20. Milli Eğitim Şûrası 1-3 Aralık 2021 tarihleri arasında Ankara’da toplanacak. Bakanlığın açıklamasına göre Şûra’nın ana başlığı “Eğitimde Fırsat Eşitliği” olacak. Diğer alt başlıklar ise “Temel Eğitimde Fırsat Eşitliği”, “Mesleki Eğitimin İyileştirilmesi” ve “Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi” olarak belirlenmiş.

Yeni bakanın mühendis kökenli olması sebebiyle meslek liselerine özel önem verdiğini biliyoruz. Anlaşılan o ki 20. kez toplanacak Şûra’nın çerçevesi yeni bakanın önceliklerine göre belirlenmiş. Uzaklara bakan birinin yakında olmayan bir hikâyesi vardır derler. Sayın Bakan kendi dünyasındaki gerçeklikleri veya ön kabulleri tüm eğitim camiasının kabulleri gibi görürse istenen sonuç elde edilemeyebilir. Millet “Önce ahlak ve maneviyat” diye haykırıyor. Kaldı ki 19. Şûra’da alınan kararların pek çoğu halen uygulanmadı.

Şûra’da öncelikle ele alınması gereken konulara dair önerilerimi paylaşmak istiyorum:

1- Eğitimde ilk düğme öğretmen ile başlar. İlk düğme yanlış iliklenmişse gerisini düzeltmek için yine başa dönmek durumundayız. Bu sebeple üniversitelerin öğretmenlik programları saha uygulamalarına ağırlık verecek şekilde yerli ve milli anlayışla güncellenmelidir. YKS öğrenci alımlarında baraj düşürülmeli ve en fazla ilk 100 bin arasından öğrenciler bu bölümlere yerleştirilmelidir. Bunun için de öğretmenlik mesleğinin sosyo-ekonomik durumu iyileştirilerek başarılı öğrencilerin tercih edeceği bir saygınlığa ulaştırılmalıdır. Öğretmen kalitesi artmadan eğitimde kalitenin artmasını beklemek beyhudedir. Öğretmenlik Meslek Kanununun çıkarılması işte bunun için önemlidir.

2- Eğitim yöneticiliği profesyonel bir meslek olarak tanımlanmalı, üniversitelerin Kamu Yönetimi bölümlerinde bu işe mahsus “Eğitim Yöneticiliği” bölümü açılmalı ve eğitim yöneticileri buradan mezun olanlar arasından atanmalıdır. Ayrıca Eğitimin tüm aşamalarında “mülakat” sistemine son verilmelidir.

3- Din dersleri ilkokul birinci sınıftan başlayarak zorunlu olmalı ve eğitimden çok öğretim şeklinde uygulamalı olarak verilmelidir. Çünkü eğitimin özü “ahlak”tır. Birey hangi alanı tercih ederse etsin hayatı boyunca kendisini ayakta tutacak temel değeri “ahlak”tır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir okul müdürü öğretmenlere şöyle demiş: "Gözlerim savaşta hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar… Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma ve matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak önem taşır." Biz de 15 Temmuz’da benzer tecrübeyi yaşadık. İşte bahsettiğimiz “ahlak” tam da bunun için gereklidir.

4- Halen uygulanan 12 yıllık kesintisiz eğitime son verilmelidir. Bu uygulama liselerdeki eğitim kalitesini düşürdüğü gibi yığılmalara da sebebiyet vermektedir. Bunun yerine Çıraklık Eğitim Merkezleri açılmalı, akademik eğitime zorlanan milyonlarca öğrencinin sanayimize katkı sunacak şekilde usta-çırak anlayışıyla eğitilmesi sağlanmalıdır.

5- Proje okullarında uygulanan teklif usulü atama sistemi bir an önce kaldırılmalı, bu okullara atanacak öğretmen ve yöneticiler somut ölçütlere göre belirlenmelidir. Şu an bu okullar eğitim sistemimizdeki en büyük açıklardan biridir. Bu durum eğitimde fırsat eşitliğini yaraladığı gibi öğretmenler arasındaki iş barışını ve motivasyonu da derinden etkilemektedir. Çünkü adaletin olmadığı yerde güven ve huzur kalmaz.

Bu beş madde bugünkü eğitimimizin en önemli sorunlarıdır. Eğitimdeki sıkıntıları gidermek ve eğitim kalitesini artırmak için öncelikle bu hususlarda adım atmak durumundayız.