiği kararlardan bazıları… Peki, bu kararlardan dolayı mahkemeye ve üyelerine bir yaptırım uygulanabiliyor mu? Tabii ki hayır!.. Kimin haddine!..

Son olarak attığı bir tivitle tozu dumana katan üyesi için de ne mahkeme ne de devlet bir şey yapabildi!..

AYM Üyesi Engin Yıldırım, Anayasa Mahkemesinin fotoğrafının üzerine “Işıklar yanıyor…” yazarak paylaştı. Bunun darbe çağrışımı olduğunu özellikle otuzlu yaşları geride bırakmış herkes bilir.

AYM, bir gün sonra yaptığı toplantı sonrası, “Anayasa Mahkemesinin herhangi bir üyesinin şahsi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar Anayasa Mahkemesi’nin kurumsal görüşünü yansıtmaz. Anayasa Mahkemesi 15 Temmuz 2016 gecesi yaptığı basın açıklamasında ifade ettiği gibi anayasal düzene karşı her türlü demokrasi dışı girişimi reddetmekte ve demokratik hukuk devletinin yanında durmaktadır.” diye açıklama yaptı ama darbe çığırtkanlığı yapan üyesini ihraç etmeyi bırakın, herhangi bir işlem yapmadı.

AYM sözle demokrasinin yanında dururken eylemiyle darbe çığırtkanlığı yapan üyesinin yanında yer aldı. Bu paylaşımı yapan üyesine yaptırım uygulamıyorsa bunun başka açıklaması olamaz!..

“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz,

Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde…”

Yeni Türkiye’nin ruhuna uygun olmayan ve buna göre hareket edemeyen AYM, yeni Türkiye’ye uygun şekilde yeniden dizayn edilmeli…

Lağvedilirse de nurun âlâ nur olur!..