Üçboyutlu bir film düşünün, ekran donuyor ve odaklandığınız bir nesne ya da kahramana yakınlaşıyorsunuz, tüm detaylarını görüyorsunuz.

Yazılış tekniği farklı. İnteraktif bir uygulama gibi. Okuyucu öyküye yön verecekmiş gibi hissetsin kendini istedim. Betimlemeleri oldukça farklı oluşturmaya çalıştım. Detayları öyle bir yerde kestim ki ben başka şeyler anlatırken okuyucu mekânı ve zamanı tanımlamaya ve anda yaşamaya devam etsin.

Günlerce Hilal gibi düşünmeye, onu hissetmeye çalıştım. Neredeyse kafayı kırıyordum. Sonunda SON HASAT ÇIKTI. İliklerime kadar hissettim yazarken. İliklerime kadar hissetmeden yazamazdım. Asla karşı kıyıya ulaşmazdı hissettiklerim. Evet, zor kurtuldum etkisinden ama değdi. Bu şiirle başlıyor roman.

Bahar, dallarını serdi sere serpe koynuna günün

Gün şenlendi açılan taze badem çiçekleriyle

Bütün renkleri soldu gecenin,

Karanlığa dair ne varsa

Duvağını sürüyor yeşillenen yolda neşe

Gül yaprakları saçılıyor mutluluğun saçlarına

Tek bir sıkıntı duymak istemiyorum

İçime tünemesin gece kuşları

Korkmasınlar gecenin ayazından ve sırlarından

Leylekler geliyor dört bir yandan

Yuvalar kurulacak baharın saçlarına

Ruhuma

Bedenime

Üreyeceğim, çoğalacağım bu mutlulukla

Kimse bozamayacak

Mutluluğun yuvalarını korkularıyla

Varlığım ayetler gibi sade, temiz ve kutsanmış

Okul çıkışı çocukların neşelerini taşıyor özüm

Aşk kadar büyük bir heyecanla çarpıyor kanatlarım

Payıma bunu diliyorum

Evine gelen yorgun bir kocayı muhabbetle sarmayı

Çocuklarına yemek yapan annenin mutluluğunu

Sobası yanmış bir hanenin sıcaklığını

Başka bir şey dilemiyorum payıma

Sade küçük bir mutluluk

Kırlangıçlar gibi yuvamı örmek

Her bir eklentide nefesimi üflemek

İçini dayamak döşemek huzurla

Huzurla ölmek istiyorum

Yuvalar kurulacak mutluluğumun saçlarına

Ruhuma

Bedenime

Sevdiğim erkeğin soyunu taşımak istiyorum

Temiz bir evlat

Sarılmak ve uyumak

Yıkamak onu

Sabun kokulu yatağına yatırmak

Çok fazla şey istemiyorum

Payıma bunu diliyorum

Üç tane şizofren kadını hissetmek, algılamak, kendimi onların yerine koymak zor bir süreçti ama başarıyla çıktık diye düşünüyorum. Biri gerçek diğer ikisi benim kurgu kadınlarım.

Aysel’i bakım evine yatırdığımda karar vermiştim aslında SON HASAT romanını yazmayı. Yıllar sonra Aysel’in hatırası için kaleme aldım SON HASAT’I.

Aysel kim mi? Bunu asla bilemeyeceksiniz.

Onunla çok vakit geçirdim, onu çok gözledim, gözlerinin içine baktım, hayallerine, anlattıklarını dinledim.

Onu deşelemek için zorladığımda içten içe bir hayvan gibi hırlamalarına şahit oldum.

Gerildi, gerildim.

Yazılar yazdırdım ona. Yazılarından duygularını tahlil etmek istedim.

Birinci sigarası içmeyi severdi. Beraberce karşılıklı içtik.

Hâlâ zihnimde Aysel.

Aysel kim mi? Hilal tabii ki.

Hilal gerçekte kim mi? Aysel tabii ki…