Hazırlayan: Abdurrahman Akbaş

Kutlu ay Ramazan’ın hayırlısı ile sonuna ulaştık.  Bizi bu günlere ulaştırıp rahmet, bereket, af ve mağfiretinden müstefid kılan yüce Rabb’imize hamd olsun. Ramazan bizlere, her yıl yeni bir ruh ve güzellikler takdim etti. Adeta bütün yeryüzü cennet ve bir mabede dönüştü, rahmeti, iyiliği öğretti bizlere. İradelerimiz güçlendi. Tahammülümüz arttı. Beşerî arzularının egemenliğinden kurtulup hür bir irade kazandık. Kendimizi hesaba çekerek tövbe ve niyazda bulunduk nefsimize sahipliğimiz ile birlikte ıslah olup ahlaki güzellikleri kazandık. Bir lokma ekmeğin, bir yudum suyun kıymetini yeniden kavradık. Zekât, fitre ve sadakalarımızla kardeşlerimizi sevindirmenin mutluluğunu yaşadık. Bütün bunlarla Ramazan bizim için bir eğitmen, bir okul oldu.

Umuyoruz ki bizler ihlasla geçirdiğimiz bu Ramazan ile rahmete mağfirete ulaştık ve günah yükümüzden kurtulduk. Nitekim Ebû Hüreyre"den (ra) rivayet edildiğine göre, Sevgili Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır. İnanarak ve sevabını Allah’tan umarak Kadir gecesini ihya eden kimsenin de geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Fadlü Leyleti’l-Kadr, 1)

Ne güzel hatıralar yaşadık. Gecenin mahmurluğunun ardından sofralarımızda sahurun bereketini, mukabelenin sevabını, aile ve dostlarımızla iftarın sevinç ve neşesini yaşadık. Mescitlerde manevi coşku ile teravih namazı kıldık.  Velhasıl teheccüdün güzelliği, ibadetin manevî hazzı, gündüzün sıyamı ve gecenin kıyamından sonsuz haz aldık.  Kadrimizi yücelten Kadir Gecesi’ne ulaşarak bin geceden hayırlı bir ihya eyledik. 

Ramazan’da, iyilik, hayır, birr, fazl, kerem, âlicenaplık elde ettik.  Ramazan medeniyetinden elde ettiğimiz ma’rûf, mürüvvet,  diğerkâmlık, hayır ve muhtaçlara yardım eli uzatma, huzur ve mutluluğu, birlik ve dirliği sürdürmeliyiz. Elimizdeki nimetleri kardeşlerimizle paylaşmadan aldığımız hazzı unutmamalıyız.  Kurduğumuz gönül köprülerini güçlendirmeliyiz.

Hayat, Rabb’imize kavuşmaya giden bir yolculuktur.  İnsan bir yolcu, ömür de süresi bilinmeyen bir yolculuktur. Bizler ebedî hayata doğru yaptığımız bu yolculukta, yoldaki işaretlere dikkat edeceğiz. Yol ayrımlarına ve yol kesici şeytan ve dostlarına itibar etmeden yolculuğumuzu vuslata değin sürdürmeliyiz. Şüphesiz dünya fanidir, dünya hayatı geçicidir. Bu nedenledir ki Efendimiz, Abdullah b. Ömer’e hitaben, “Bu dünyada gurbetteki (yabancı) biri veya yolcu gibi ol!” (Buhârî, Rikâk, 3) buyurmuştur. Şu hâlde Kendimizin bu dünyada bir yolcu olduğunu kabul edelim. Gideceğimiz yere iman ettik. Artık hangi azıkla ve hazırlıkla oraya ulaşabileceğimizi biliyoruz. “Siz ne yaparsanız Allah onu bilir. Ahiret için azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır.” (Bakara, 2/197) ayeti en güzel hazırlığın ilahi emirlere bağlılık ve haramlardan kaçış olduğuna işaret etmektedir.     

Ramazan-ı şerif ile elde ettiğimiz takva bilincini koruyalım. Allah’la rabıta olan iman ve ibadetlerimizi ihmal etmeyelim. Allah’la ahdimizi bozmayalım. Nitekim bir gün Peygamberimize (s.a.v.) “Allah katında amellerin en kıymetlisi hangisidir?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle cevap verdi: “Allah’a en sevimli gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır.” (Müslim, “Salâtü’l-Müsafîrîn”, 216 )

Şimdi, Ramazan’ın manevi ikliminin bize kazandırdığı güzelliklere sahip çıkma ve onları bütün bir seneye hatta ömre yayma zamanıdır.  Hayatımızı disipline eden, kulluk bilincimizi tazeleyen ve maddi manevi imkânlarımızı insanlığın iyiliği için seferber etmemize vesile olan Ramazan’ı insan-ı kâmil olmak için milat kılalım. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabb’ine ibadet et.” (Hicr, 15/99.) ayetiyle son nefesimize kadar Rabb’imize sorumluluğumuzu sürdürelim. Özellikle üce kitabımız Kur’an ve Peygamberimiz (s.a.v) sünneti ile ilişkimizi Ramazan’dan sonra da devam ettirelim. Edindiğimiz güzel ahlaki değerlerden uzaklaşmayalım. İbadet, sadaka, güzel davranışlar ve tövbe ile arındırdığımız gönüllerimizi tekrar günahlarla kirletmeyelim.  Allah hepimize Ramazan’ın miras ve hatırasına sahip çıkmayı, güzel ahlak ve ibadette daim olmayı nasip eylesin. Bizleri daha nice mübarek Ramazan aylarına ve bayramlara kavuştursun. 

· GÜNÜN ÂYETİ
“Nefsini kötülüklerden arındıran, Rabb’inin ismini zikredip namaz kılan, felâha erer. Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Hâlbuki ahiret, daha hayırlı ve daha bâkîdir (ebedîdir).” (A’lâ Suresi, 14-17. Ayetler)

BİR KISSA

Enes İbni Mâlik (radıyallahu anh) anlatıyor:

Bir gün Peygamber Efendimizle Mescid-i Nebevîden çıkmış gidiyorduk. Adamın biri Mescid’in önündeki gölgeliğin yanında: “Yâ Rasûlallah!” dedi. “Kıyamet ne zaman kopacak?” Allah'ın sevgili elçisi ona bir soruyla karşılık verdi: “Kıyamet için ne hazırladın, bakalım?” Adam başını eğip düşündü; “Ey Allah’ın elçisi" dedi. “Benim farz ibadetler dışında öyle fazla bir orucum, namazım, verilmiş sadakam yok. Fakat ben Allah’ı ve Resûlünû seviyorum.” Resûl-i Ekrem Efendimiz de ona: “Sen sevdiğinle beraber olacaksın” buyurdu.

Enes bu olayı anlattıktan sonra sözüne şunları ekledi: “O gün Resûl-i Ekrem'in: ‘Sen sevdiğinle beraber olacaksın’ buyurmasına sevindiğimiz kadar hiçbir şeye sevinmedik. Ben de hem Peygamber Efendimizi, hem Hz. Ebû Bekir’i, hem Hz. Ömer’i seviyorum. Onların yaptığı güzel işleri yapamasam bile kendilerini sevdiğim için onlarla beraber olmayı umuyorum." (Buhârî, Fezâilü Ashâbi’n-Nebî, 6. ; çev. M. Yaşar Kandemir, Peygamberimin Sevdiği Müslüman, s. 104.)

· GÜNÜN HADİSİ
“İçinizden İslâm’ı güzelce yaşayan kimseye, yapacağı her bir iyiliğe karşılık on mislinden yedi yüz katına kadar sevap yazılır; yapacağı her bir kötülüğe ise ancak bir misli yazılır.” (Buhârî, Îmân, 31)

RAMAZAN İLMİHÂLİ

Kazaya kalan namaz, yeni vakit girdiğinde, o vaktin namazından önce kılınabilir mi? Yoksa önce vakit namazını kılmak şart mı?

Namazı kazaya kalan kişinin daha önce kazaya bıraktığı namazlar varsa ve bunların sayısı altıyı bulmamışsa, yani kişi sahibi-i tertip ise, bu kimse önce kazaya kalan namazını, sonra da o vaktin farzını kılmalıdır. Kazaya kalan namazları altı vakit veya daha fazla ise, yani kişi sahib-i tertip değil ise, kaza namazını kerahet vakitleri dışında dilediği zaman kılabilir (Kudûrî, Muhtasar, s. 31). (DİB, Fetvalar)

GÜNÜN DUÂSI

Merhameti sonsuz, lütfu bol olan Rabb’imiz! Yaptığımız tövbe ve dualarımızı makbul eyle. Affolunarak ve razı olacağın şekilde bizlere bayrama ulaştır. Ramazan-ı şerîfi bizlerden razı kıl. Muhabbet ve özlem ile tekrar bu mübarek aya kavuşmayı nasip et. Bütün ümmet-i Muhammed’e hayırlar ve güzellikler ver. Bizleri kendi hâlimize bırakma!

CÜZ CÜZ KUR’AN

Yirmi dokuzuncu cüz

1. Gerçekler

İlk bölümde bulunan Mülk, Kalem, Hâkka ve Me’âric surelerinin ortak teması tevhid, risalet ve ahirettir. Mülk suresinde, “Allah tek otorite sahibidir ve her şey O’na itaat eder” mesajı verilmekte ve insanların da iradeleri ile teslim olmaları gerektiği anlatılmaktadır. (Mülk, 67/1-30) Kalem suresinde, bilginin önemi yeminle vurgulandıktan sonra gerçek bilgi olan vahye ve onun tebliğcisi peygambere destek olunması istenmektedir. (Kalem, 68/1-7) Fakirden mal kaçıran bahçe sahiplerinin kıssasına dikkat çekilmektedir. (Kalem, 68/17-32) Hâkka suresinde ise, gerçekleşecek büyük felaketten (Hâkka’dan) haber verilir. (Hâkka, 69/1-18) Bu surede ahiretteki iki grup insan anlatılır: Kitabı sağından verilen başarılı insanlar ve kitabı solundan verilen başarısız insanlar. (Hâkka, 69/19-52) Meâric suresinde, önceki surede başlayan kıyamet ve ahiret konuları anlatılmaya devam eder.

2. Gerçeklerin tebliği

İkinci grup surelerin genel teması; doğruların ve gerçeklerin insanlara tebliğ edilmesidir. Buradaki sureler Nuh, Cin, Müddessir ve Müzzemmil’dir. Nuh suresinde, Hz. Nuh’un tebliğ hayatı anlatılarak bir tebliğcinin sabrı, dua ve istiğfarı bize öğretilir. (Nûh, 71/1-28) Cin suresinde, Resûlullah’ın, Hz. Musa gibi cinlerin de peygamberi olduğu, cinlerin Kur’an’dan etkilenmeleri ve vahiy konusunda şeytanın kendilerini kandırdığını itiraf etmeleri aktarılır. (Cin, 72/1-17) Müzzemmil suresinde ise, Hz. Peygamber’in ilk tebliğ çalışması bağlamında sözünün etkili olması için gece teheccüt namazına devam etmesi gerektiği açıklanır. Müddessir suresinde tebliğde süreklilik ve sistematik çalışmanın önemi vurgulanır.

3. İnsanın serüveni

Üçüncü bölümdeki sureler; Kıyamet, İnsan ve Mürselât’tır. Kıyamet suresinde, yoğun bir şekilde kıyamet ve diriliş konuları anlatılmaya devam eder. (Kıyâmet, 75/1-40) İnsan (Dehr) suresinde insanın yaratılışı, dünya ve ahiret hayatı özetlenir. Bu insanın serüvenidir. (Önce yokluk, sonra yaratılış, dünyada hidayet veya dalalet, ahirette ise cennet veya cehennem.) (İnsân, 76/1-31) Bu cüzdeki en son sure ise Mürselât’tır. Burada Allah’ın gücü son defa hatırlatılır: Melekler, rüzgâr, yıldızlar, dağlar ve her şeyin sonu olan kıyamet anlatılır. (Mürselât, 77/1-50). (Rıfat Oral, Kur’an’ın Temel Konuları, DİB, s. 74-75.)

ESMÂ-İ HÜSNÂ

En-Nûr: "Âlemleri nurlandıran, dilediğine nur veren."
El-Hâdî:
"Hidayet veren."
El-Bedî:
"Eşi ve benzeri olmayan güzellik sahibi, eşsiz yaratan."

Editör: TE Bilisim