Bir insan hem gezgin, hem gurme, hem de insani yardım gönüllüsü olur mu? Önce gezgin ve gurme arkasından da insani yardım gönüllüsü olan Turgut Tunç’un hikayesi bu konuda en ilginç örnek. Eşine pek rastlanmayan bir durum olduğu için de Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde doktora öğrencilerine ders olarak okutuldu.

Profesyonel işinin yanında hobi amaçlı yöresel lezzetleri yerinde tatmak üzere yollara düşen ve “Gezgin Gurmeyiz” unvanı alan Turgut Tunç’un hikayesi, 1995 yılı Ekim ayında meydana gelen Dinar depremiyle başlıyor. Bu dönemde Üsküdar FM’de çalışan Tunç, dinleyicilerine bu acı haberi verdikten sonra yardım kampanyası başlattığını duyurur. İki gün içinde gelen kolilerden radyoda adım atılacak yer kalmayınca da yardımları sahiplerine ulaştırmak için yollara düşer.

30 ÜLKEDE BİNLERCE CANA DOKUNDU

17 Ağustos depreminde ise çalıştığı özel şirkette arkadaşlarıyla hızlıca organize olur ve Adapazarı’na hijyen malzemeleri götürür. Yardım etmenin manevi hazzını tadan Tunç için bu olay, hayatının kalan kısmında geri dönülmez bir şekilde yardım gönüllüsü olmanın yolunu açar. Bu alanda bir dernek kuran ve bir dönem başkanlığını üstlenen Turgut Tunç, 25 yıllık gönüllülük hikayesini de “Yazmayı Sevmiyorum Ama Anlatacak Çok Hikayem Var” isimli kitapta topladı. Türkiye’nin tüm şehirleri, güney komşuları, Afrika ülkeleri, Balkanlar, Asya ve Uzakdoğu’da 30’u aşkın ülkede insanların hayatlarına dokunan Turgut Tunç aynı zamanda renkli kişiliğiyle Sakarya Üniversitesi’nde derse konu oldu.

BU DA MANEVİ HAZ!

Tunç’un kitabını doktora öğrencileriyle birlikte programına alan Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Ana Bilim Dalı hocalarından Prof. Dr. Ramazan Biçer, "Modern Çağın İnanç Problemleri" adli dersinde konuyu enine boyuna işledi.

Bir insani yardım gönüllüsünün “gezgin gurme” olarak takdim edilmesinin dikkatini çektiğini belirten Prof. Dr. Ramazan Biçer, “Biz gurme kelimesini, hayatın farklı boyutlarından zevk alan ve yaşamın farklı kesitlerini tadan olarak tanımlamıştık. Öyle ya Dinar depreminde insanlara yardım etmek, Afrika’nın en ücra köşelerinde su kuyusu açmak ve insanların en doğal ihtiyaçlarını gidermek mutluluğu başka nerede bulunabilir ki! Mutluluğun tanımları arasında yer alan, “Başkasını mutlu etmekten alınan haz” şeklindeki tarif, sanıyorum en güçlü tanım olmalıdır” dedi.

YARDIMLAŞAN TOPLUMLAR DAHA HUZURLU

Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri doktora öğrencilerinden Ferihan Çakar ise sosyal yardımlaşmanın geliştiği toplumların daha huzurlu olduğu tespitinde bulunuyor.

Turgut Tunç’un iyiliğe niyet eden yardımseverler için rehber niteliğinde bir eser kaleme aldığını aktaran Çakar, “Yaşanabilir ve sağlıklı bir hayatın temini hususunda birbirleri ile dayanışma ve yardımlaşmaya ihtiyaç duyan bireyler, farklı yerleri ve kültürleri gözlemleyerek ve birbirlerine destek olarak toplumsal bağlarını güçlendirirken daha mutlu ve huzurlu bir toplumun inşasına da katkı sağlamış olmaktadırlar” ifadelerini kullanıyor.

ZİNCİRİ BÜYÜTEBİLİRİZ

İlahiyat fakültesinde doktora öğrencilerinin dersine konu olan Turgut Tunç, bir taraftan insanların hayatlarını kolaylaştırırken, bir taraftan da toplumdaki herkesin karınca kararınca bir şeyler yapmasını, iyiliğe ortak olmasını istiyor: Belki büyük bir organizasyonun parçası olamazsınız ama ekmek fırınlarında askıda ekmek projesine ihtiyaç sahipleri için bir veya iki ekmek bırakabilirsiniz. Evden çıkarken hayvanlar için koyacağınız bir kap su ile de iyilik zinciri oluşturabilirsiniz. Arkadaşlarınızla yaşlı bir çiftin evine temizliğe gidebilir, pazar alışverişini yapabilirsiniz ya da sokak hayvanları için mahalle parkınızda mini bir aşevi kurabilirsiniz.

Editör: TE Bilisim