Salı günü, 20 Temmuz 1974’te yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 47. yıl dönümünü kutlayacağız. Bu durum, Türk ordusu zamanında harekete geçmeseydi Türklerin Ada’dan kovuluşunun 47. yılı olacağı anlamına da gelmektedir. Rumlar’ın ve onlara destek verenlerin,günümüzde de asıl hedefleri bu olduğundan, Türk ordusunun 1974’teki harekâtının Ada’da yaşayan Türkler ve elbette Türkiye için ne kadar da hayati olduğu ortadadır.

1571 yılında Venediklilerden alınan Kıbrıs, 300 yıl Osmanlı devletinin elinde kaldı. Akdeniz’in ortasında yer alan Ada, geniş topraklara sahip olan Osmanlı devletinin Anadolu, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yer alan toprakları için stratejik bir öneme sahipti. Osmanlılar Ada’ya, Anadolu’nu çeşitli yerlerinden Türk/Müslüman nüfus iskân etti. Bugün KKTC’de yaşayan Türklerin ataları (1974’ten sonra gidenler hariç) Anadolu’dan 16. yüzyılda gönderilen bu Türklerdir.

Osmanlılar güç kaybedince, merkezden uzak diğer topraklar gibi Kıbrıs’ı da koruyamadılar. 1877-78’de Rusya ile yapılan savaşı kaybedince, bu durumdan istifade eden İngilizler,1878 yılında görünürde anlaşarak fakat arka planda tehditlerle“tek kurşun ve emek harcamadan” Ada’nın yönetimini “geçici olarak” aldılar. Bu tarih, aynı zamanda Kıbrıs sorunun başlangıcıdır. İngilizler, Birinci dünya savaşında Ada’yı ilhak ettiler ve Lozan Antlaşması’nda da bunu Türkiye’ye kabul ettirerek kendi topraklarına kattılar.

Kıbrıs, Osmanlı devletinin elinden çıktıktan sonra buradaki Türklerin büyük çoğunluğu Türkiye, İngiltere ve ABD’ye göç ettiler. Geride kalanlar, günümüzde KKTC vatandaşlarını oluşturmaktadır. İşin en ilginç tarafı Osmanlılar Kıbrıs’ta 300 sene kalmalarına rağmen burada yaşayan ve vatandaşları olan Rumlar üzerinde kültürel hiçbir etki ve kendilerine yönelik bir sempati bırakamadılar. Fakat İngilizler 80 yıl süren yönetimleri sonunda, Rumlar ve Türkler üzerinde izleri hala devam eden köklü kültürel izler ve kendilerine yönelik derin sempatiler bıraktılar.

Kıbrıs, İngiliz yönetimine geçtikten sonra Rumların Türklere yönelik şiddetleri artmaya başladı. Özellikle 1955 yılında EOKA tedhiş örgütünün kurulması karşısında Kıbrıslı Türklerin tek dayanağı Türkiye oldu. 1963 kanlı Noel olayları, 1964 sonrası şiddet hareketleri ve 1974 öncesi Rumların katliamları ve şiddetlerine karşı, Türkiye her zaman Kıbrıslı Türklerin yanında yer aldı. Nihayet 15 Temmuz Nikos Simpson darbesiyle, Türkleri adadan tamamen sürmek veya katletmek amacıyla hayata geçirilmeye çalışılan plana, Türkiye askeri müdahale ile engel oldu. Rumlar geri adım atmayınca “Ayşe tatile çıksın” parolası ile 15 Ağustos 1974’te ikinci Kıbrıs harekâtı yapıldı ve bugün Ada’da kalan Türklerin huzuru sağlandı.

Salı günü Türkiye’den en üst düzeyde katılımlarında olacağı KKTC’de yapılacak olan 47. yıl törenine Ada’dakibazı siyasi partiler “protesto için” katılmayacaklarınıduyurdular. Kıbrıs’ta Türk varlığı bırakmamak için tüm gayretlerin ortaya serildiği bir dönemde, Türkiye ve KKTC’nin hücrelerine kadar birlik ve beraberlik görüntüsü vermeleri gerekirken oluşan manzara hoş değildir. Bu neyin protestosudur, anlamak mümkün değildir.

KKTC’de İngiliz ve Rumlar’a karşı sempati, Türkiye’ye mesafeli duruş görüntüleri ve seslendirmeleri ancak Ada etrafında dolaşan ejderhaları sevindirebilir. Bu ejderhaların hedefi Kıbrıs’ı “Giritleştirmek” veburada bir tane bile Türk bırakmamaktır. Onların Kıbrıs meselesine çözüm anlayışı budur.

KKTC’deki Türkiye karşıtları da yoksa bunu mu istiyor?