Dünyanın durumu fena. Pedofilide ABD ilk sırada. Bu konuda ABD’de skandal üzerine skandal yaşanıyor. Batı ensest ilişkileri normal saymaya yönelik yasaları tartışıyor. LBGT’nin +’sında sınır kalmıyor. Evlilik dışı çocuk sayısı giderek artıyor. 2000’den 2020’ye Avrupa ortalaması %25’den %42’ye yükselmiş. İzlanda’da durum vahim, aynı sürede %65’ten %70’e yükselmiş. Fransa’nın durumu çok kötü. Aynı dönemde %43’ten %60’a yükselmiş. Listede Estonya Slovenya, Portekiz, İsveç, Bulgaristan, Danimarka ilk sıralarda Kıbrıs Rum Kesimi %3’ten %20’ye fırlamış. İtalya %11’den %35’e. Hollanda %45’ten %52’ye.

Ailemiz göz bebeğimiz, son kalemiz, toplumsal sigortamız ama maalesef aile yapımızın giderek yozlaştığını gözlemliyoruz. En önemli birkaç bulgu şu şekilde. İlk olarak toplumuzda gençlerin oranı giderek azalırken, yaşlılığın ve yalnızlığın giderek arttığını görüyoruz. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından ‘2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’ sonuçlarına göre ülkemiz hâlâ genç bir nüfusa sahip ancak yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı ilk kez bu yıl %10’a ulaşmış durumda. Bunun nedeni çocuk sayısının azalması, ailelerin daha az çocuğa sahip olmayı tercih etmesi. Yine son 20 yılda Türkiye’deki ortalama hane halkı büyüklüğü ortalama 4.5 kişiden 3.5 kişiye düşmüş. Anne olma yaşının giderek ilerlediği yani artık geç anne olunan ülkemizde sezaryen yöntemiyle doğum, 5 sene öncesine göre %4 düzeyinde artmış durumdadır. Artık doğumların yarıdan fazlası da sezaryen ile gerçekleşmektedir. Aile yapımız giderek küçülürken doğurganlık oranı ilk kez durağan konuma gelmiştir. Bunlar önemli işaretlerdir.

Bir istatistik: Evlilikte ne kadar bireyseliz?

Patronumuza “eyvallah”, müdürümüze “siz bilirsiniz”, amirimize “siz nasıl uygun görürseniz efenim”. Eşimize “sen anlamazsın”, “işimize fazla karışıyorsun”, “yeter artık beni kontrol etme” diyoruz giderek. Biz de yaptığımız araştırmada evlilikte bireycilik algısını değerlendirdik ve karı kocanın birbirlerini sınırlayıp sınırlamadıklarına yönelik algılarını sorduk. İlk soruda “Eşinizin sizinle ilgili düşünceleri sizin duygularınızı etkiler mi” sorusuna katılımcıların %18’i evet, %70’i hayır, %12’si kararsızım cevabını verdi. Yani evli çiftlerin beşte biri günümüzde eşim ne düşünürse düşünsün benim umurumda değil diyor. Bunlara bitkisel evlilik diyoruz, yani fiziksel olarak var ama ruh ve duygu bitmiş gibi sanki.  İkinci soruda “Harcamalarınızı yaparken eşinizin maddi durumunu dikkate alır mısınız?” sorusuna katılımcıların %85’i evet, %10’u hayır, %5’i kararsızım cevabını verdi. Üçüncü soruda “Sizce evlilik sözleşmesinin gerekli midir?” diye sorduk. Bu soruya evet cevabı verenlerin oranı beklentimizden oldukça yüksekti. Katılımcıların %22’si evet, %61’i hayır, %17’si kararsızım cevabını verdi. Beş kişiden biri evlilik sözleşmesi istiyor günümüzde. Evlilik ilişkisinde güven, sadakat ve saygının düzeyiyle ilişkili bizce bu oran. Medya, sosyal medya ve diziler o kadar olumsuz örnekler sunuyor ki artık insanlar evlerine, arabalarına sigorta yaptıkları gibi evliliklerini de sigorta ile garanti altına almak istiyorlar. Ne dersiniz? Bu işe yarar mı evlilikte? Evlilik maddi boyutu ön planda olması gereken bir şey midir? Cevaplar sizde dostlar.

Selametle…