İran’daki molla rejiminin Ortadoğu’dan Afrika’ya, hatta Kafkasya’dan Orta Asya’ya kadar yayılması için “terör faaliyetleri” başta olmak üzere her türlü operasyonları yürütmekle görevli bir generalinin öldürülmesi neden bu kadar sarsıcı oldu?

Kasım Süleymani isimli tescilli katilin, İran rejimi açısından taşıdığı önem miydi, hadiseyi bu kadar mühim kılan? Hayır.

Televizyonlar canlı yayında, Süleymani’nin cenazesinde gözyaşlarına boğulan Ali Hamaney’e odaklanarak şöyle diyorlardı: “İran’ın dini lideri Hamaney, cenaze namazını hıçkırıklar eşliğinde güçlükle kıldırdı.”

SARSILAN, REHBER’İN OTORİTESİ

Hamaney’in neden bu kadar sarsıldığını anlayabilmek için, Sünni dünyada ruhbanlık olmadığından pek bilinmeyen, dünya siyasetinde de pek anlaşılmayan bu “dini lider” kavramının Şii İran dünyasında ne anlama geldiğine bakmak gerekiyor.

1979 devrimini gerçekleştiren Humeyni’nin ortaya attığı “velayet-i fakih” düşüncesinin bir sonucu olan “dini lider” kavramı, İran’da hem dini yaşantının hem de siyasi liderliğin “tek bir bedende toplanması” anlamına geliyor. Bu makamda olan kişiye “Rehber” deniyor. İran tarihinde 1979’dan önce hiç görülmemiş bu makama gelen kişinin yetkileri “anayasa tarafından da güvence altına alınmış” durumda.

Rehber, hem yüce dini bir kişilik, hem de İran’ın siyasetini belirleyen en önemli ve tek otorite.Humeyni’ye göre, Hz. Ali’den itibaren 12 imam, Hz. Peygamber’den (sas) devraldıkları dini ve dünyevi tüm yönetim hakkına, üstelik “günahsız-masum” yani yaptıklarından dolayı hesaba çekilmeyecek şekilde sahipken, onların bu görevi 12. imamdan itibaren velayet-i fakih’e geçmiş durumda.

Humeyni iktidara geldikten sonra bu makamın ilk sahibi oldu. Vefatıyla birlikte ise yerine Hamaney geçti. İran Anayasası’na göre Rehber, anayasayı koruma şûrası hukukçularını ve başkanını tayin ediyor, ordunun başkumandanlığı yapıyor; genelkurmay başkanını, devrim muhafızları ordusu başkumandanını, kuvvet kumandanlarını tayin ediyor, savaş ve seferberlik ilan edebiliyor.

Yani özetle, İran’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri bir formaliteden ibaret. Kendisini halkın seçmediği, “üstelik yönetme gücünü doğrudan Hz. Peygamber ve 12 imamdan alan” bir kişi var karşımızda.

İRAN SOKAKLARI “KAHROLSUN HAMANEY” DİYE İNLİYOR

Hamaney’in gözyaşları aslında, doğrudan kendisinin atadığı, tam yetkilendirdiği ve kendisinden başka kimseye hesap vermeyeceği bir adamın, kendi otoritesine meydan okunarak imha edilmesine.

İran sokakları günlerdir, “kahrolsun rehber, kahrolsun velayet-i fakih” sloganlarıyla inliyor. Hamaney’in cuma namazlarını kıldırdığı Tahran Üniversitesi’nde yüzbinler “Rehber’e (Hamaney) ölüm” diye haykırıyor.

Yalnız İran’da mı? Hamaney’in 40 yıldır hakim olmak için uğraştığı ve ABD işgalinden sonra emellerine ulaştığı Irak’ta, üstelik Şiiliğin kalbi olan Kerbela’da Bedir Tugayları’nın merkezi halk tarafından yakılıyor. Bu örgüt ki, doğrudan Hamaney tarafından İran’da kurdurulup, Irak’ı yönetsin diye 2003’ten sonra Irak’a gönderilen ve Şii Irak Ordusu-Polisi’nin merkez gücünü oluşturuyor.

Hamaney ve bir bütün olarak molla rejimi 40 yılda, tüm muhalefeti kanla bastırıp yok etmeye çalışmasına rağmen, bunda başarılı olamadığına ağlıyor aslında.

Kendilerine, neredeyse peygamberlik gibi tartışmasız bir makam ihdas etmelerine rağmen, halkın nefretini dindiremediklerine ağlıyor.